Silikon Vadisi şu anda büzülüyor diye çöktüğü anlamına gelmiyor ama işler eskisi gibi değil.

Silikon Vadisi’nde neler oluyor?

Silikon Vadisi bu sefer işten çıkarmalar ve Banka iflası ile gündeme geldi. Yazının izin verdiği kadar bakmaya çalışalım.

Emperyalizm kuramı çoğu kez basitçe kavranır ve başat emperyalist devletin askeri gücü, deniz aşırı donanması ve sınırlar ötesi mali sermayesinin olanaklarına indirgenir. 

Oysa emperyalizmin başat ülkesi büyük bir üretim gücüne sahip olmalıdır.

Savaştan sonra emperyalist düzenin patronu haline gelecek ABD’de 2. Dünya Savaşı esnasında günde bir savaş gemisi üretildiğini biliyoruz. Savaşın sonunda kayıplara rağmen ABD’nin elinde 60 uçak gemisi bulunuyordu. 1941-44 arasında Japonya 60 bin kadar hava aracı üretirken, ABD’nin bu dönemde ürettikleri 260 bini geçmişti.

Ancak emperyalizmin başat ülkesi olmak için dünya sanayi üretimine büyük bir yüzde ile katkı yapmak yeterli değildir, dünya kapitalizminin tıkandığı zamanlarda bu tıkanıklığı aşmak için de öncü rol oynamalıdır. Bu görev sadece karşı-devrimci pozisyonla açıklanmaz aynı zamanda üretici güçlerde bir açılım yapmasını da kapsar. Ancak böylece sisteme dâhil olan tekeller yeni pazar olanaklarına kavuşurlar ve kâr oranları koruyabilirler. 

Bilim ve teknolojik üstünlüğe dayalı üretimdeki bu açılım aynı zamanda ideolojik bir kılıfla da sarılmalıdır.

Silikon Vadisi süreci yukarıda tanımlanan olguya çok iyi bir örnek oluşturuyor. 1970’lerde kâr oranlarının azalmasıyla giden kapitalizmin krizinin hafifletilmesinde Silikon Vadisi önemli bir rol oynadı. 

Kaliforniya’da zaten ABD askeri endüstrisi 1950’lerden sonra gelişmişti. Stanford Üniversitesi ile bölgeye yerleşen teknoloji şirketleri arasında bugün kafamıza sürekli vurulan “Üniversite-Sanayi işbirliği” diye adlandırılan süreç çalışıyordu. Üretici güçlerde önemli bir sıçrama yaratan transistör bu bölgede icat edildi, yarı iletken olarak germanyum burada kullanıldı. Sonra kimyasal olarak işlenmiş silikonun yarı iletkenlerdeki rolü yine burada gösterildi.

İlk defa Silikon Vadisi terimi 1970’de kullanıldı.

San Francisco’nun güneyinde körfeze ve altındaki vadiye yayılarak Silikon Vadisi ismini alan yüksek teknoloji ve yazılım alanındaki tekellerin ve onların etrafında şekillenen daha küçük şirketlerin yerleşimi görülüyor.

1980’lerde kişisel bilgisayarların ve lazer yazıcıların üretilmesi inanılmaz bir pazar olanağı yarattı. 1990’da ise internet bütün dünyaya buradan yayıldı.

Sovyetler Birliği’nin çözülüşüne yol açan karşı-devrimin yanı sıra kapitalizmin pazara sunduğu meta çeşitliliğini artıran ve sistemin çöküşünü erteleyen sıçramanın rolünü tarihçiler göz önünde bulunduracaklardır. 

Üretici güçlerdeki bu gelişme ideolojik bir kılıfla dünyaya sunuldu. Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden sonra dünya küreselleşiyor ve bir bilgi toplumu doğuyordu. Silikon Vadisi’ndeki teknoloji şirketlerinin sloganı “tüm insanların özgürce bilgiye ulaşması”ydı.

Bu nedenlerle Silikon Vadisi’nde yaşanan olaylar sıradanlaşmış bir iktisadi kriz olarak görülemez, daha geniş bir pencereden bakmayı gerekli kılıyor.

Bir süre önce Burçak Özoğlu Silikon Vadisi tekelleri başta olmak üzere bu sektördeki işten çıkarmaların 200 bin kişiyi bulduğunu yazmıştı. Yüksek maaşlı, hiç de kendilerini işçi olarak görmeyen ve yeni buluşlarla patronlarına büyük kârlar sağlayan bu emekçiler bir e-posta mesajı ile kapı dışarı edildiler. Başta IBM, Google, Twitter, Meta, Mikrosoft olmak üzere işten çıkarmalar devam ediyor. ABD’de tüm sektörler içinde en fazla istihdam kaybına uğrayan sektör bu alan oldu.

Piyasanın daralması, ekonomik kriz korkusu, risklerden kaçınma, ne derseniz, geçen yüzyılın sonundan itibaren hepimizin yaşamına girerek acımasız düzene dayanak oluşturmuş bu tekeller maliyetlerini hızla azaltmanın yoluna bakıyorlar. Eh, maliyetin başlıcası bu alandaki satın alınmış emek gücü.

Bu sürece bir de Silikon Vadisi’ndeki yan ürün üreten şirketlere kredi veren Silikon Vadisi Bankası’nın bir anda çökmesi ilave oldu. Bankayı kendi ürünleri olan internet vurdu, panik twitter’dan yayıldı ve mudiler hiç kuyruğa filan girmeden internet bankacılığı ile milyarlarca doları bir gecede çektiler.

Tabi ki kriz daha derindeydi, sorun üretime dönüşmeyen ve her an patlaması beklenen balonlaşmış mali araçlara karşı ABD Merkez Bankası’nın faiz yükseltmesi ve bu duruma bankanın uyum sağlayamamasıydı.

Silikon Vadisi şu anda büzülüyor diye çöktüğü anlamına gelmiyor ama işler eskisi gibi değil.

Piyasa daralıyor, daha önce olduğu gibi ABD yeni bir atılımı gerçekleştiremiyor. Çin’in 5G açılımını nasıl engelleyeceklerini bilemediler örneğin.

Teknoloji ve internet tekellerine dünyada rakipler çıkıyor.

Silikon Vadisi’ndeki işçiler ise ABD’nin birçok yerinde olduğu gibi örgütleniyor ve sendikalaşıyorlar. Özellikle büyük şirketlerin taşeron firmalara ittiği işçiler.

Silikon Vadisi işçileri örgütleniyor.

Kaliforniya Üniversitelerinde ise güvencesiz çalışan, maaşlarının neredeyse tamamını ev kirasına veren akademisyenler çok hızlı bir örgütlenme içindeler.

Dünya eskisi gibi değil, emekçi sınıflar 1990’lardaki gibi algılamıyorlar dünyayı.

Küreselleşme dedikleri şey önce emekçilerin ağır şekilde ezilmesine, sonra emperyalist rekabete gitti ve şimdi bir emperyalist paylaşım savaşına vardı. 

Herkesin bilgiye ulaşma özgürlüğü ise tekellerce ve onların devletleri tarafından hepimizin her dakika gözlendiği bir “Big Brother” ile sonuçlandı.