YÖK’lük İşler II: Yanlış Yol

5 Mart günü Yeni Şafak Gazetesi'nde "Yan Dal Müjdesi" adı altında bir haber vardı. Bu habere göre, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni (DKvABÖ) olacak öğrenciler, ilgileri doğrultusunda yan dal olarak ikinci bir alanda okuyarak Tarih, Türkçe, Matematik, Fizik veya Kimya gibi branşlarda da öğretmen olarak atanabilecekmiş!

Haberin doğruluğunu görmek için YÖK sayfasına baktım. İlişkili bir duyuru ya da karar göremedim. Bu haberi yalanlayan bir duyuruya da rastlamadım. Oysa Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi ile İstanbul Üniversitesi Beyazıt Yerleşkesi ile ilgili olarak gazetelerde çıkan bir haber YÖK tarafından hemen yalanlamış.

Eğitim, bilim ve toplum açısından insanı korkutan bir durum.

Özellikle Ergenekon davası sürecinde yaşananları anımsayınca, korku yanında kuşkular da artıyor. İlk zamanlar savcılıkta olup bitenler hemen yandaş medyaya servis ediliyordu. Şimdilerde yandaş medyaya yapılan haber servisi sonrasında arama, tarama ve soruşturma yapıldığına da tanık oluyoruz.

İnsanın aklına, "Haber servisi yapıldı şimdi sırada YÖK kararı mı var?" sorusu geliyor. Zaten insanlar her YÖK'lük olayda, "Bu konuyu YÖK'ün aklına kim soktu" sorusunu sormadan edemiyor.

Tabii esas korku bu uygulamanın ne anlama geleceğinden kaynaklanıyor.

Yan dal uygulaması, birbirine yakın alanlarda olabiliyor. Kimi programlarda ana dal yan dal uygulaması var. Diyelim ki siz matematik okuyorsunuz, programınız gereği, fizik, kimya gibi ilgili alandan belirli oranda dersler almak zorundaysanız, matematik ana alanınız, diğeri de yan alanınız oluyor. Ortak derslerin çok olduğu bazı programlarda da çift ana dal uygulaması var.

Öğretmenlik alanlarında da, gereksinimin yoğun olduğu geçmiş yıllarda bu uygulama yaygın idi. Öğrenciler, ana programlarına yakın alanlardan birini yan dal olarak seçebiliyorlardı. Ana dalın öğretmeni olmadığında, yan dalı uyan kişi o derslere girebiliyordu. Öğretmen gereksinimi nedeniyle, başka alanlarda okuyan kişilere öğretmenlik sertifikası verilerek onların öğretmen olarak istihdam edilmeleri sağlanıyordu. Üniversite öğrencisi olduğum 1959-1963 yıllarında bit tek "pedagoji" dersini alan öğretmenlik sertifikası kazanıyordu. 1970'lerde ise öğretmenlik sertifikası alabilmek için, başka alanda okuyan öğrencinin 7-8 öğretmenlik formasyonu dersi alması gerekiyordu.

Geçmişte, öğretmenlik programını bitiren her kişi, bir-iki gün içinde öğretmen olarak atanıyordu. Bakanlık öğretmen diye inim inim inliyordu. Yan dal ve sertifika kurtarıcı bir yöntemdi. Gereksinim olduğunda, geçmişte ve en son 1996 yılında yoğun bir biçimde yaşandığı gibi, sertifikası olmayanlar bile öğretmen yapılıyordu.

1997 yılında, YÖK sertifika programlarını, okulöncesi, sınıf öğretmenliği ve İngilizce öğretmenliği ile sınırladı. Sonra sertifika uygulamasının yerini, YÖK'ün izin verdiği alanlarda öğretmenlik tezsiz yüksek lisans programları aldı.

Günümüzde, binlerce kişi, bırakın yan dal öğretmenliğini, ana dal öğretmeni olduğu halde boşta, iş bulamıyor. Eğitim fakülteleri yılda iki kez, on binlerce ana dal öğretmeni mezun ediyor. On binlerce ana dal öğretmeni işsizler kervanına katılıyor.

Bu koşullarda, ana dalı olanlar boşta gezerken yan dal aranması ve yan dal uygulaması "eğitsel açıdan" anlamlı olmuyor.

Bu anlamsızlık içinde DKvABÖ olacaklara yan dal düşüncesi başka anlamlar içeriyor. Bu anlamlar insanı korkutuyor.

Ergenekon sürecinde Amerikancılığını ifşa eden Gürüz'ün başkanlığı zamanında, YÖK, DKvABÖ'nin ilahiyat fakültelerinde yetiştirilmesini 1998 yılında benimsemişti!

İlahiyat fakültesindeki ilahiyatçılardan ilahiyatla ilgili dersleri alarak DKvABÖ olacaklara yine ilahiyatçıların vereceği seçmeli dersleri alarak, ilköğretimde Türkçe ya da Sosyal Bilgiler öğretmenliği yapma hakkı verilmişti (bkz. Öğretmen Yetiştirme Sistemimiz, Ütopya Yayınevi). Bu uygulama çok eleştirilmişti. Örneğin Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği, yalnız İslam dini değil diğer inançları da içeren ve dinden bağımsız ahlak anlayışına da yer vermesi gereken bir alandı. Göksel dinler ortaya çıkmadan binlerce yıl öncesinde, insanlar, aya, güneşe, hayvanlara, taparken ya da çok tanrılı bir anlayışa sahipken bile ahlak ve erdem konusu üzerinde durmuşlar, günümüze kadar değerini koruyan pek çok düşünce üretmişlerdi. Din kültürü başka, bizim ilahiyatlarda işlenen kültür başkaydı. Öğretmen olacak kişi, öncelikle bilimsel bir görüş sahibi olması gereken, öğrencisini okumaya, düşünmeye, eleştirel yaklaşıma ve araştırmaya hazırlaması gereken bir kişiydi. Böylesine bir formasyon kazanması kolay olmayan kişilere Türkçe ve Sosyal Bilgiler öğretmeni olma hakkı vermek "bilimsel eğitim" açısından doğru değildi.

YÖK 2005 yılında DKvABÖ yetiştirme işini ilahiyattan alıp eğitim fakültelerine devretmiş ve bunlarla ilgili yan dal uygulamasına son vermişti. Yan dal dışında anlamlı bir değişim olmamıştı. DKvABÖ olacak kişi yine derslerini ilahiyattan alıyordu ve ilahiyatçı oluyordu. Değişen, bu kişilerin DKvABÖ öğretmeni olmak için ilahiyat fakültesine değil de eğitim fakültesine kayıt yaptırmasıydı.

Şafak'ın haber doğruysa, DKvABÖ olacak kişiler, bu kez yan dal derslerini ilahiyattan değil de fen-edebiyat fakültelerinden alacaklar. İlahiyatçı kimlikleri yan alan öğretmenliği yaparken de ister istemez öne çıkacak.

Bu yol bizi nereye götürür?

Ana dal öğretmeni boşta kalmaya ve iş aramaya devam edecek. Daha çok ve artan sayılarda DKvABÖ istihdam edilecek. Evrim kuramını inanmayanlar, bilimsel dersleri yürütecek. Ortaçağ anlayışına, Osmanlı eğitimine geri dönülecek!

Gel de korkma!