Haziran 2013…

Bazı şarkıları ilk duyuşunuzda kalakalırsınız, bazı heykelleri, fotoğrafları, resimleri de öyle.

Bir kitaba dokunursunuz tanıdık bir koku sarmalar ellerinizi, bir film görür, bir oyun izlersiniz içinden bahar geçmiştir zamanın, şaşakalırsınız.

Bir ağaç görürsünüz düşünüzde, ıhlamur kokuları tutunur saçlarınıza, orman olur gözleriniz.

Sonra büyür umudunuz.

Aşk olup sökün eyler hayat.

Çocuklar söyler şarkılarınızı, resimleriniz dile gelir, mavileşir gökyüzü, koşar adım bin sevinç çığlığı gelir durur kapınızda.

Irmak olur yıkar atarsınız önünüze dikilen bendi.

Coşar çiçekler.

Yanı başınızdan martılar kalkar karanlığın üstüne, güvercinler sevişir.

Tango adımlarıyla umuda koşar isyan.

Tutuşur aklınızdaki öfke.

Kin büyür, ölüm kusar cellât.

Toprağa düşer gelincikler, papatyalar, menekşeler, nergisler.

Başaklar boynunu büker.

Pencere önü çiçekleriniz küser.

Acının kahrolası hüznü kuşatır bedeninizi.

Susmak ölümdür.

Çoğalırsınız çığlık çığlık, elleriniz toprağı okşar.

“Haziran’da ölmek zordur”

Uzanıp kalırsınız göğün üstüne.

Susmaz yürek.

Gökkuşağı hüznüyle aşkı kuşanırsınız yeniden.

[email protected]