Vasıflı Emek Saplantısı 'Yeni Faşizm'in Ürünüdür

Emeğin göç dalgasının nitel dönüşümü belki de kapitalizmin dönüşümüne en iyi ışık tutan temel bir gösterge olarak karşımıza çıkıyor.

İkinci Dünya Savaşı sonrası göç dalgası, özellikle sanayileşmiş ülkelerin vasıfsız, ucuz işgücü gereksinimini karşılamaya yönelikti. İkinci Dünya Savaşı'nda nüfusunun önemli bir kısmını kurban etmiş olan Avrupa, yeniden eski gücüne kavuşabilmek için sanayileşmeye ihtiyaç duymaktaydı ve bunu da ancak çevre ülkelerinden ithal ettiği ucuz işgücü sayesinde gerçekleştirebildi. 1960'ların paradigması biraz bu yüzden, biraz da refah devletlerinin insani yüzünün yarattığı olumlu etki sayesinde sadece vasıflı emeğin değil, her türlü emeğin bugün ile karşılaştırılamayacak oranda değerli olması üzerinden yükselmekteydi. Hatta, toplumun en alt gelir gruplarındaki kişileri bile, 'insani' bir yaşam standardına kavuşturma çabası 1980'li yıllara kadar devletlerin 'ulusal' hedeflerinin başında geliyordu.

Günümüzün paradigması emek karşısında çok daha faşizan bir tavır sergiliyor. Hangi basit sosyal bilim kitabını açarsanız açın ezberlenmişçesine söylenen temel doğru, 'günümüz toplumlarının rekabet gücünün nitelikli emeğe bağlı olduğu'dur. Yani günümüzde niteliksiz emeğin hiçbir değeri yok. Bu cümlenin gizlediği anlam, bu insanların yaşamasının topluma bir faydasının da olmayacağıdır. Vasıfsız emek aslında toplumun sırtına yükten başka bir şey değildir. Ekonomi disiplininin acımasız, insansız, insafsız, kuru paradigması çerçevesinde su götürmez olarak kabul edilen bu gerçeklik, ne acıdır ki, toplumların hemen her insanlık katmanınca da sorgusuz sualsiz benimseniyor. Eğitim seviyesi düşük toplumların yaşama şansının olmadığını, eğitim seviyesi düşük insanların aç kalmaya mahkum olduğunu bir doğru olarak hem de canı gönülden, başımızı bir aşağı bir yukarı emme basma tulumba gibi sallayarak kabul ediyoruz. Okumayan çocuk kötüdür. Niteliksiz emeğin yaşama şansı, hatta hakkı bile yoktur. Bunlar dünyanın asalaklarıdır. Hatta bir adım ileri giderek belki bir türlü söylenmeyeni söyleyelim, 'ölsünler daha iyi, toplum daha nitelikli hale gelir'. Gerçekte sosyolojik hatta sosyal psikolojik olarak bir cinneti yansıtan böylesi bir kabul, eğer bugün nerede olduğu belli olmayan mezarından dünyayı izleme olanağı buluyorsa, en çok Adolf Hitler'i sevindiriyordur herhalde!

Emeğin vasfı üzerinden kurulan bu faşist söylem yeni uluslararası işbölümünün ürünü ve kapitalizmin, hatta daha netleştirerek söyleyecek olursak Çok Ülkeli Şirketlerin (ÇÜŞ'lerin) kâr mekanizmasının nasıl faşist bir anlayış yarattığını, faşizmin aslında sermayenin en saldırgan halinin ürünü olduğunu bir kez daha gözlerimizin önüne seriyor.

Son zamanlarda Avrupa Birliği ileri gelenlerinin de gündemini en çok bu vasıflı emeğe ulaşma projesi oluşturuyor. Avrupa Birliği ileri gelenlerinin bir kısmı, Avrupa'nın ABD ve Kanada kadar dünyanın vasıflı emeğini çekme potansiyeline sahip olmadığının altını çiziyor ve dünyanın kanını emercesine vasıflı emeği çekmek için politikalar üretmeye çalışıyor. Bu çerçevede "mavi kart" tartışmalarını gündeme sokuyor, ABD ve Kanada ile vasıflı emek değiş tokuşu temelli anlaşmalar yapıyorlar.

