Tsipras: Chavez mi, Ufuk Uras mı?

Yunanistan seçimlerinden Syriza’nın çıkması sürpriz olmadı. Ama galiba bu çıkıştan çok daha önemli bir mesele var. Şu: Fazlasıyla Kerenski’yi andıran Alexis Tsipras’ın sonu nasıl olacak? Soğuk Savaş Kerenskilerinin mi kaderini, yoksa 1970 yılında New York’ta 89’luk bir ceset olarak terk-i dünya eyleyen Alexander Fyodoroviç Kerenski’nin mi kaderini paylaşacak? Hazret, iktidarı devrimcilere bırakmak zorunda da kalabilir. Kalamaz mı? Yani Tsipras, acaba Soğuk Savaş ile pişirilen Kissinger-Bonn-Berlin merkezli bir antikomünist siyasetin figürü, insan hakları ideolojisi üzerinde yükselen ve “komünizme iktidar devreden değil, komünistlerin iktidar şansını gömen Kerenskilerden biri” olabilir mi?

Bilemiyoruz. Tsipras’ın, sosyalist bir ülke kurmak isteyenlere iktidar bahşetmeye hiç niyeti olmadığını, ilkgençlik yıllarını “Komünist Gençlik” içinde geçirmesine rağmen tutarlı ve ilkeli komünistlerden hiç hoşlanmadığını, siyasi biyografisinden çıkarmak zor değil. Kuşkusuz, önceden ve ağır suçlamalarda bulunmak doğru olmayabilir. Yalnız...

Yalnız bir şey kesin: Avrupa’yı sarsan bir seçim sonrasında tüm kartlar açık.

Başka ve tarihten değil de, günümüzden örneklerle devam ederek soralım: Türkiye solu ya da kendisini -haklı veya haksız- solda sayan kesimler, eğer geçmişteki reel sosyalizm karşısında hâlâ süren hastalıklı bir düşmanlığın esiri değillerse, şu soruya bugünden itibaren bir yanıt vermek zorunda: Alexis Tsipras, birkaç hafta içinde hangi rolü üstlenecek? Chavez’in mi rolü olacak bu, yoksa Ufuk Uras türü karikatürlerin ağababaları sayılan Blair-Schröder-Renzi’nin mi? Hadi daha “âmiyane” tabirlerle bizden örnekle soralım: Tsipras hükümeti ile Ufuk Uras veya “Yetmez ama evetçiler”+“Boykotçular” koalisyonu arasındaki farkı ne zaman göreceğiz?

Syriza ve Tsipras’ı da bizdeki oluşum ve politikacılarla karşılaştırmaya meraklı bazı dostlarımız tuhaf bir durumda kalabilir. Öveceğim derken hakaret etmek gibi...

Bakalım, çok beklemeden göreceğimiz anlaşılıyor.

Söylemek istediğimiz başka bir şey, biraz uzunca ve Soğuk Savaş bayağılığının damgasını taşıyor: Komünist hareketi, hele de Yunanistan Komünist Partisi (YKP) gibi tarihsel gücü bilinen, ülkede belli bir kitle ve aydın tabanına yerleşmiş bir parti, sosyalizmin temel ilkelerinden vazgeçmiyor, ülkeyi çökerten reformistler veya sosyal demokratlarla işbirliğine girişmiyorsa, onun bu ısrarını tüm argümanlarını göz ardı edip komünist dar kafalılıkla suçlamak, bir dönem Willy Brandt-Helmut Schmidt, Bülent Ecevit-Erdal İnönü veya Atina’daki on yıllar süren PASOK rezaletlerini öngörememekle bağlantılı bir şey. Komünistler, ülkelerini sıfırlayacağına inandıkları reformist güçlerle aralarına mesafe koydukları anda “daralmakla” suçlanıyorlar.  Tez ve önerileri dinlenmiyor bile.

Acı olan şu: YKP’nin ısrarla “Hayır!” dediği Syriza’ya Türkiye solu, elbette soL hariç, neden ve nerelerde “Evet!” diyor, bunu soruşturan yok.

