Erdoğan’dan Kocaoğlu’na greve karşı kutsal ittifak

Erdoğan yine grev hakkında konuştu. Genelde bu konuda patronlarla birlikteyken konuşmayı seviyor, bu kez partililerin katıldığı toplantıda tutamadı kendisini. “Bizimle birlikte grev denen olay ortadan kalktı” dedi. AKP iktidarının grevsiz bir toplum yarattığını ileri sürüp övündü.

Hakkını teslim edelim, Erdoğan sıkı bir grev kırıcıdır. Bu konuda belediyedeki tecrübesine daha sonra kamu kuruluşlarında yaptıklarını eklemiştir. İki örnekle yetinelim. Damga Matbaası grevini hatırlayanlar vardır. Yalnızca bu matbaada basılan tekel bandrollerinin başka tesislerde de üretilebilmesi için Bakanlık tebliği çıkaran, ertesi gün bu tebliğ doğrultusunda makineleri grevdeki tesisten polis gözetiminde tırlarla kaçırtan kendisidir. Diğeri Çaykur’daki grev kırıcılığıdır. Çaykur’da greve çıkacak işçinin üç katı kadar sayıda mevsimlik işçiyi mevsiminden önce, üstelik grevin başlayacağı gün işbaşı yaptırarak grevi daha sabahında kırmayı başarmıştı. 

Bir de Bakanlar Kurulu Kararnameleriyle yapılan grev ertelemeleri var, şimdi Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle oluyor. Patronlar için köprüden önceki son çıkış anlamı taşıyor. Esasen erteleme değil yasaklamadır, AKP döneminde sıkça başvurulan yöntem olmuştur. 

Erdoğan, iktidara geldiği tarihten bugüne kadar Bakanlar Kurulu 15 grev erteleme kararnamesi yayınladı. Dönem boyunca grevi yasaklanan işçi sayısı iki yüz bini buldu. Bu rakam aynı dönem grev yapabilen işçi sayısının iki katından fazladır.

Erdoğan’ın grev sicili bozuktur da diğerlerininki çok mu iyidir? 

Grev hakkının yasalaştığı 1963 yılından başlarsak, 12 Eylül 1980’e kadar hükümetler toplam 252 adet grev erteleme kararnamesi yayınladı. 164’ü Demirel kararnamesidir. Kimilerinin işçi dostu diye yere göğe sığdıramadığı Ecevit’in yayınladığı grev erteleme kararname sayısı 48’dir. Sonra 12 Eylül var. Cunta, 1983 yılı sonuna kadar hiçbir greve izin vermedi. 1984 yılında grev yasağı kalktı ancak grev erteleme başta olmak üzere grevi sınırlayan düzenlemeler genişletildi. AKP iktidara gelene kadar ANAP, DYP, DYP-SHP, DSP-MHP-ANAP hükümetleri 22 ayrı kararnameyle toplam 385.000 işçinin grevini yasakladı.(*)

Grev hakkına saldırı en yalın sınıf refleksidir. Türkiye’de Erdoğan dahil tüm hükümetler grevlere karşı sınıf savaşımı vermiştir ve bu Türkiye burjuvazisinin sicilidir. 

Peki gerçekten Erdoğan’ın dediği gibi grevsiz bir toplum yaratmayı başarabildiler mi? Bir ölçüde evet. Sermaye sınıfı sadece AKP dönemiyle sınırlı olmayacak biçimde grevlerin etkisini minimize etmeyi başardı.

Ama kendi tabirleri olan “grev belasından” kurtulabildiklerini söylemek mümkün değil. Üstelik önemli bir kısmı son yıllarda olmak üzere hiç beklemedikleri anlarda işçi sınıfından bu konuda farklı şiddette yanıtlar aldılar. 12 Eylül sonrası tam sorunu kökten çözdüklerini düşündükleri sırada 86 Netaş grevi “bu yasalarla grev olmaz” düşüncesini yırttı attı. Üzerine neredeyse tüm işkollarında grevlerin yaşandığı Bahar eylemleri geldi. Madenci yürüyüşleri, Tekel direnişi… Son dönemde ise grev yasağına rağmen fiili olarak grev hakkının kullanıldığı örneklerin sayısı arttı. THY, Petkim, Şişecam işçilerinin grevleri, 2015 yılında MESS üyesi onlarca işletmede yaşanan iş bırakma eylemleri, yine 2015’de, 2017 ve 2018’de patron örgütleri MESS ve EMİS’e bağlı fabrikalarda grev yasaklama kararına rağmen sürdürülen grevler bunların arasında öne çıkanlar.

Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada burjuvazi grevi arızi bir hak görüyor. Sendikalaşma, toplu sözleşme, pazarlık hakkı tamam ama iş durdurma hakkı olmasın. Bu hakkı işçilere kaptırmış olmaları bir yol kazası onlar için. Şimdi kurtulmak için her şeyi yapıyorlar. 

İzmir’in CHP’li belediye başkanı Aziz Kocaoğlu’nun İZBAN grevcileri hakkında atıp tutması da bu yüzden. Gizli AKP’liymiş falan geçiniz. O da temsil ettiği sınıfın adına konuşuyor. Tıpkı Erdoğan gibi. Evren’den Özal’a, Erdoğan’dan Kocaoğlu’na greve karşı kutsal ittifak bu. 

Ama işçi bu işte, sağı solu belli olmuyor. Pat diye indiriveriyor şalteri…

(*) Bu konuda daha fazla ayrıntı için bakınız: Emek Yıllığı-2015; Makaleler; Aziz Çelik; “Grev Ertelemelerinin 30 Yılı- Isıtmayan Su ve Yakmayan Ateş”