Büyük Yanılsama TEVFİK ÇAVDAR

SERMAYE "SOL PARTİ" ARAYIŞINDA: 1

Yerel seçim tarihi yaklaştıkça, küresel sermaye ile bağıntılarını kurmuş, AB ve ABD yanlısı, kendilerini batılı yaşam biçimiyle tanımlayan büyük sermaye ciddi bir muhalefet partisi arayışına girdi. Başta Milliyet, Vatan, Radikal olmak üzere AKP karşıtı medya bu konuyu bir sorun olarak gündeme taşımaya başladı. İslami referanslı AKP'yi merkez sağda varsayarak, mutasavver muhalefet odağınında merkez solda olması gerektiğine karar verdiler. En son Milliyet'te Devrim Sevimay konuyu "Sol Çıkışını Arıyor" başlıklı dizi yazısıyla konunun kendince erbabına (?) sorarak bir dizi röportajı yayınladı. Akademisyenlerle, Disk Başkanı ve politikacılarla ve tam bir bilgi karmaşasına, hatta kirlenmesine yol açan yanılsamalar dizinini sergiledi. Bu yanılsama ve bilgi kirliliğe o boyuta ulaştı ki bizimde bir dizi yazıyla konuyu irdelememiz şart oldu.

Önce Sol'a yönelik yanlış tanımlamadan işe başlayalım. Düşüncelerini açıklayan akademisyenler ve siyaset erbabı öyle bir yaklaşım sergiledilerki "Sol" da yer almadıklarını adeta kanıtlama yarışına girdiler. İleri sürülen düşünceler o noktaya geldi ki Prof. Dr. Fuat Keyman'ın söyledikleri üzerine Taha Akyol bile "Böyle bir sol partiye bende oy veririm" diye onayını bildirdi. Prof. Keyman şu noktanın altını özellikle çiziyor "Ben ilk önce, CHP örgütü, CHP seçmeni ve demokrat kesimler temelinde ve seçim kazanma, Türkiye'yi yönetme temelinde merkez solu doldurma ekseninde bir CHP tartışması yapılmasını öneriyorum" Sonra da çekinmeden TUSİAD ve diğer SİAD'larla birlikte bir hareketi yeğlediğini ekliyor.

Bu yaklaşım Türkiye'nin yüzyıllık yanılsamasında ısrar edildiğini açıkça ortaya koyuyor. Bu yanılsama her reformist hareketi "Sol" olarak tanımlamadan kaynaklanmaktadır. Artık bilmemiz gerekir ki Cumhuriyet'in kurucu kadrosu ve onların siyasi örgütü CHP hiçbir zaman sosyalist olmamış, daha da ötesinde sosyalist eğilimleri acımasızca ezmiştir.

Bir zamanlar Sovyetlerle olan ilişkiler, hatta kominternin tutumu bu yargıyı pekiştirmiştir. Nazım Hikmet'in başı çektiği TKP içindeki işçi muhalefetide bu yargıya yönelik bir karşı koyuştur. Birçok ilerici aydının bir "devri saadet" olarak anımsadığı 1930'lu yıllar, incelendiğinde saptanacaktır ki, Nazizim özleminin kök saldığı bir dönemdir.

CHP'nin, DSP'nin ve SHP'nin merkez sol parti olarak lanse edilmesi büyük bir yanlışın ısrarla devam ettirilmesidir. CHP sol diye nitelenemez. Bu partiden kaynaklanan "ortanın solu", "demokratik sol" vb. gibi nitelemeler sosyalizmin önünde bir barikat kurma amacıyla ortaya atılmıştır. Başarılı da olmuştur. Bunun sonucunda 1980'nin ekonomik liberalizmine teslim bayrağı çekilmiştir.

Bir zamanların işçi sınıfının dinamik önderliğini yapan DİSK'in günümüzdeki genel başkanı Süleyman Çelebi bu "çıkış yolu" arayışına ilişkin temel hedefi şöyle açıklıyor: "AKP'ye karşı aynı netlikte yapılanma şart" Yani etkin bir muhalefet cephesi oluşturma isteği. Fakat bu arada 1980 öncesi 600.000 üzerindeki üye sayısının %50-60 yitirildiğini de hemen ekliyor. Bu noktada Sevimay, Devrim adına yakışmayan bir soruyu ortaya atıveriyor: "Türkiye'deki işçi sınıfına Marx'tan doğru gitmenin bir faydası var mı? Çelebi'nin cevabı sermayenin istediği gibi: "Bugünkü koşullarda yok. Sadece Türkiye'de değil, dünyada yok." Sevimay yanıttan pek memnun ekliyor: "Bunu sizin söylemeniz çok önemli" Çelebi devam ediyor. "İşçi gerçekçi bulmuyor bunu. Kaldı ki gerçekleşme koşulları da olgunlaşmamış durumda.

