Şaklaban…

Sevmem bu tür düşüncelerimi açık etmeyi ama sustukça azıtıyor çocuk.

Haddini bilmeden veryansın ediyor oralarda bir yerlerde.

Oralar bir yerler dediğim öyle Kafdağı filan değil, lağımın ta dibi.

Tecavüzlerin, hırsızlıkların, talanların, katliamların, hinliğin, kindarlığın, tapınmanın kutsandığı yerde, ’Beni hedef gösteriyorlar ‘ diye laf geveliyor.

Bizi çevresindeki tetikçi, kan tüccarı vampirlerle kıyaslıyor!

Sen kimsin ki seni bu ülkenin onurlu yurttaşları hedef göstersinler?

Dönekliğini gerekçilendirmek için; hacılarına, hocalarına, bacılarına, sana açık çek sunan vekillerine, kapılarında dilendiğin takunyalı patronlara ve üç-beş zibidiye biat ettiğini yaldızlayarak, eline her fırsat geçtiğinde aynı cümleleri kuruyorsun.

‘Ben Cumhurbaşkanımızı seviyorum diye beni hedef gösteriyorlar.’

Bizim insanlarımızı tanıyan biri olduğunu düşünüyordum.

Onurlu insanlar için, kendini rezil rüsva eden biri zaten değersizdir.

Bunu bildiğin halde utanmıyor; el-etek öptüğün ilk günden beri, en pespaye açıklamalarla, aydınlanmanın tüm değerlerine saldırıyor, şaklabanlıkta yarış ediyorsun.

Tamam, çocuk anladık.

Başka çaren yok!

Bir kapıya bağlandın mı önüne ne atılırsa onu yersin.

Satın alınmanın bir bedeli var, biliyoruz, geçmişte onlarcasını gördük.

Bir kısmı plastik peruğunu çıkarıp türban takıp üç kuruş uğruna karga oldular, bir kısmı sakal bırakıp tespih ve seccade ile magazin sayfalarında süründüler, bir kısmı radyolarda tellal, bir kısmı sinemada rezil, bir kısmı televizyonlarda medya maymunu oldular.

Ama hiç biri çıkıp sol-sosyalist değerlere saldırma cesaretini gösteremediler.

Kimsin sen, ya da şöyle sorayım, ‘kaç türkülük adamsın’, ne kattın hayata, söylediğin tüm türküler zaten bizimdi ve zaten bizim yüreğimiz olan Ali Asker gibi sevinçli onlarca yüreğe aitti, bestelediğini söylediğin şiirlerde bizim insanlarımızdı.

Seninle çalışan tüm arkadaşlarım bilirler.

Altına ilk minibüsü çekene kadar yapmadığın numara kalmadı, günü geldi ‘önce para’ diyerek bayrak açtın.

Gün gün yazarım buraya.

‘Devrimciliği bıraktım’ dediğin an düştün soysuzluğun kucağına.

Aklın hep popüler pisliğe çalıştı.

Birileri seni ‘artiz’ yaptı, oyunlar oynadın, 72. Koğuş’u ne hale getirdiğini gördük. 

Ardından aynı birileri seni dizilere, filmlere pasladılar.

Bugün öyle bir çarkın içindesin ki,  her karesinden salyalar saçarak halka düşmanlık kusan bir TRT dizisinin artizi olmayı erdem sayıyorsun.

Gericiliğin sahnelerde bayraktarlığını yapmak için tanıtma fonlarından ‘müzikal’ adıyla pespayelikler yapmayı hesaplıyor, bunun için yağdanlık aklınla insan aparmaya çalışıyorsun.

Utanma dibe vurunca, paranın yapamayacağı yok diye düşünüyorsun, tıpkı ardından koştuğun güruh gibi.

Bak çocuk; kumarını oyna, AKP gecelerinde, dergâhlarda, iftar sofralarında ilahilerini söyle, diz çök artizliğini yap, kafan hep dumanlı olsun, yani ne halin varsa gör ama bu ülkenin onurlu insanlarından ve toplumsal değerlerden uzak dur.

Arada bir ‘insan’ olmayı becerebilirsen, dön ardına bak, İzmir Konak meydanında midye dolması satan o Yavuz Bingöl’ü anımsa, yetmedi dönekliğin ayyuka çıkınca, önce ailenin senin için söylediklerini düşün ve yüreğin varsa küçük bir aynanın önüne geç.

Sus!


[email protected].