AKP’nin ilk dört maddenin korunacağını söylemesi hem acıklı hem de komik duruyor. Yeni anayasa dedikleri de bu durumun yansıması olacak.
Gündemden düşürmedikleri yeni anayasa konusu gündemden düşürmek istediklerini perdeleyen bir yanılsama olarak önde tutuluyor. Anayasa konusunda bir emellerinin olmadığı söylenemez elbette ama buradaki söz dalaşı hem siyasal iktidarın hem de muhalefetin işine geliyor.
Emelleri açık, kapitalizmin ekonomi politiğiyle anayasanın ve hukukun ekonomi politiğini çakıştırarak engelsiz sömürü düzeni kurmak. Aydınlanmacı cumhuriyet, yurtseverlik, laiklik, hukuk devleti ilkeleri, emekçi halkın bireysel ve toplumsal hak ve özgürlükleri… Her ne engelse onu ortadan kaldırmak, her ne engel olarak ortaya çıkacaksa ona (yasamasından yargısına, güvenlik güçlerinden hukukuna) devlet gücüyle ters kelepçe, baskı, şiddet uygulamak. Sömürü ve yoksulluğu dinsellik ve kullukla, etnik karşıtlıkla meşru göstermek.
Yeni olanda değil, yeni Osmanlıda uzlaşma içindeler. Bu kapsamda ilk dört maddenin söz dalaşına dönüştürülmesi de “yok birbirimizden farkımız ama biz …” reklamına benziyor.
Birkaç değinme yaparak geçelim.
Bir kere, değiştirilemez madde konusu birçok devletin anayasasında var, olmayanlar da var. Konu “kurucu meclis” alanında. Yasak varsa “kurulu meclis” bu alana giremiyor.
İkincisi, değiştirilemez madde konusu Türkiye’ye 1982 Anayasasıyla gelmedi. 1961 Anayasasında; “Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki Anayasa hükmü değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” deniliyordu. Ancak Anayasa Mahkemesi (AYM), “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” hükmünün Cumhuriyetin niteliklerini belirleyen maddeyle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini karar altına aldı, nitelikler maddesi değiştirilemez hükümler arasına girdi.
Üçüncüsü, HÜDA-PAR başkanının alaycı tavırla, hileli uyanıklıkla söylediği mevcut Anayasanın 4. maddesini kaldırma tartışması da AYM tarafından çözümlendi.AYM, Anayasanın 4. maddesinin ilk üç maddenin güvencesi olma niteliği bakımından doğal olarak değiştirilemezlik özelliğine sahip olduğuna karar verdi.
Dördüncüsü, ilk dört madde konusu, mevcut Anayasaya göre şekil bakımından anayasal denetime bağlı. AYM’nin bu konudaki gerekçesini, ilk dört maddeye doğrudan dokunulmasa da dolaylı biçimde dokunulmasının da Anayasaya aykırı olacağını, 2008 kararında (E.2008/16) okumak olanaklı.
Beşincisi, bu tür maddelerin hem anayasaları hem de devletin şeklini koruyan ve güvence altına alan hükümler olduğu konusunda AYM ve anayasacıların uzlaşması yaygın.
Altıncısı, genelde anayasa, özelde ilk dört madde konusuyla yalnızca düzen içi siyaset değil sermaye sınıfı ve ortak olarak tarikat ve cemaatler de ilgili. Büyük sermaye örgütü TÜSİAD anayasa konusunda toplantılar düzenleyip taslaklar hazırlarken değiştirilemez maddeler konusuna da girmiş, değiştirilebileceği görüşünü, aldığı tepkiler üzerine, “raporu yazan anayasacıların görüşü” olarak açıklayıp işin içinden sıyrılmayı denemişti.
Yukarıdaki kısa anımsatmalar üzerine, anayasaların “değiştirme teknikleri”nden öte tarihsel, siyasal ve ideolojik içerikleriyle, yeniden ve yeniden vurgulayarak ekonomi politikleriyle anlam kazanacağını vurgulamak gerekir. Hukuk teknikleri ya da değiştirme teknikleri, ekonomi politikleri değiştirilmeyen anayasalar yönünden dar alanda kısa paslaşmalarla düzenden kurtulamamayı gösterir.
Kaldı ki mevcut dört maddenin, AYM’den dönen 2008, 10. ve 42. madde değişiklikleri dışında, -AYM’ye başvurulmadığı için- denetlenemeyen Anayasa değişiklikleriyle delinmesi ve de özellikle cumhuriyetin nitelikleri ve laiklik yönünden uygulanmaması söz konusu. Ne cumhuriyet kaldı ne de laiklik. AKP’nin ilk dört maddenin korunacağını söylemesi bu anlamda hem acıklı hem de komik duruyor. İlk dört maddeyi ve Anayasanın diğer birçok maddesini içeriksizleştirdiler; yalnızca sermaye sınıfı için, tarikat ve cemaatler için, laiklik karşıtlığı için, kendi siyasetleri ve yandaşları için uyguluyorlar. Cumhuriyeti yok edip etiket olarak kullanıyorlar. Yeni anayasa dedikleri de bu durumun yansıması olacak.
Toplumsal yarar yönünden söz ve öz değiştirmeyen anayasalar ya da değişiklikleri düzenin kandırma aracı olur. Siyasal iktidar “Narin” katliamından sonra yeni Anayasada çocukları koruyucu maddelere yer verileceğini söylüyor. 2010 Anayasa değişikliklerine kılıf olarak çocukları kullanan, çocuklar için alınacak önlemlerin eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacağını, çocuk haklarını Anayasaya yerleştiren kendileriydi. Ama Narinler ve birçok çocuk bugün yaşamıyor, kayıp, organı eksik ya da sakat.
Türkiye Komünist Partisi baştan bu yana olduğu gibi 2024, 14. Kongre Siyasi Raporunda da yeni anayasa durumunu net vurguladı: AKP tarafından gündeme getirilen yeni anayasa hazırlıklarının hiçbir meşruluğu bulunmamaktadır. 2002’den bu yana gelen karşı devrimci adımların temel bir belgeyle taçlandırılması girişimlerine karşı etkili bir karşı koyuş örgütlenmelidir. Yeni anayasa hazırlıklarına “öneriler” ile katılmanın bu karşı devrim sürecine destekten başka anlam taşımayacağı ısrarla vurgulanmalı ve uyarma görevi yerine getirilmelidir. Yeni anayasa gündemine sosyalizmin Türkiye’de siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel alanlarda ne anlama geleceğini, partinin en temel belgelerinden biri olan Toplumcu Anayasa’da da yer aldığı gibi, açık bir biçimde ortaya koyarak müdahale edilmeli, bu doğrultuda Türkiye Halk Temsilcileri Meclisinin yürüteceği çalışmalarla eşgüdüm sağlanmalıdır.
Toplumcu Anayasanın oluşturulup uygulanması için gerekli siyasi koşullar devrimci görevlere derinleşilerek yaratılacaktır.