Çaykur'da grev sona erdi

Tek Gıda-İş Sendikası’nın pazartesi günü başlattığı ve Çaykur’a bağlı 58 işletmede çalışan yaklaşık 10 bin çay işçini içeren grev, katılımın düşüklüğü nedeniyle fiilen sona erdi.

Konuyla ilgili açıklama yapan Tek Gıda-İş Sendikası Genel Başkanı Mustafa Türkel, “Büyük operasyon devam ediyor” dedi.

Çaykur’da çoğunluğu oluşturan mevsimlik işçilerin greve katılmayarak işbaşı yaptığını belirten Türkel, bu koşullarda yapılabilecek başka bir şey olmadığını ifade etti. Sendikanın üyesi işçilerle konuşarak, danışarak grev kararı aldığının altını çizen Türkel, 4 yıllık bir yetki mücadelesi sonrasında başlatılan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin 70 kişilik işyeri temsilcisi heyetiyle birlikte yürütüldüğünü vurguladı. Ancak sürecin işveren heyetince çözümsüzlüğe sürüklenmesi üzerine grev kararı alkışlarla alındığını kaydeden Türkel, yasal olarak grevin uygulanma aşamasına geldiğini ifade etti.

Çaykur’da çalışan yaklaşık 10 bin civarındaki işçinin 7 bini mevsimlik statüde olduğunu ve 120 gün çalıştığını belirten Türkel, geriye kalan 3 bin daimi işçinin 1500’ünün ise kanunen grev ve lokavta katılmayacak işçi kadrosunda olduğunu vurguladı.

Özellikle mevsimlik işçiler greve katılmadı
Kamuoyuna yansıdığı gibi mevsimlik işçilerin Çaykur Genel Müdürlüğü tarafından olağan kampanya açılışından bir ay önce işe çağrıldığını anımsatan Türkel, işçilerinde bu çağrıya uyarak iş başı yaptığını ifade etti. Türkel, 1500 civarında greve iştirak eden daimi statüdeki işçinin ise bu gelişme sonrasında greve katılmaktan vazgeçerek işlerine döndüğünü dile getirdi.

Yaşanan bu talihsiz sürecin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirten Türkel, bu olayın yaklaşık 5 yıl önce başlatılan “Büyük operasyon”un hâlâ, hatta hızını hiç kaybetmeden sürdürüldüğünü ifade etti.

Üyelerine yönelik hiçbir kırılganlıklarının olmadığını kaydeden Türkel şunları dile getirdi:

“Ömürlerini, 4 ay çalışıp, kazandığıyla 12 ay geçinmek suretiyle geçiren insanların, nasıl bir ekonomik baskı altında yaşadıklarının elbette farkındayız. Kendilerine bir ay fazladan iş ve gelir imkânı sunulan bir teklif karşısında direnme güçlerinin olmadığının da farkındayız. Ama arka planda yatan asıl gerçeğin, kendilerini böylesine bağımlı hale getiren ve özgür iradelerinin baskı altına alınmasına izin veren toplumsal ve siyasi ortam ile yoksulluk ve sömürü düzeninin olduğunun da çok iyi farkındayız.

Bu nedenle üyelerimize hiçbir kırgınlığımız olamaz. Ama grev kırıcılığına öfkemiz vardır.”

Çaykur kamu parasıyla grev kırıcılığı yaptı
Çaykur Genel Müdürlüğü’nün alenen grev kırıcılığı yaptığını belirten Türkel, işverenin çay bitkisinin yetişme ve hasat sezonu belliyken ve kampanya döneminin mevsimsel şartlar gereği mayıs sonlarında başlaması gerekirken, yaptıracağı iş olmadığı halde mevsimlik işçileri “1 ay önce” işe çağırdığını vurguladı. Çaykur’un bu fazladan ve bir iş karşılığı olmaksızın geçirilecek süre için 20 milyon TL bedel ödeyeceğini kaydeden Türkel, bu paranın sözleşme masasında sendikaya teklif edilmediğine, konuşulup, uzlaşmaya varılabilecekken, bu paranın “ulufe” verir gibi, işçiye dağıtıldığına ve grev kırıcılığı için kullanıldığına dikkat çekti.

