Özel, bugün 'CHP’yi halka arz edeceğiz' derken CHP’nin patronlar ve emekçiler arasında nasıl uyuşturucu unsur gibi çalışacağını da dürüstçe ifade etmiş oluyor.
“Cumhuriyet’in yüzüncü yılında Cumhuriyet Halk Partisi'ni halka arz etmeliyiz.” dediler.
CHP A.Ş. olmanın, her şeye parayla bakmanın bedeli bu…
Bizim Mehmet Şimşek’i, Hafize Gaye Erkan’ı, emperyalizmin bu ülkenin tepesine yerleştirdiği bilmem kaçıncı memuru konuşmamız gerekiyordu. Ama dönüp dolaşıp CHP’nin nasıl fena batırdığını izlemek zorunda kalıyoruz.
Bizim NATO’nun genişlemesine onay veren meclisi, “emperyalistler…” diye söze başlayıp NATO’culukta yol kat eden Erdoğan’ı ve AKP’lileri konuşmamız gerekiyordu. Ama döndük dolaştık CHP’nin içindeki AKP eskilerini, Abdüllatif Şener’in dürüstlüğünü tartışmak durumunda kalıyoruz.
Bizim Şimşek’in TÜSİAD ile görüşmesini, emekçilerin sırtına binecek yükü tartışmamız gerekiyordu. Ama televizyonu açtık ve CHP’nin kurultay dedikodularını dinlemekle meşgul oluyoruz.
Bizim yeni meclisi, laikliği, yeni anayasayı konuşmamız lazım. Ama Özgür Özel’in ve diğerlerinin CHP’ye dönük projelerini okumak zorundayız!
Bu parti tarihin en sağcı meclisinin yaratılmasında, AKP eskilerinin meşruiyet kazanmasında ve seçimlerde geniş kesimlerin umutlarıyla oynanmasında birinci dereceden sorumluluk üstlendi. Şimdi de “ana muhalefet” görevi gereği kendisini konuşturmaya devam ediyor.
Yani, AKP’li kalemlerin “CHP parçalanıyor” yazılarına ihtiyaç yok!
Açıkçası CHP’nin iç işleri, kurultay maceraları, kişileri, hırsları zerre umrumuzda değil. Ve olmamalı da. Ama yine de CHP’yi konuşmak zorunda kalıyoruz çünkü CHP akılları bulandırmaya devam edecek: CHP yeni dönemin muhalefetinin tasarlanmasında rol üstlenecek, CHP’lilerin CHP projeleri burada anlam kazanacak…
Hangi projeden bahsediyoruz?
CHP gibi bir partinin Türkiye siyasetinde birden fazla görevi olur, “proje” dediğimiz de bu görevlerin genel ifadesidir.
Demokrat Parti’nin yaratılması ve emperyalizmle ilişkiler bir CHP projesidir.
“Ortanın Solu”yla, Ecevit sosyal demokrasisiyle devrimci hareketin ve emekçi sınıfların önünün kesilmesi bir projedir.
Kemal Derviş gibilerine Türkiye’nin emanet edilebilmesi bir sermaye projesidir ve emperyalizmin projesidir. Ama bir CHP projesidir.
Alman vakıflarıyla ilişkiler, Kürt siyasetinin keşfi, geçmişin SHP-HEP ittifakı ve 90’ların yeni sosyal demokrasisinin yaratılması bir CHP projesidir.
HDP’nin ve İYİP’in güçlendirilmesi, Milli Görüşçülerin normalleştirilmesi, meclisin sağcılaştırılması bir CHP projesidir.
Bu projelerin her birinde kavgalar ve kopuşlar yaşanmış, ideolojiler elden geçirilmiş, ayrı partiler kurulmuş veya sosyal demokraside yeni akımlar keşfe çıkılmıştır.
Bir önemi yok.
Önemi yok çünkü bir şey hiç değişmemiştir: CHP bu büyük ülkede geniş emekçi kesimlerin patron sınıfıyla el sıkışmasında, sol duyunun kontrol altında tutulmasında temel bir rol üstlenmiştir.
Özgür Özel’in sözlerinden anlıyoruz ki CHP “kendisinden daha solda olanlarla” temasa önem verecek. Başka bir deyişle, kendi “arka bahçesine” de çapa atmaktan sakınmayacak.
Ama Özgür Özel’in yaratıcılığından başka bir şey daha öğrenmiş oluyoruz. Özel, bugün “CHP’yi halka arz edeceğiz” derken CHP’nin patronlar ve emekçiler arasında nasıl uyuşturucu unsur gibi çalışacağını da dürüstçe ifade etmiş oluyor.
Nasıl böyle konuşabiliyorlar?
Çünkü CHP patron tayfasını partinin kritik noktalarına yerleştirdikçe, sendikaları kötürümleştirdikçe, belediyelerde ihale pazarlıklarında debelendikçe emekçinin ağzından konuşmayı da unuttu.
Her şeye parayla her şeye şirket kafasıyla baktıkça bakışları da anlayışları da köreldi. Ve sonunda kendi partilerine de böyle baktıklarını ilan etmiş oldular:
“Yıllarca bir şekilde yönetilmiş ve bir yere gelmiş şirketler bazen büyümek için bir ‘sermayeye’, soluğa ihtiyaç duyarlar. Bizim de siyasal sermayeye ihtiyacımız var. Bir desteğe, gönülden bize yatırım yapacak birilerine ihtiyacımız var. Bunun için de Cumhuriyet’in yüzüncü yılında Cumhuriyet Halk Partisi'ni halka arz etmeliyiz.”
Neden böyle konuşuyorlar?
Çünkü herkes böyle baksın istiyorlar. Herkes CHP A.Ş.’ye ortak olsun…
Çünkü ne AKP ne de bu meclis ağız tadıyla “sosyal demokratlık” yapabilir. Türkiye Vizyonu’nda “emekçiyi ezdirmeyeceğiz” yalanı vardır var olmasına ama bu yalanın ikna edebilmesi için bir tutam sola da ihtiyaç vardır.
CHP o ya da bu haliyle ama Türkiye siyasetindeki yeriyle bu göreve taliptir, bu görev için “fon” aramaktadır.
Biz ise şimdilik partinin CEO’larını dürüstlükleri için kutlayacağız. Yeter ki bu şirket dilini kurultaylarına saklasınlar. Oraya buraya fazla bulaştırmasınlar.