Gelişmiş ülkelerin tüm derdi dünyanın vasıflı emeğini bir biçimde ele geçirmek. Hatta bu 'ele geçirmek' lafının altını koyu koyu çizmek istiyorum! Artık dünyanın nitelikli emeğini ülkesine çekme ülküsü bile gelişmiş ülke ekonomileri için günümüzde görece eski bir paradigma halini almaya başladı. Artık hedef, nitelikli emeği ülkesinde taşeronlaştırmak!

Uluslararası telefon operatörlerinin merkezleri, gelişmiş ülke bankaları için kredi kartı işlemlerini yapan merkezler bir bir, mebzul miktarda eğitimli ve aynı zamanda da ucuz işgücüne sahip Asya-Pasifik hattı ülkelerine, Güney Amerika ve Doğu Avrupa ülkelerine kaydırılıyor. IBM firması, Araştırma ve Geliştirme (Ar-Ge) laboratuarını New Delhi'ye kurup burada 14 bin yazılımcı çalıştırıyor. Benzer biçimde Motorola firması, Çin'de 16 farklı noktada Ar-Ge birimi kurarak 1,800 Çinli mühendisi istihdam ediyor. Bu gelişmeye sadece belirli ÇÜŞ'lerin ayak uydurduğunu sanmayınız! Amerikada yapılan bir araştırmaya göre ÇÜŞ'ler Ar-Ge etkinliklerinin yüzde 64'ünü az gelişmiş ülkelere kaydırmış durumdalar.

Gelişmiş ülkeler 1970'li yılların ortalarından başlayarak üretmekten vaz geçtiler. Dünyanın üretimini, büyük bir boşluk gibi her şeyi yutma kabiliyetine sahip midelerine indiriyorlar. 2001 USITC (ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu) verilerine göre ABD'de kullanılan elektronik eşyanın yüzde 90'ı ABD dışı ülkelerden geliyor. Bu malların çoğu, az gelişmiş ülkelerde karın tokluğuna çalışan işçiler tarafından üretiliyor. Hem de büyük markalar için taşeron olarak yani Nike, IBM, Bosh, Levi's vb. markalar için ve bu markaların adıyla. Az gelişmiş ülkelerin küresel fabrikalarda çok çok ucuza ürettirilen bu mallara gelişmiş ülke ÇÜŞ'lerinin katkısı ne diye soracak olursanız, hemen cevap verelim: Ar-Ge, tasarım, narin teknolojiler (soft technologies). Bunlar da ancak vasıflı emek eliyle yaratılabilecek katma değerler. Yani esas kârı elde eden ÇÜŞ'ler bu kârı vasıflı emek sayesinde elde ediyor ve vasıflı emeğin bu büyük katma değeri de 1980 sonrası her gün daha çok koruma altına alınan patent hakları sayesinde güvence altına alınıyor.

ÇÜŞ'ler dünyanın vasıfsız emeğini hiç elini kirletmeden, az gelişmiş ülkelerdeki taşeron işadamları aracılığıyla zaten köleleştirmiş durumda. Şimdi dünyanın bütün entellektüel emeğini satın alıyorlar. Kendileri için çalıştırıyorlar. Hem de olabildiğince ucuza. Bir örnek vermek gerekirse, ABD'de çalıştırdığı bir bilgisayar programcısına yılda 70,000 dolar öderken, aynı işi Hintli bir programcıya Hindistan'da yaptırması durumunda yılda sadece 8,000 dolar veriyor. Yani vasıflı emeği Hindistan'da, ABD'de çalıştırdığının tam tamına 1/9 fiyatına çalıştırıyor.

Önce çalışmaktan vazgeçtiler az gelişmiş ülke insanını her gün daha çok çalıştırarak daha çok köleleştirmeyi başaran uluslararası mekanizmalar yarattılar şimdi de düşünmekten kurtuluyorlar. Dünyanın zeki çocuklarını kendileri için düşündürmek dururken neden düşünsünler? Dünya emeğini topyekun köleleştirme yolunda hızla yol alıyorlar.

Önümüzdeki ay yine bu konuya devam etmek üzere, vasıflı veya vasıfsız kalın ama emekten yana kalın!