Piyasacı, gerici/ tarikatçı anlayışlarla yönetilen kurumlara güvenilemeyeceğini ve onlardan adil hizmet beklenmeyeceğini bilmek gerekiyor.

Sorun ÖSYM mi, KPSS mi, yönetim mi?

Bilindiği gibi, ÖSYM ‘Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’nin ve KPSS’de ‘Kamu Personeli Seçme Sınavı’nın kısaltılmışı oluyor. ÖSYM, KPSS’den başka şu sınavları da gerçekleştiriyor: Akademik Personel Kamu Personeli Seçme Sınavı (ALES), Dikey Geçiş Sınavı (DGS), Kamu Personeli Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı (KPDS), Özürlü Memur Seçme Sınavı (ÖMSS), Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi (ÖSYS), Üniversitelerarası Yabancı Dil Sınavı (ÜDS), Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (TUS), Tıpta Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı (YDUS), Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı (YÖS). Dolayısıyla ÖSYM, yetişkinlerimizin geleceğini belirleyen önemli bir işlev görüyor. 

Mart 2002’den bu yana bazı devlet kurumlarına personel alımı için KPSS uygulanıyor. Ancak KPSS’nin nesnel sonuçları nedeniyle devlette kadrolaşmada zorluk çeken iktidar, çözümü personel alımına mülakat yapılmasını (öznel değerlendirmeyi) ekleyerek halletmiş bulunuyor. İktidarın istemediği/ hoşlanmadığı kişi, KPSS’de allame-i cihan olsa, mülakatta eleniyor. 

Bu arada kendisine ya da mensubu olduğu cemaat üyelerine ayrıcalık sağlamak isteyenler arasında da, ilgili sınavlarda yolsuzluk yapmaya kalkışanlar da çıkıyor. 

Geçmişte, soru kitapçığı çalma ya da soru satma gibi zaman zaman yaşanan sınırlı/ tekil sınav yolsuzluklarının AKP iktidarında örgütlü yolsuzluğa dönüştüğü anlaşılıyor. Örneğin Polis Akademisi’nin bir raporunda, “Örgüt tarafından, 2000-2013 yılları arasında KPSS, ÖSS, ALES, Askeri Liseler, YDS sınavları gibi ÖSYM koordinatörlüğünde yapılan tüm sınav soruları çalınmıştır. Elde edilen sorular son derece stratejik olarak kullanılmıştır. Devletin istihdam politikası ve kamuoyu bu soruların nasıl kullanılacağını belirlemiştir1” deniyor.

Bu raporda, “Dini örgütlenmelerin bürokraside yapılanmalarının önüne geçilmelidir. FETÖ’den boşalan yerlere göz diken ve devlet içerisinde örgütlenme gayretinde olan başka gruplara kesinlikle göz yumulmamalıdır2” ifadesine de yer veriliyor. Bu ifadeyle bürokraside dini örgütlenmenin var olduğu resmiyet kazanmış bulunuyor. 

31 Temmuz 2022 günü gerçekleşen KPSS’deki bazı soruların aynen bir özel kuruluşun hazırladığı test kitapçığında yer aldığı iddiası, ÖSYM’yi bir kez daha gündeme getirmiş oluyor. 

ÖSYM başkanı Prof. Halis Aygün, bu olayı hemen yalanlıyor! Apaçık olan bir olayı neden yalanlama gereği duyuyor, bilinmiyor. 2010’da ÖSYM başkanlığına getirilen Prof. Ali Demir zamanında ortaya çıkan sınav yolsuzlukları konusundaki iddiaları duymazdan ve görmezden gelen iktidar, bu kez, nedense anında ÖSYM başkanını görevden alıyor, Devlet Denetleme Kurulu’nu harekete geçiriyor ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da, soruşturma başlatıyor! KPSS’de yolsuzluk söylentileri üzerine iktidarın anında harekete geçmesi, yolsuzluğun sanılanın ötesinde çok kapsamlı olduğunu düşündürüyor. 

İktidarın sınavlarda ortaya çıkan yolsuzluklarla ilgili olarak muhalefetin değişik zamanlarda verdiği araştırma önergelerini yıllarca reddettiği biliniyor. İktidar 2000-2013 yılları arasındaki yolsuzlukları o yıllar kan kardeşi oldukları Fetö yaptığı için mi sessiz kalmıştı, son yolsuzluğa kan kardeşi olmayan bir cemaat bulaştığı için mi anında müdahale ediliyor? Bilinmiyor! 

Ancak iktidarın geçmiş yolsuzluklardan ders almadığı gibi, Polis Akademisi’nin bürokraside dini örgütlenmelerden kaçınılması uyarısına da aldırmadığı görülüyor. TÜGVA, Cihannüma ve İsmailağa Cemaati gibi oluşumların saygın kişilerinden biri olduğu anlaşılan bir profesörü ÖSYM başkanlığına getiriyor. Bu değişim, yolsuzluk olayında istenmeyen bir cemiyetin parmağının olması olasılığını da, başlatılan soruşturmalardan bir şey çıkmayacağı olasılığını da artırıyor.

  • Yolsuzlukta adı geçen yayınevinin tanıtım reklamında içişleri bakanının fotoğrafını kullanması ve iktidara yakın bazı kuruluşlarla sıkı-fıkı olması;
  • İktidarın sınav yolsuzluğu konusunda da muhalefeti suçlaması;
  • KPSS yolsuzluğunda cemaatler arası çekişme olduğu söylentilerine karşın, “Kadından memur olmaz. Kadınlar mektebe gitmez. Duymadık demeyin” diyen bir cemaat lideri öldüğünde, onun hakkında “Vazifesini hakkıyla yaparak bu dünyadan göçtü” paylaşımında bulunan, laik ve bilimsel eğitim karşıtı bir sendikanın şube başkanlığını yürütmüş bulunan bir profesörün ÖSYM başkanlığına getirilmiş olması

 bu soruşturmalardan bir şey çıkmayacağı olasılığını güçlendiriyor. 

Yine de soruşturma açılmasının, yolsuzluk olduğuna bir türlü inanmayan yandaşların aklını başına getireceği sanılıyor.  

Tüm devlet kurumları gibi ÖSYM de, sınavlar da kimseye güven vermiyor. Zaten piyasacı, gerici/ tarikatçı anlayışlarla yönetilen kurumlara güvenilemeyeceğini ve onlardan adil hizmet beklenmeyeceğini bilmek gerekiyor. Çünkü bu tür anlayış sahiplerinin adaleti ancak ve yalnız kendilerine oluyor. 

[email protected]

  • 1. Polis Akademisi’nin 2017’de hazırladığı ‘Yeni Nesil Terör: FETÖ’nün Analizi’ raporu, s. 41.
  • 2. Aynı eser, s. 58.