O zaman, açıkça söyleyelim: Bu haliyle Alexis Tsipras ve partisinin, YKP’nin reddettiği politikalarla sadece kaosu yeniden ve yeniden tetikleme, böylece ülkedeki her türlü gerici gücün kanını bitlendirme dışında bir şansı yok. Syriza’nın kucağına bırakılan hükümet macerası, muhtemelen Yunanistan’ın paralizasyonuna mal olacak. Ayrıca Yunan ordusunda, Mısır’daki Sisi operasyonundan beri yeniden güçlenen, askeri çözüm hesaplarının da bu kaosta baş göstermesi hiçbirimizi şaşırtmayacak.

Bu kaos öncekilere benzemiyor, doğru.

Peki Tsipras, Chavez’e veya diğer Latin Amerika liderlerine benziyor mu?

Kerenski’ye bir açıdan benzemediğini ileri sürebiliriz.

Yaklaşık bir asır önce Kerenski, çok büyük bir ülkede bakanlık ve başbakanlık koltuğuna 36 yaşında oturtuluvermişti ve ardından da iktidarı bolşeviklere kaptırmıştı. Tsipras ise 40’layalı çok oluyor, iktidarı devrimci bir hükümete kaptırmamak için elinden geleni ardına koymayacağı yolundaki işaretler AB hegemonlarıyla aylar öncesinden başlattığı gizli pazarlıklardan bile çıkarılabilir. “Atinalı kurtarıcının”, Berlin ve onun Avrupa Merkez Bankası’na, SPD’ye, en son da müsteşar olarak federal hükümete oturttuğu korkunç politik bir figür Jörg Asmussen ile ilk “gizli görüşmeleri” basına sızdırıldı.

Bu Yunanistan’ın bu politikalarla hiçbir şansı yok. Kaos daha da derinleşecek. Sosyalizm dışında çözüm arayanları ve emekçi yığınları büyük kırımlar bekliyor.

Ama bizim Türkiye soluna önerimiz, Yunan komünistlerinin bu Tsipras ile araya mesafe koyma ısrarını iyice bir anlamaya çalışması.

Devrimciler, devrimci durumun derinleşmesine yönelik planlar yaparlar ve bunu anlamak zorunda kalırlar; kaldı ki, fırtınayı önceden görmek gibi bir yetenekleri olduğu da biliniyor. İnandırıcı olamamaları, geniş yığınların her zaman tam desteğini alamamaları, onların yanlışta durdukları anlamına gelmiyor.

Geçen hafta tarihin en büyük para banyosunu veya “tsunami”sini hazırlayarak büyük krize karşı elindeki son barutu da tüketen Avrupa, büyük bir çıkmazın içinde. Resmen çatırdıyor. Böyle bir ortamda bir devrimci parti, anlaşılan, “Bu tür cilvelerle yoksul halkımızın dertlerine çare bulunamaz, sadece yeni Rasputinlere hükümet teslim edilir” diyor ve -şimdilik- yalnız kalıyor.

Öyle mi?

Kaos içinde görüşürüz. Tsiprasçıları görmek istemeyen bir solun solluğunu da görürüz. Haziran’daki kardeşlerimize sadece hatırlatmış olalım: Siz Yunan komünistlerini yine de ciddiye alın ve Lenin Okulu’ndan yüz çevirmeyen o insanların ürettiği siyaseti ve analizleri elinizin tersiyle itmeyi solculuk sanmayın.

Chavez,  Venezuela Komünist Partisi’nden kaçtı mı? Komünistlerin desteği, Bolivarcı çıkışta bir başarı faktörüdür.

Peki, Avrupa’ya gelelim: Tsipras’ın bir Chavez veya Maduro, Evo Morales, Rafael Correa, Jose Mujica olacağı yolundaki sinyalleri kim nerede aldı? Nedir bu sinyaller? Neden YKP tam tersi sinyaller aldığını iddia ediyor?

Dirençli aydın, ilkeli işçi sınıfı siyaseti, anlık modalardan çok daha tutarlı ve kalıcı damgalar basar emekçi sınıfların kaderine.

Dönmek üzere, tekrar edelim: Hükümet koltuğuna oturacağı, ama bu programsızlığıyla iktidar falan olamayacağı anlaşılan Tsipras, Kerenski’den daha yaşlı. Anlatırız meramımızı yakında. Bakacağız.