Cumhurbaşkanı’nın öğretileri!

Bilindiği gibi cumhuriyetle yönetilen ülkelerde devlet başkanına cumhurbaşkanı deniyor. Arapça halk demek olan “cumhur” sözcüğünden üretilen cumhurbaşkanı sözcüğü, aynı zamanda halkın başkanı anlamına geliyor.

Türkiye’nin şimdiki Cumhurbaşkanı, 28 Ağustos 2007 tarihinde bu makama gelmiş. O günden bu yana, Cumhurbaşkanı’nın, tüm halkın -“cumhurun” değil de, AKP iktidarının cumhurbaşkanı olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. Bir önceki Cumhurbaşkanı, neredeyse üç beş yasadan birini veto etmişken şimdiki Cumhurbaşkanı, 78 aylık görev süresinde, gazete haberlerine göre, önüne gelen 836 yasadan yalnızca dördünü veto etmiş! Bu zaman diliminde, hukuktan eğitime, çevre korumadan sağlığa kadar pek çok konuyla ilgili yasaları veto etmemiş toplumun duyarlı kesimlerinin ve muhalefetin ısrarla veto edilmesini istediklerini de ve hatta AKP’ye oy veren seçmenlerin büyük çoğunluğunun aleyhine olan yasaları da. Bazı yasaların muhalefete zorbalık uygulanarak çıkarıldığını göre göre! Yasaların neredeyse tamamının muhalefetin görüşünün alınmadan ve mecliste görüş birliğine varılmadan çıkarıldığını, taslakların genelde AKP’liler tarafından bile irdelenmediğini, meclisteki oylamanın her zaman parti liderinin isteği doğrultusunda blok halinde gerçekleştiğini bile bile!

Şimdiki Cumhurbaşkanı, TÜBİTAK yasası gibi, bir önceki Cumhurbaşkanı’nın veto ettiği yasaları da veto etmeden onaylamış! Bir önceki Cumhurbaşkanı, üst düzey bürokratik görevlere getirilmek istenen her 5-10 kişiden birini veto etmişken, şimdiki Cumhurbaşkanı’ndan böylesine veto haberleri neredeyse hiç çıkmamış! Bir önceki Cumhurbaşkanı’nın bir siyasal partiyle bağlantısı bulunmuyor. Şimdiki Cumhurbaşkanı ise, AKP’nin kurucularından, ilk AKP hükümetinin Başbakanı, sonraki AKP hükümetlerinin (2007 Ağustos’na kadar) Dış İşleri Bakanı!

Başka alanlarda ve konularda da görüldüğü gibi, nedense genelde öğrenme güçlüğü çeken bir ülkeyiz. Öğrensek, gerçeğin ayrımına varsak, düşünce, tutum ve tavır değiştireceğiz korkudan mı, işin kolayına kaçmak için mi, umarsızlığımızdan, zayıflılığımızdan mı nedir bilinmez öğrenmeye direniyoruz.

Bu bağlamda, bereket AKP var, Cumhurbaşkanı var, bizlerin öğrenmeye direndiğimiz ölçüde onlar da bizlere, “Alın size yalansa yalan, yolsuzluksa yolsuzluk, piyasacılıksa piyasacılık, gericilikse gericilik, tarafgirlikse tarafgirlik, kırk yıl önce neysek oyuz” dercesine, öğretmek için ellerinden geleni yapıyorlar!

Cumhurbaşkanı, kısa bir süre önce köşke gönderilmiş olan sağlık yasasıyla ilgili olarak kendisini ziyarete gelen Türkiye Tabipler Birliği (TTB)üyelerinin şikayetlerini dinleyip onlara hak verdiği halde, TTB’nin veto etmesini istediği yasayı bile onaylamıştı! Yine de son günlerde, öğrenmeye direnenler içinde umutlarını Cumhurbaşkanı’na bağlayanlar artmıştı. Hatta onu muhaliflerin gözünde olumlaştıracak sıfatlar bile üretilmeye başlanmıştı. Cumhurbaşkanı’nın internet yasası hakkındaki söylemleri de, öğrenmeye direnenleri (belki de haklı olarak) umutlandırmıştı. Oysa “Basın özgürlüğü bir ülkenin gururudur” diyen Cumhurbaşkanı, özgürlüğü bir yargı kararı olmadan keyfe keder kısıtlayacak olan internet yasasına, gözünü kırpmadan onay verdi!

Onaylanan yasaların içeriklerine bakanlar (tabii öğrenmeye karşı direngen değilse), özgürlüğe, hukuka, demokrasiye, insan haklarına, çevre korumaya ve hatta ulusal onuru korumaya bile aldırılmadığını öğreniyor. Cumhurbaşkanı’nın, “Herkes beni bir siyasi pozisyona zorluyor, ama benim amacım neticedir. Netice işlerin düzgün ortaya çıkmasıdır. Metodum budur” (Cumhuriyet, 19 Şubat 2014) demesi, esasında her şeyi açıklıyor. Daha ne desin? Yasaları hukuka, demokratik teamüllere, laikliğe, insan haklarına ya da Anayasaya aykırılığı gibi herhangi bir nedenle veto etmek onun anlayışına göre siyasi bir tavır oluyorsa bu “AKP önüme ne getirse onaylarım” anlamına gelmiyor mu? Bu durum bize Cumhurbaşkanı’nın yalnız AKP iktidarının cumhurbaşkanı olduğunu öğretmiyor mu?

Hâlâ bunu öğrenmeye direniyorsak, Cumhurbaşkanı’nın HSYK yasası konusunda söylediğine bir bakmak yetiyor. Cumhurbaşkanı, “Mahkeme değilim. … Kararı Anayasa Mahkemesi verir” (Sözcü, 19 Şubat 2014) diyor! Bu söz, Anayasa Mahkemesi HSYK’nın yapısını değiştiren ve bu kurumu Adalet Bakanı’na bağlayan maddeleri iptal etse bile, mahkeme karar verene kadar hükümetin HSYK’da yapacağı değişikliklerin kalıcı olacağı bile bile söyleniyor! Bu söylemin öğretisi açık ve net değil mi?

Bu arada, cumhurbaşkanları tüm halkın başkanı olamadığı sürece işimizin zor olduğunu da öğreniyoruz!

[email protected]