10 Aralık Hareketi, çıkış yolu arayan bir "ortak akıl" (?) platformu. Bu niteliğine Keyman özellikle işaret ediyor. Bu hareket 21. yüzyılın başlarında, Merhum Erdal İnönü'nün de katıldığı bir platformdan (Abant toplantısı) doğdu. Arayışları bitmedi. Parti mi olacaklar, bir partiyemi katılacaklar yakın gelecekte göreceğiz. Disk Genel Başkanı düşüncelerini şöyle bağlıyor: "Sol'da, sosyal demokraside yeni silkiniş şart".

Sol deyince Aleviler hep akla gelir. Kabul etmek gerekir ki yüzyıllar boyu ezilmenin, nice şehitler vermenin yarattığı doğal bir tepkileri var düzene karşı. Aydınlık, ileriye açık bir yaşam tarzlarıda ilgi çekiyor. Ama sosyalist eğilimlerini şimdiye kadar gören yok. Reformist her hareketi destekliyorlar. Kemalist dönüşümleri de bu nedenle destekliyorlar. Sevimay, Pir Sultan Aptal Derneği Genel Başkanına da sorularını yöneltmiş. Başkan Fevzi Gümüş de kendi isteklerini şöyle özetliyor: "Bizim tercihimiz soldan yana bir tercihle AKP'den kurtulmak, hedef hep aynı: AKP'den kurtulmak. Gümüş devam ediyor: "Seçmeni sandığa götürecek bir ortaklaşmayı, heyecanı yaratmak gerekiyor. Bunun yolu solda birlikse bunu sağlamak şart. Sorumlulukta büyük parti olduğu için CHP'ye düşüyor."

Diyarbakır Baro Başkanı Tanrıkulu ise kestirip atmış: "CHP kendi kelepçelerinden kurtulur, DTP de dönüşürse bir seçimde temel ilkeler konusunda işbirliği oluşturabilirler. O zaman AKP hegamonyası kırılabilir."

Görülüyor ki solun çıkış yolu dönüp dolaşıp CHP'ye dayanıyor. Nitekim Prof. Fuat Keyman gibi Alman Sosyal Demokrat Partisi Köln Milletvekili Lale Akgün'de aynı uyarıyı dillendiriyor: "Neresinden baksanız Türkiye'de CHP 'nin her zaman yüzde 15'lik oyu var. CHP'yi gözden çıkarmak, solun zaten bölünmüş oyları için akıllı bir karar olmaz. Bence yeni oluşumların, mesela 10 Aralık Hareketi gibi, CHP'yi harekete geçirmesi gerekiyor".

Boğaziçi Üniversitesinden Prof. Ayşe Buğra ise kötümser. Bu eğilimini şöyle açıklıyor: "Zor koşullarda yaşayan ve çalışan insanların risk alacak halleri yok, istikrarsızlıktan korkarlar. O yüzden rasyonel düşünen insanların sola oy vermeleri için, solun onları herşeyi değiştireceğine değil, onların durumunu düzelteceğine en azından bozmayacağına ikna etmesi lazım." Kötümser ama doğru bir tespit Buğra şöyle bitiriyor sözlerini: "Bu da ancak somut konuşmakla mümkün olur. Yani insanların durumlarını bilmek, onları anlamak gerekiyor. Solun buna sabrı var mı?"

Anlaşılıyor ki AKP'yi hedefleyen çevrelerin "Sol çıkış yolunu" ararken böyle bir sabır göstermeye niyetleri ve de zamanları yok. Kısa sürede, CHP çevresinde oluşacak bir muhalefet cephesini oluşturmayı amaçlıyorlar. Sol bu bağlamda kullandıkları bir söylem. Yani büyük bir yalan. Bu yalanı yutturabilmek için Türk Solunun geçmişine bile sünger çekmeğe hazırlar. Bu yalanı irdelemeyi sürdüreceğiz.