Lağım çukuru…

Bunlar AKP ile birlikte türediler.

Hırsız malvarlıklarını çoğaltmanın, sistemi ele geçirmenin, egemenliğini perçinlemenin hesaplarını yaparken önce bunlardan bir tomar edinerek yola çıktı.

Koyun köşeye birkaç gazete ve televizyonu arta kalan ne varsa hepsi bunlar tarafından doldurulmuş durumda.

Hangileri gazetecidir, televizyoncudur, bu mesleği nerede öğrenmişlerdir hiç önemi yok.

Önce biat edecek sonra her gerçeği ustalıkla tersine çevirebilecek yetenekte olacak ve gerektiğinde küfür ve hakaret etme becerisine sahip olacaksın, gerisi kolay!

Her gün ipe-sapa gelmez yüzlerce kelam, ancak şeytanın aklına gelebilecek alavere-dalavere ve yıkama- yağlamada sınır tanımayan bir cehalet.

Ama ne cehalet her birinin yalıları, villaları, köşkleri, yatları, hanları- hamamları, özel korumaları var.

Peki, uydurma haberler ve köşe yazıları okunuyor, televizyonlarda yaptıkları saçma sapan programlar izleniyor mu?

Evet, okunuyor ve izleniyorlar.

Bu gazetelerden bir kaçı halen ülkenin en çok satanlar listesinde ilklerin içinde, televizyonlarda ise reytingler alan tartışma programları var.

Mal sahiplerinin ve ustalarının ağzıyla haysiyetsiz bir pespayelikle kişileri, kurumları hedef gösteriyorlar.

Her hukuksuzluğu, adaletsizliği tersine çevirerek şaklabanlıkta sınır tanımıyorlar.

AKP ve yandaşlığının çıkarına olmayan her olaya, gelişmeye savaş açmak gibi bir görevleri olduğundan, başta RTE ve Kaçak Saray için yapılan her ‘olumsuz haber’ topun ağzına konuyor.

Bunlar sık biçimde ağız birliği yaparak nasıl bir güruh olduklarını anlamamızı sağlıyorlar.

Ortak manşetler ve konusu ortak televizyon programları bunun kanıtı.

Tıpkı Haziran Direnişi sırasında ortaya saçılan ‘Kabataş yalanı’, ‘Cami de içki içtiler’ palavrası gibi şimdi de ‘çözüm süreci’ ile ilgili sahtekârlığı büyütme peşindeler.

Mızrak çuvala sığmadıkça en düşmanca manşetlerin, haberlerin yapımcısı oluveriyorlar.

Bir gazete düşünün ki, Haziran Direnişi’ne destek veren sanatçıların, yazarların resimlerini manşetten yayımlayarak ‘Kandil sizi çağırıyor’ gibi aşağılıkça bir haber yapabiliyor.

Başka biri, kamu çalışanlarının hakları için mücadele veren örgütleri ‘vatan haini bunlar’ diye yaftalayabiliyor.

Barış isteyeni ‘savaş kışkırtıcısı’, savaşa hayır diyeni ‘düşman’ ilan edenler, ölen Asker ailelerinin gösterdiği reaksiyonları ‘paralelci, DHKP-C ve PKK yandaşı’ diye etiketliyor, haklarını haykıran işçileri ‘hain’, işsizleri ‘avare’ diye tanımlamaktan geri durmuyorlar.

İşlerini iyi yapıyorlar doğrusu.

‘Usta’ ne diyorsa o, kendinden olmayan her kişi, kurum ‘düşman, vatan haini’!

Gerisi önemsiz.

Karala, yetmedi hedef göster, ihbar et, o da yetmedi, işine aşına engel ol, o da yetmedi içeri tıkılmasını sağla görevini yapmış olursun.

Bu ülke yalan ve düzmece haberlerle yüzlerce insan hakkında davalar açılan ve hapse atılan bir cehennemdir.

O gazeteler televizyonlar halen yaşatılıyorlar, o köşe yazarlarının birçoğu sırça köşklerinde ve halen akıl almaz rakamlar alarak yalan kusmaya, kumpas kurmaya, elindeki kalemi barışa ve kardeşliğe, eşitliğe ve özgürlüğe karşı silah olarak kullanmaya devam ediyorlar.

Sözüm şu ki; bu ülke çürüdüyse buna neden olan AKP çetesi hiç yalnız değildi ve görünen o ki hiç yalnız kalmayacak.

Para ve din siyaset alanının dışına çıkarılmadıkça daha çok yalan izleyecek, yaftalanacak, etiketlenecek, düşman ilan edileceğiz ve tam da bugünlerde olduğu gibi bu lağım çukuru medya egemenliğini sürdürdükçe daha çok öleceğiz.

[email protected]