Ertelenen...

Hiçbir şeyin hesabını sorabilmiş değiliz ama hiçbir şeyin.

Her şeyi biriktirip 2015 yılının sırtına yükleyiverdik.

Okuyor dinliyorum, yürekleri insanlığın mutlu geleceği çarpan tüm dostlarım ‘bu yıl her şey değişecek’ bahsi üstüne çokça konuşuyor, sayfalar dolusu yazılar yayımlıyorlar.

Şu içinden geçtiğimiz ‘birleşerek yol almanın zamanında’ bile gerçekçi değiliz.

Hırsızın yalnız para-pul-mal çalmadığını, adalet ve hukuku iç etmediğini, yalnızca çalışma hayatını gasp etmediğini, işsizliği yokluğu ve yoksulluğu kader kılmanın, eğitimden sağlığa tüm alanları iç etmenin dışında daha büyük bir düşmanlıkla geleceğimizi kuşattığını görmüyoruz.

Madem güneşin yolunu gözlüyoruz o zaman pencerelerimizin perdelerini sonuna kadar açalım.

Halkımızın yüzde 69’u tiyatro nedir bilmiyor, opera, bale, senfoni ile tanışmamış yurttaşların oranı yüzde 91, toplumun yüzde 70’i sanatçı kimdir sorusuna verdikleri yanıtta İ.Tatlıses’i ve H. Avşar’ı işaret ediyorlar.

Müzeler boş, kütüphaneler tamtakır, sergi salonları tarumar, yayıncılık hayatımız can çekişiyor, düzenli kitap okuma oranımız yüzde 6 ve bu yüzde 6’nın okuduğu kitapların içinde Orhan Pamuk ile Elif Şafak liste başı, sinema salonları tek tek kapanıyor, tiyatro salonları satılıyor, ölüme terk edilen AKM için susuluyor, sansür ve otosansür ‘gündelik olağan şeyler’ olarak yaşanıyor.

Hayata katılacak kaç yeni şarkı biliyoruz, kaç yeni türkü gelip gönlümüze taht kurabiliyor, kaç senfoniyi mırıldanıyoruz, akıl zenginliği yaratan kaç yeni filmimiz var?

Dil zenginliğini yitirdi, 220 kelimeyle konuşan 77 milyonluk bir ülkeyiz, şiir ölüyor, roman sustu, öykü ağlıyor, resim-heykel-fotoğraf gözden ırak.

Ülkenin tüm kültürel dokuları ve insanlığın ortak mirası tüm kültürel varlıklar talan edilirken ayağa kalkanlar yalnızlaştılar.

Yaşam alanlarımız talan edilirken, kentler, köyler, ovalar, dağlar betonla teslim alırken susuldu.

Sanat ve sanatçı düşmanlığı yalnızca habercilik olarak gündeminizde oldu, birileriniz yazdınız-çizdiniz ama seyrettiniz.

Çürüdük.

Veba mikrobu gibi ülkeyi kuşatan gericilik, zaten hiç ışıltılı olmayan kültür-sanat hayatımızı çürüttü ve şimdi bu çürümeyi yasalarla taçlandırmanın peşinde.

Hanımlar-beyler, kardeşlerim gelip durduğumuz yer burasıdır.

Eğer buradan uçurumun dibindeki bataklığı göremiyorsak, kapatalım pencerelerimizi ve çekelim perdeleri!

Dileğim, 2015’in sırtına yüklemeyi bile düşünmediğiniz bu ‘tuhaf bahsi’ bir kez olsun düşünmenizdir.

Yoksa ‘karanlığın ardından güneş bir gün doğar’ ama biz göremeyiz.

[email protected]