Çaykur Genel Müdürlüğü’nün bir kamu kuruluşu olduğunu unutarak kamu parasıyla grev kırıcılığı yaptığını kaydeden Türkel, Tek Gıda-İş Sendikası olarak bu tutumu açıkça kınadıklarını belirtti.

“Çay işçisi özelleştirme operasyonuna karşı uyanık olmalıdır”
Bu olayın üzerindeki perde kaldırıldığında ortaya vahim bir tablo çıktığını belirten Türkel, asıl amacın Tek Gıda-İş’in tasfiye edilerek çay işçisinin yandaş sendikanın ellerine teslim edilmesi olduğunun altını çizdi. Türkel şunları dile getirdi:

“Orta Vadeli Program bellidir. Çaykur özelleştirilecek kurumlar arasındadır. Tıpkı TEKEL’de olduğu gibi, Çaykur’da da, Tek Gıda-İş meydanı özelleştirmecilere kolayca terke etmeyeceği açıktır. Çöpsüz üzüm istenmektedir. Yandaş, sessiz ve dümen suyunda giden bir sendika aranmaktadır. Aranan sendikanın Tek Gıda-İş’in olmadığı da açıktır. İşte başından beri yürüyen BÜYÜK OPERASYON budur.

Tek Gıda-İş bu oyuna teslim olmayacaktır. Bu günün meselesi grevse, grev kâğıt üstünde yürümektedir. Toplu iş sözleşmesi masasında uzlaşma sağlanıp, yasal bir toplu iş sözleşmesi imzalanıncaya grev kararının kaldırılması söz konusu değildir.

Çaykur işçisi rahat olmalıdır. Bir ay fazladan çalışmanın nimetinden yararlanıp, kendilerini özelleştirme operasyonuna karşı da uyanık tutmalıdır… Yöre halkı, işçisinden, köylüsüne, esnafına, tüccarına kadar, Çaykur varsa ekmek teknelerinin işleyeceğini, özelleştirildiği andan itibaren mutlak yoksulluğa sürükleneceklerini asla hatırdan çıkarmamalıdır.”

Lokumcu: “Dışarıdan sürekli tehditler geliyor, insanlar geleceklerinden endişe ediyor”
Greve yoğun katılım olan fabrikalarda soL gazetesinin görüştüğü işçiler, bölgenin genelindeki düşük katılımın grevin kırıldığı anlamına geldiğini söylemişti. Greve en yoğun katılımın yaşandığı fabrikalardan biri olan Kemalpaşa’nın işyeri temsilcisi Arif Lokumcu, “Biz dik durduk, Hopa dik durdu. Ama iş Rize’ye bakar” derken koltuk değneklerinin nedeninin de grev toplantısından dönerken tır çarpması sonucu yaşadığı kaza olduğunu anlattı.

Önceki yıl seçim döneminde AKP’yi protesto ederken polis saldırısı sonucunda hayatını kaybeden emekli öğretmen Metin Lokumcu’nun kardeşi Mete Lokumcu da, aynı fabrikada çalışan bir Çaykur işçisi. Bölgeler arasında katılımın farklılığının nedenini sorduğumuz Lokumcu, “Bizim buraların haksızlığa tahammülü yoktur. Hak arama mücadelesinde öncülük yapmak gerekir. Biz burada aynı yağmurda ıslanıp, aynı güneşte yıkanıyoruz. Ama dışarıdan sürekli tehditler geliyor. İnsanlar geleceklerinden endişe ediyor, çocuklarının geleceğinden korkuyor” dedi.

(soL- Haber Merkezi)