Suç kimde…

Sıra bize geldi.

Sanat ve sanatçının kökünü kurutmaya ant içilmiş durumda.

Ne dersek dinlemiyorlar.

Karşımıza muhatap diye konan zavallılar ise ne yaptıklarının, nasıl bir geriliğin içinde olduklarının farkında bile değiller.

TÜSAK (Türkiye Sanat Kurumu) adlı tasarı, ülke gerçeğiyle örtüşmeyen, dünyada eşi benzeri olmayan bir seviyesizlik olarak meclis yolunda.

Sanatla uzaktan yakından ilgisi olmayan bir takım tapınmacılar tarafından orası-burası çekiştirilecek ve parmak hesabıyla yasalaşacak.

Oysa bu ülkede sanat üreten her yurttaş ve neredeyse tüm sanat örgütleri söz konusu tasarıyı reddediyoruz.

Tartışılır olmaktan bile öte buluyor, ‘düşmanlıktır’ diye kapıları kapatıyoruz.

Dinleyen yok.

Tuhaftır, kendimizi uçan kuşa bile anlattığımızı düşünüyoruz ama seyircilerimizden, sanat alımlayıcılarından ve sanat dostları diyeceğimiz emek dünyasından, muhalif siyasi partilerden ses yok.

Kendi içimizde yalnızlaşmaya doğru yol alıyoruz.

Bir yanda AKP, diğer yanda ülkenin tüm sanat alanları ve sanatçıları müthiş bir seyir olsa gerek!

Bu yalnızlaşma bahsinin altını çizerken emek alanının bizi ortada bırakmasına hak vermiyor değilim.

Öyle ya özelleştirmelerden hak ihlallerine, hukuksuzluklardan taşeronlaşmaya, düşünce özgürlüğünden ötekileştirmeye, cinayetlerden hırsızlamalara, kültürel varlıklarımızın ve doğanın talanına dair yapılan binlerce eylem çağrısından kaçına sanatçılar ve sanat örgütleri yanıt verdiler?

Kaçında kaç arkadaşımız saf tuttu?

O en beylik laf olan, ‘sanatçı işini yapmalıdır’ geriliğinin arkasına dizilip ahkâm kesenlerin çokluğu, emek mücadelesine hiç mi zarar vermedi sanılıyor.

Şimdi yumurta kapıya dayandı, ‘yok ediliyoruz’ diye bağırıyoruz.

Dün işçiler bağırırken, emekçiler sokaklarda sürüklenirken susarsan bugün bağırışını kimse duymayabilir.

Büyük bir bölümümüzün, sistemin yağdanlıklarından pay almak için birbirlerimizin ‘kuyusunu kazarak yarıştığı’ görülmüyor mu sanılıyor?

Köprüyü geçerken de geçtikten sonra da ‘ayıya dayı’ demeyi sürdürmek erdem olmadı mı?

Duyuyoruz.

“TÜSAK yasası çıksın, alır ikramiyemi işime bakarım, bana ne” diyen her yaştan onlarca sanatçı var.

‘Ne yapalım ev kirası-ekmek parası’ denen masal, daha kaç yıl akıllarımızı esir edecek?

Örgütlenmeyi ‘tehlikeli’ saymak bir zavallılık ve peşin teslim olmuşluk değil midir?

Bu ülkenin meydanlara çıkan onurlu yurttaşlarını görmezden gelip yaftalamaya yeltenmek zaten gericiliğin asıl beslendiği kaynakken, sen buna su taşırsan cehaletin bir parçası olmaktan kurtulamazsın.

Yalnızlaşırsın, yalnızlaşırız.

Meydanda yardakçılıkta sınır tanımayan ‘sanatçı’ etiketli şaklabanlara kalır.

Alkışlanırlar, ödüllendirilirler, senin ve ülkenin geleceğini karartan yasa tasarıları hazırlamak için el-etek öpüp yeni köşeler kapmanın peşine düşerler, sana da susmak kalır.

Hadi şimdi bağır bağırabildiğin kadar!

[email protected]