Sokağa çıktığımızda hemen her yerde onlarla karşılaşıyoruz: Özel güvenlikçiler.
Derler ki, alışveriş kapitalizmin ruhudur. Yeni tapınaklarımız ise alışveriş merkezleri. Kapitalizmin ruhu Türkiye’de dönüşüm geçiriyor. Tapınağa girmek için önce bir X-Ray cihazından geçmeniz gerekiyor. Cebinizdeki her şeyi boşaltmanız, eğer öterseniz de güvenlik görevlileri tarafından aranmanız. Kapitalizmin tek özgürlük mekânı alışveriş merkezlerinde ‘özgürlüğün güvencesi’ de özel güvenlikçiler oluyor! Vay halimize!
Geçen hafta elektrik bağlatmak için TEDAŞ’a gittim. Kapıda yine X-Ray cihazı ve özel güvenlikçi birisi. Kıştan kalma soğuk bir gün. Kalın giyinmişim. Ceplerim dolu. Ceplerimi boşaltmam epeyce bir zamanımı aldı. Bu arada elimde olmadan söylendim, “yahu alt tarafı elektrik aboneliği alacağız, kamu hizmeti veren bir kuruma girmeye çalışıyoruz, şu halimize bak.” Güvenlikçi yanıtını hemen yapıştırdı, “Şimcik şordan biri gelip gafana dabancayı dayarsa görürsün o kellim nere girdiğini.” Tahminim orada bunu yapma kabiliyetine sahip, hatta bunu yapmak için belki de can atan tek kişi o özel güvenlikçi idi ve sanırım böyle bir durumla karşılaşmadığım içim kendimi şanslı saymalıyım. Çünkü ülkemizde özel güvenlikçilerin yarattığı terör her geçen gün artarak büyümektedir.
Şu anda Türkiye’de 210 bin özel güvenlik görevlisi bulunmaktadır. Bu sayının bu yıl sonu itibariyle 600 bini bulacağı tahmin ediliyor. Özel güvenlikçiler en büyük terörü ise üniversitelerde ve üniversite öğrencilerine karşı yaratıyorlar. Ankara Üniversitesi, Hacettepe ve ODTÜ, İstanbul Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi öğrencileri özel güvenlik terörü ile karşı karşıya kaldılar. YÖK ise özel güvenlik görevlilerinin üniversitedeki eğitim öğretimin güvencesi olduğu görüşünde.
Bunun dışında bir alışveriş merkezlerinde küçük bir kız çocuğu güvenlik görevlisi tarafından dövüldü, yerlerde sürüklendi. Bodrum’da konser esnasında bir vatandaşımız tartaklandı konserden atıldı. Yeni baba olmuş biri karısını ve çocuğunu görmeye giderken hastanede özel güvenlikçilerce dövüldü, kafası duvara çarpıldı, 15 gün iş göremezlik raporu aldı.
Tüm bunlar adli makamlara ve gazetelere yansıyan olaylar. Bunun dışında, kıyafetinin fiyakasına kapılıp böbürlene böbürle caddelerde, banka şubelerinde, kamu kurum ve kuruluşlarında, alışveriş merkezlerinde gezinen özel güvenlik görevlileri, duruşlarıyla, bakışlarıyla her an tehdit oluşturma riski taşıyorlar. Nasıl taşımasınlar ki? Genellikle eğitimsiz ve işsiz kesimden geliyorlar. Ucuz iş gücü olarak çalışıyorlar. Aynı zamanda da güçlü kuvvetliler ve şiddet eğilimleri yüksek. Siz karar verin! Ortaya çıkan tablo sağlıklı mı sizce?
Peki ya kapitalizmin ruhuna uygun mu? Yani kapitalizmin tapınakları olan alışveriş merkezlerinin her an terör yaratma riski taşıyan birilerince ‘korunması’! Üstelik gelişmiş kapitalist ülkelerin hiçbirinde böyle bir uygulama örneği göremezsiniz. Hani hep gelişmiş ülkeleri örnek alırız ya bu kez bunu yapmamışız. Ne Avrupa ne de Amerika’da gündelik hayatın içinde hele alışveriş merkezlerinde böyle bir uygulama göremezsiniz. Kapitalist sisteme ait olarak kalmış tek bir özgürlük alanı varsa o da alışveriş özgürlüğüdür. Ülkemizde ise özel güvenlikli bir alışveriş özgürlüğü yaşanıyor! Kapitalizmin ruhu ile bağdaşır mı?
Toplumun militarizme savrulmaya çalışıldığı kesin! Bu haliyle Türkiye’nin görüntüsü 1930’ların Almanya’sı ya da İtalya’sını andırıyor. Ne doğrudan kamu görevlisi ne de doğrudan halk olan birileri ‘güvenlik’ işlerini üstleniyor. Bunların tavırları ne doğrudan devleti bağlıyor ne de halkı! Eylemleri için sorumlu bulmak zor! Yeri geliyor polisin taşeronluğunu üstleniyorlar, yeri geliyor sokaktaki halkın vicdanı gibi davranıyorlar. Ama eylemleriyle toplumu dönüştürüyorlar. Topluma korku salıyorlar. En azından her X-Ray gördüğünde otomatik olarak cebini boşaltmaya kodlanmış, sorgusuz sualsiz üzerini aratan bir toplum ortaya çıkıyor. Bu sayede de iktidarın gücü ile korkunun iktidarını bir araya getirmeyi başarıyorlar. Her köşe başında varlar. Ama ne olarak var oldukları belli değil. Neyi korudukları hiç belli değil. Kanımca güvenliği en çok tehdit eden de bu kişiler. Doğru düzgün eğitim görmeden, psikolojik durumları, sinirlerinin ne kadar sağlam olduğu incelenmeden bu kişiler göreve alınıyor. Birinin cinnet geçirip ortalığı kan gölüne çevirme riski o kadar yüksek ki! Peki bunu devlet büyüklerimiz bilmiyor mu? Bence pekâlâ biliyorlar. Ama günümüzde politik kadrolaşmanın en kolay yolu insanlara iş yaratmak. Bu sayede kendinize politik yandaş buluyorsunuz. Hatta bir de bunlar güçlü kuvvetli ve silahlılarsa kim istemez böyle yandaşı. Üstelik özel güvenlik konusunu gündeme getiren ve bu konuda Meclise teklif veren kişinin Muhsin Yazıcıoğlu olduğu düşünülürse bir taşla iki kuş olur. Hem yandaş bulursunuz hem de aynı kökten gelip ikiye bölünmüş politik bir çizginin yarısını yanınıza çekerek seçimlerde sağ taban içerisinde önemli bir güç kazanırsınız. Bu güç korkutucudur. Bir partinin güçlü bir militarist taban edinmesinden korkmak gerekir tarih bunun ürkütücü örnekleriyle doludur.