CHP’nin AKP’yle mücadele ettiği düşünülüyorsa da, kendi payına Erdoğan CHP’nin içine müdahale etmektedir.
MİT ile CHP’nin randevusu bekleniyor. Bildiğimiz iki gündem maddesi var: Birincisi, MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın AKP merkez kurulunun toplantısına katılıp brifing vermesi. CHP de hakkını istiyor!
İkincisi, Özel’in bir iddiası. Buna göre MİT’e Mansur Yavaş’ın açığını yakalama görevi verilmiş…
Kalın peşinen reddetti diye söylemiyorum; bence de, son konunun inandırıcılığı zayıf. Elbette Erdoğan’ın muhalif belediye başkanları söz konusu olduğunda aynı anda bütün düğmelere basması ihtimal dışı sayılmaz; mümkündür… Ama elinizi vicdanınıza koyun; Türkiye’de piyasayla bu denli iç içe geçmiş, kamu yararına ve halka yabancılaşmış bir yerel yönetim sisteminde kir bulmak için MİT’e ihtiyaç var mı? Son günlerde Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin konser yoluyla yaptığı astronomik harcamaların sistemin bütünü düşünüldüğünde devede kulak sayılacağını rahatça söyleyebiliriz. Ama yolsuzluk AKP’nin ilgi alanına girmiyor. Fethullah’la ilgili açıkların haber değeri olmaz. Öcalan seçeneğine gelince, Mansur Yavaş için konuşmaya değmez…
Ama dahası, Erdoğan’la paslaşmayı rutin hale getiren Özgür Özel’in, AKP’nin partisinin içine müdahalesinden rahatsız olacağı da artık kuşkuludur... CHP Genel Başkanının, Erdoğan’a hakaret eden bir kişinin protokole oturtulması üstünden nedamet getirmesi boşuna değil. Kayyım gündeminde Yavaş’ın Özel – İmamoğlu çizgisinden hızla ayrışması, zamanı geldiğinde, yani bir siyasal harmanlanma momentinde milliyetçi sağda bir aktör olmayı gözettiğine yorulmalıdır. Bunun hem Özel’i hem Erdoğan’ı tedirgin etmesi ve buluşturması mümkündür.
Burjuva siyaseti ideoloji ve parti eksenlerinde değil kişisel figürler üstünden akıyor ve böyle olmaya devam edecek. Adı geçen siyasetçilerin şu anda hangi partide olduklarının fazla bir önemi bulunmuyor. Ortada kaç CHP, kaç AKP –diğerlerini siz ekleyin- olduğunu saymak bile mümkün değil.
Kalın’ın AKP’ye verdiği brifingin Gülen’in ölümünden sonra tarikatın/örgütün önündeki olasılıkları konu aldığı söylenmişti…
Brifing olayında devletin iktidar partisiyle özdeşleşmesinin örneğini gören CHP, önce sert ve kategorik bir tepki verdi. Bu rezillikti! “Parti devleti rezaleti!” Ama kısa süre içinde bu argüman, yerini “eşitlik talebine” bıraktı!
CHP kırılmıştı; son genel oylamaya ve anketlere göre birinci partiydiler, yarın öbür gün iktidar olacaklardı, ama buna rağmen MİT onları baypas ediyordu… Kalın neden onlara da gelip anlatmıyordu?
Devlet başkanının aynı zamanda bir partinin fiili yöneticisi olduğu bir rejimde bu hassasiyet abartılı, yersiz ve çelişkilidir.
Bir kere, İbrahim Kalın bir devlet bürokratı olmaktan ziyade Erdoğan ekibinin köşe taşlarından biridir. Şikâyet edilen özdeşleşme çoktan beri rejimin gerçeğidir. Sonra; bir zamanlar, parlamentonun gücünün artması talebini öne çıkartan CHP’de vurgu “Cumhurbaşkanı makamına saygı” göstermeye kaymış bulunuyor. Aslında genel başkanlığı sırasında Erdoğan’la uzlaşma çizgisini inşa eden -hatta Yenikapı ruhu ile birlikte bunun şampiyonu olan- Kılıçdaroğlu, göreviyle birlikte bu çizgiyi de Özel’e aktarıp “sert muhalefete” geçti. Özel de buna normalleşme adını taktı. İstediği kurumdaki adamını dilediği ortamda dinlemesi mümkün olan Erdoğan’ın, Kalın’ı ille de AKP merkezine çağırması, doğrudan doğruya CHP’nin bu normalleşme açılımının sonucudur. AKP karşısındaki geri adım atınca nezaket falan dinlemez, boşluğu doldurur.
Ama bu sefer Kalın ve tabii ki Erdoğan, eşit muamele talebini makul buldular. “Normalleşme” MİT Başkanının CHP genel merkezine uğramasıyla devam edecek. “Parti devleti” görüntüsünün yerini “iki parti devleti” almayacak elbette, ama Özgür Özel’in konumu, gücü, itibarı, Erdoğan iktidarı tarafından tanınmış olacak. CHP’nin AKP’yle mücadele ettiği düşünülüyorsa da, kendi payına Erdoğan CHP’nin içine müdahale etmektedir.
Brifingde bunlardan öte ne konuşulacağınınsa pek bir önemi yok…