Avcı, kendini tutamıyor!

AKP üst düzey yöneticilerinin hemen her konuyu kara yerine ak, yalan yerine doğru dercesine çarpıttıkları biliniyor. Ancak gerçeği çarpıtan açıklamalar milli eğitim bakanı olan kişiden gelince, olay bir başka boyuta taşınmış oluyor. Esasında, “Avcı, atıp duruyor” demek daha doğru da, ayıp olmasın diye insan yazamıyor.

Avcı, son atışlarını, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezince düzenlenen "Türkiye'nin Milli Eğitim Sistemi: Dünü, Bugünü ve Geleceği" konulu sempozyumda yapmış. Anlaşılan bir konuşmada bu kadar çok çarpıtma yapabilmek için, gerçekten de Avcı olmak gerekiyor!

Bu toplantıda Avcı, temel eğitimden ortaöğretime geçiş (TEOG) sınavlarıyla ilgili olarak, "İyi yaptık o sınavları çok güzel yaptık. Çok güzel değiştirdik. Çok güzel bozduk ve yaptık. SBS iyi bir düzenleme değildi. Çocuklarımız, öğretmenlerimiz, ailelerimiz, çok zorlanıyorlardı" demiş!

Siz Avcı’nın, bakanlığın ciddiyetiyle ve konuştuğu sempozyumun önemiyle bağdaşmayan “Çok güzel değiştirdik. Çok güzel bozduk ve yaptık” demesine bakmayın doğru söyleyip söylemediğine bakın! Sınav stresinin çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini de bilmiyor görünün ve yalnız sınav sayısına odaklanın. Sınav SBS’de yılda bir kez, bir yarım gün sınava giren çocuklar şimdi, TEOG’da yılda dört kez yarım gün sınava giriyorlar. Çocuklar yılda bir kez SBS’ye girdiklerinde zorluk çekiyorlardı, şimdi dört kez sınava girince rahatlamış olmazlar mı? Aile çocuğunu yılda bir kez sınava götürünce zorlanıyordu, şimdi çocuğunu yılda dört kez sınava götürünce rahatlamış olmayacak mı? Allah için Avcı, doğru söylemiyor mu?

Sempozyumda Avcı hızını alamamış, çocukları geleceğe hazırlarken dünyanın eğitim ve bilim sisteminde aldığı mesafelerin görmezden gelinemeyeceğini vurguladıktan sonra, "Ancak bunu gözetmek, Batı kaynaklı bir eğitim sistemi anlayışına mahkum olduğumuz anlamına da gelmez. Bin yıl süreceği söylenen 28 Şubat döneminin dayatması olarak devraldığımız 8 yıllık zorunlu eğitimden, 12 yıllık kademeli eğitime geçişimizi özellikle bu açıdan değerlendirmenizi istirham ederim" diye konuşmuş!

AKP ilköğretim programını değiştirip neredeyse AB’nin bize önerdiği programın aynısını uygulamaya başladı! İlköğretim programıyla, AB’nin istediği girişimci öğrenci yetiştirmeye soyunduk! Eğitim sistemi A’dan Z’ye yabancı uzmanların öncülüğünde ve yabancı destekli projelerle yeniden düzenleniyor! 652 saylı Kanun Hükmünde Karrarname ile, Batı’nın aradığı rekabetçi öğrenci yetiştiriyoruz! Bakanlığın hazırladığı eğitimle ilgili strateji belgeleri buram buram Avrupa’dan kopya kokuyor! Yükseköğretim yasa taslaklarında geçen tüm ilkelerle söylemler genelde AB’nin Bologna süreci kaynaklı! AKP, SBS’de İngilizce dersinden soru sorulması uygulamasını başlattı. Avcı, İngilizce dersini TEOG sınavına da soktu ve çocuklar İngilizce’den de yılda iki kez sınava giriyorlar. İngilizce’den zayıf alanın ortaöğretimde istediği yere geçmesi iyice zorlaştı. AKP sayesinde İngilizce zorunlu dil dersi oldu. Bu gerçekler ışığında ve AKP sayesinde “Batı kaynaklı bir eğitim sistemi anlayışına mahkum olmadığımız” belli değil mi? Büyük Orta Doğu Projesinde ABD’nin eş başkanı olmamız dün ödül aldığımız Kaddafi’ye ABD ile birlikte saldırmamız ve dün birlikte tatil yaptığımız Esad’a karşı kraldan fazla kralcı olmamız da cabası!

“Avcı toplumla kafa mı buluyor” dememek için insan kendini zor tutuyor.

Avcı, yıllarca bakanlıkla ilişkisi olan biri. En azından 1995 yılında yapılan 15 Milli Eğitim Şurası’nda ve 28 Şubat sonrasında 8 yıllık eğitimle ilgili olanları yakından bilmesi gereken kişi. O şurada üye olup oy bile kullanmış olabilir. O şura, 28 Şubat’tan 2,5 yıl önce yapılan bir şura. O şurada 8 yıllık kesintisiz eğitim büyük oy farkıyla kabul edilmişti. O şuraya bakanlığın sunduğu ve ülke çapında 84 bin kişi üzerinden yapılan bir araştırma, toplumun yüzde 80 oranında 8 yıllık temel (kesintisiz) eğitimi benimsediğini gösteriyordu (bkz. MEB Ön komisyon önerileri üzerine araştırma. 15. Şura Genel Sekreterliği Doküman no:4, 1995). Ayrıca 8 yıllık kesintisiz eğitim 28 Şubat ‘ta değil, altı ay sonra Ağustos 1997’de meclis iradesiyle kabul edildi ve de üstelik tek partinin kararı olarak değil farklı partilerin ortak kararı olarak.

Bu tür çarpıtmalar Avcı’ya yakışabilir ancak, tüm bu gerçekleri bilmesi gereken ve milli eğitim bakanı makamında olan bir kişiye yakışmıyor.

Avcı bu çarpıtmalarını, dinleyicilerin en azından bir bölümünün eğitimci olduğu bir toplantıda yapıyor.

O toplantıdaki eğitimcilerin ne yaptığı da merak ediliyor!

[email protected]