Eylül'de gel…

Yahu bir dur be adam, bir dur.

Kuyruğu kapana sıkışmış tilkiler gibi bağırıp durma.

Anladık işler iyi gitmiyor.

İçerde çapulcular başa bela, ekonomi tepetaklak, tüm siyasi dengeler alt üst.

Birileri altından tahtı çekmeye hazırlanıyor!

Açılım denen yalanlarını yüzüne gözüne bulaştırdın.

Dışarda da yandı keten helva durumu!

Anlıyoruz, Mısır ve Suriye de olup bitenler canına ot tıkıyor.

Uçaklar ve tırlar dolusu cellat ve silahla kardeşkanına ortak oluyorsun, ellerin-yüzün-gözün kan içinde.

Sınırlar delik deşik, topraklarımıza kurşunlar yağıyor, insanlarımız ölüyor.

Planların alt üst olup ta canın yandıkça yüzünün ifadesi de değişiyor, eğilip büküyorsun gerdanını, kaşların kalkıyor, kirpi bıyıkların titriyor, çirkinleşiyorsun.
Söylenecek sözünde kalmadı hep aynı terane.

Sürekli kin, sürekli nefret, sürekli ayrıştırma, sürekli düşmanlık kusmanın bir sonu yok mu?

Sen de etten kemikten bir insansın be adam.

Vaz geçmedin, tam bir buçuk aydır her konuşmanda sözü evirip çevirip, direnen insanlığa laf ediyorsun “sabrın da bir sınırı vardır.”

Senin sabrının sınırı var da bu onurlu çoğulun yok mu?

Bağırıyorsun talan sürüyor.

Küfür ediyorsun düşmanlık büyüyor.

Kin ve nefret saçıyorsun memleket bitiyor.

Yalan söylüyorsun kardeşlik ölüyor.

Anladık bu 11 yılda sen kazandın, biz kaybettik!

Dağlarımızı, ovalarımızı, nehirlerimizi, derelerimizi, köylerimizi, kentlerimizi tüm ortak mal varlıklarımızı aldın iç ettin.

Bize, her şeyi ile viran edilmiş bir memleket te gelecek vadetmenin hiç bir anlamı yok.

Sana olan inanç bitti.

Artık sus.

Bak ve gör korku diz çöktü.

Yalan ayaklar altında çiğneniyor.

İnanmıyor musun?

O zaman Eylül de gel, dingin bir hazan gününde.

[email protected]