Giderayak…

Her tür düşmanlığı yapmaktan geri durmuyorlar.

Meydanlardan halka tehditler, küfürler, hakaretler yağdırırken, hırsızlığın üstünü örtmek adına kırk takla atarken, her gün yeni bir operasyon ile yargı ve hukuk katledilirken, işsizlik, pahalılık, yoksulluk, yolsuzluk tavan yapıp yalan büyürken, o kalabalığın aklına şaşıyorum.

Karşınızda, cebinizdeki son kuruşlara gözünü dikmiş bir hırsız çetesinin başı var ve siz alkış-kıyamet tapınmaya devam ediyorsunuz!

Görmüyorsunuz ortalık talanın, yalanın, çalmanın, peşkeş çekmenin, ihanetin, hukuksuzluğun belgelerinden geçilmiyor.

Aklınızda mı hırsızlandı?

Biz “her şey değişmeli her şey” dedikçe bunlar her şeyi iç ediyorlar.

90 yıllık Cumhuriyet’ten geriye kin ve öfke kaldı.

Şimdi yediklerini, çaldıklarını üstümüze kusuyorlar.

Ülkenin her adımında dönüşümü olanaksız binlerce yıkım gerçekleştirdiler.

Derelerimiz üstüne kurulan beton setlerle yaşam alanlarımız ve hayat kaynağımız sularımız yok ediliyor, ormanların içinden beton yığınları siteler yükseliyor, kıyılarımız kara para aklayıcı soysuzların malı yapıldı, dağ başlarına bile oteller yapılıyor, göller kurudu, ırmaklar susuz, endemik bitkiler ölüyor, yaban hayat bitirildi, tarım alanları kavruluyor.

İstanbul’da 3. Köprü ve 3. Havaalanı için doğaya yapılan saldırılar, torunlarımızın bile hayatlarını karartır durumda.

Ankara’da Cumhuriyet’in en temel dokusu AOÇ’ne yapılan beton kuşatma hepimizin gözleri önündeki en can alıcı olanı olsa gerek.

Arsızlıkta sınır tanımayarak mahkeme kararını hiçe sayıp ‘gelin yıkın da görelim’ gibi bir meydan okumayla kin salgılıyor.

Daha 2 gün önce Ankara’da İrfan Şahinbaş Sahnesi’nin yanı başındaki korulukta onlarca çiçeğe durmuş ağaç yerle bir edildi. Dozerler tiyatronun kapısına dayandı ve sanat örgütleri ile seyircilerin sayesinde ‘şimdilik yıkım’ durduruldu, oysa burada da ‘yürütmeyi durdurma’ kararı var.

AOÇ’de yasaları tanımayan bozuntu ne yaptıysa buradaki yüklenici şirkette aynı şeyi yaptı.

Hukuksuzluk hukuk, adaletsizlik adalet oldu!

Böyle giderse bu talan durmayacak.

16 milyonluk İstanbul’da insan başına düşen yeşil alan yalnızca 2 metre kareymiş, yer-gök betonmuş, kültürel kalıtlar bitirilip yerlerine oteller, alıl veriş merkezleri yapılacakmış, bir avuç haramzade koca İstanbul’un sahibi olacakmış, kimin umurunda!

Anakara’da tam 20 yıldır talan edilmedik yeşil alan kalmamışmış, kent beton yığınları TOKİ binaları ile kuşatılmışmış, ulaşımdan çöpe her tür hizmet taşeronlara kıyak çekilip halkın paraları iç ediliyormuş, ODTÜ de mahkeme kararlarını dinlemeyerek çağın ağaç kıyımı ve talanı gerçekleştirilmiş, kent çirkinleştirilip esir alınmışmış, kimin umurunda?

Burada örneklenen iki kent dışında da yurdumuzun dört bir yanı aynı aklın esiri olmuş ve insanlık yaşam alanlarının talan edilmesine karşı acılar içinde kıvranıyor.

Görmüyorsunuz, duymuyorsunuz, tapınarak susuyor teslim alınıyorsunuz.

Giderayak talan, giderayak vurgun, giderayak hırsızlama büyüyor, siz de alkışa duruyorsunuz.

Yalnız da değilsiniz aynı kan kusulmuş çanaklardan beslenen ‘Liberalizm’ adıyla bir iğrençlikte size eşlik ediyor.

Utanç verici.

[email protected]