Baskıyla, zulümle, yasa tanımazlıkla, kanunsuzluk ve kuralsızlıkla yeneriz, yok ederiz, köklerini kuruturuz sanıyorlar.
Oysa bizden daha iyi biliyorlar işçiye, emekçiye, üreten insanlığa örülen her duvar yıkılır.
Hak ve eşitlik ve özgürlük diye haykıranları, barış ve kardeşlik ve aşk diye birleşip saf tutanları hiçbir zalimin zulmü durduramamıştır.
İnsanlık tarihi bunun milyonlarca örneği ile doludur.
Yüreklerinde gelecek günlerin sevinçlerini biriktirenler hep kazandılar.
Yine öyle olacak.
Yine bir gündoğumunda ya da alaca bir gecenin içinde fabrikaların, okulların, iş yerlerinin önlerinden yürünecek meydanlara.
Aynı türküler-şarkılar söylenecek, aynı halaylar kurulacak, aynı danslar, aynı ırmaklara, denizlere, ormanlara karışacak.
Çocuk gülüşlerinin masumiyetidir kazanacak olan.
Aşkolsun diyen, umut diyen, sevda diyen, yurt diyen, yarın diyen, gelecek hepimizindir, gökyüzü de yeryüzü de bizimdir diyen.
Kaybedecek talan, yalan, adaletsizlik.
Kaybedecek çağın din cambazlığı soytarılık.
Kaybedecek halkların barış umuduna olan düşmanlık.
Aynı sahnelerden, aynı meydanlardan aynı oyunları oynayacağız, yüreklerimizde al kordan bir alev gibi tutuşan şiirler bağıracağız hayata.
“Gardiyanları ve yargıçları ve savcıları
hepsi halka karşıdır.
Kanunları, yönetmelikleri, bütün kararları
hepsi halka karşıdır.
Dergileri, gazeteleri, bütün yayınları
hepsi halka karşıdır.
Bunların hiçbiri onları kurtaramayacak.
Durduramayacaklar halkın coşkun akan selini.
Panzerleri, kelepçeleri, bütün silahları
hepsi halka karşıdır.
Zindanları, tutukevleri, işkenceevleri
hepsi halka karşıdır.
Borsaları ve şirketleri ve iktidarları
hepsi halka karşıdır.
Bunların hiçbiri onları kurtaramayacak.
Durduramayacaklar halkın coşkun akan selini.”
Bir şair çıkacak meydanın taa orta yerine, yüreğinde binbir sevinç, bağıracak avaz avaz.
“Büyük insanlığın toprağında gölge yok
sokağında fener
penceresinde cam
ama umudu var büyük insanlığın
umutsuz yaşanmıyor”
Susacak kan emiciler, işbirlikçiler, susacak yedi düvel, susacak savaş tacirleri.
Kaybedecekler.