Kim suçlu... sen mi…

-Bu ülkede hırsıza hırsız demek suç. Ortada yargı kararı var.

-Nasıl yani?

-Nasıl yanisi filan yok. Basbayağı yargı kararı var. Adam Amerika’da cezaevinde, mahkemesi sürüyor, tüm dünya basınında “hırsızlığı” yetmedi “dolandırıcılığı”  manşet ama sen bu ülkende ona “hırsız” diyemiyorsun. Hâkimler basıyor cezayı.

-Sapığa “sapık” da diyemiyorsun.

-Diyemiyorsun. “6 yaşındaki çocukla evlenilir” diyen bir akla zarar, dinci yobaz demeçler veriyor, gazeteler söylediklerini haber yapıyor, bir yazar çıkıp “sapıksın sen” diyor ceza yiyor, bir başkasının bu sapık için yazdığı yazıya erişim engeli konuyor.

-Olacak şey değil.

-Niye olacak şey değil. KHK ile binlerce insan işlerinden atılıyor, cezaevleri suçlarının ne olduğu bile belli olmayan insanla dolu. ‘Suçum ne’ diye soramıyorsun bile. Sesini çıkarırsan tepene biniyor. Hele “İşimi istiyorum” diye eylem yapmaya kalkarsan, biber gazı, cop ile başlayan süreç, ters kelepçeyle gözaltına, ev baskınlarına oradan “terörist” ilan edilmene kadar vardırılıyor işkence.

Dünyanın gözü önünde ölüme terk ediliyorsun.

-Nuriye ve Semih hocalar gibi.

-Evet. Öldürüyorlar insanları. Nuriye artık yürüyemiyor, 36 kiloya düşmüş, yoğun bakıma aldılar. Tek isteği var işi.

-Kimse görmüyor, dinlemiyor. Ülke bakarkör ve sağır ve dilsiz.

-AKP bu iki insan işlerine iade edilirse, haksız-hukuksuz işlerinden attığı binlercesi için kapı açılacağını biliyor.

-Biliyor, bunun için yaftalıyor bu iki insanı. Bir akademisyene ve bir öğretmene “terörist” diyor. Haklarında tek suç bildirimi yok, tek belge yok ama çıkıyor ülkenin bakanları ortaya ve damgayı yapıştırıyorlar.

Bu kadar olur.

-Dahası var. Nuriye hücresinde aşı ve işi ve öğrencileri için direnirken bedeni o denli yenik düşüyor ki, bunu gören insan kasapları yargının önüne getirmekten korkuyorlar. Yaptıkları işkenceyi tüm dünya görecek, rezil olacaklar diye düşünüyorlar.

-Ülke susuyor.

-Susuyor hem de ölümüne susuyor. Ankara’da bu yaşananları protesto eden bir avuç insan için eylem yasağı koyuyor valilik. Öyle bir gün iki gün değil üç ay.

-Yüksel Caddesindeki İnsan Hakları anıtı halen kelepçeli. Bu bile başlı başına bir utanç değil mi?

-Kimin için utanç, kelepçeleyenler için mi, kelepçelenmesine seyirci kalanlar için mi?

-Soluğum tıkanıyor.

-Sen cezaevlerinde yaşları 1-2-3-4-5 olan tam 700 çocuğun olduğunu biliyor musun?

-Okumuştum.

-Herkes gibi. Herkes yalnızca okuyor, geçiyor.

-Dışarıda yurtlarda, Sıbyan okullarında, kuran kurslarında çocuklarımıza tecavüz eden ahlaksızlık, içeride bebekleri ölümün eşiğinde kıvrandırmaya terk ediyor. Anneler ağlıyor, aileler zulüm içinde ama koskoca ülke olarak bu haberleri okuyup geçiyoruz.

-Daraldım ben bu ülkeden.

-Beter ol. Beter olun.

-Çaresizlik büküyor belimi, uykusuz gecelerim birbirine karıştı. Namussuzluğun, erdemsizliğin ve yalanın cesaret diye sunulduğu bir çağdayız. Ne yapacağız bilemiyorum.

-İnsan olacaksın insan. Önce insan. Çıkacaksın ortaya, hırsıza hırsız diyeceksin, sapığa sapık, adaletsize adaletsiz, yalana yalan, talana talan.

-İçeri atıyorlar.

-Atsınlar, atabiliyorlarsa hepimizi içeri atsınlar. Tarihin hangi döneminde korkunun ecele faydası oldu. Sen korkacağına gaddarlar, hak yiyenler, hırsızlar, tecavüzcüler, adaletsizler, talancılar, yalancılar korksunlar.


[email protected]