Çığırtkan...

Bir kez daha gördük ki, halklarına karşı kin ve nefretle saldıranlar, uçan kuştan bile korkuyorlar!

“Suriye’nin Dostları” toplantısının yapıldığı Harbiye Kongre Merkezi adeta kuşatıldı.

Tüm vadi helikopterlerle, panzerlerle, çatıların üstüne çıkarılmış avcılarla insandan, hayvandan arındırıldı.

Bölge yaya geçişlerine kapatıldı.

Muhsin Ertuğrul Sahnesi’ndeki oyunlar iptal edildi.

Teknik personelin bile tiyatroya girmesi yasaklandı.

Dostmuş, kimin dostları bunlar?

Adında ‘dost’ kelimesi barındıran bir uluslararası komplo merkezi olabilir mi?

Kimlerin aklı kuşatılmaya çalışılıyor?

Ekranlardan gördüklerimiz, Esat yanlılarının ve onlara destek veren insanlığın anında ‘etkisiz’ hale getirilmeleri diğerlerininse sırtlarının sıvazlanması, akla bin tane soru getiriyor.

Her halleriyle AKP’li oldukları belli olan ‘rejim muhalifleri’ yaratıklarını kimler organize etti?

Ülkemizde bu tür kirli işleri anında kotaran bir ‘komplo üretme’ merkezi mi var?

Bu insanların içinde kaç Suriyeli, kaç Türk yurttaş mevcut?

İzliyoruz aylardır, ülkemdeki savaş lobisi son hız çalışıyor.

Köşe başlarına kondurulmuş ve kalemlerinden kan damlayanlarla, bu savaştan çıkar uman uluslararası sermaye çevreleri el ele vermişler adeta çiftetelli oynuyorlar!

Ülke halkım yoksulluk ve çaresizlik içinde, haksızlık ve hukuksuzlukla esir edilmişken, bin yıllık komşusuna karşı savaş bezirgânlığı yapılması yaşanan tüm suçların üstünü örtme hezeyanından başkaca bir şey olmasa gerek!

Bu nasıl iştir?

Baksanıza, bir yandan savaş çığırtkanlığı, diğer yandan zam yağmuru.

Çığırtkanlık birinci haber, zamlar sonuncu haber!

Elektriğe zam üstüne zam, petrole zam üstüne zam, doğalgaza tarihindeki en büyük ‘giydirme.’

Gerekçe ise, “Arap baharı”!

Ne baharmış be kardeşim, yaşandığı söylenen ülkelerde hiçbir ağaç çiçeğe duramadı.

Enerji bakanı, “yaşananlara kayıtsız kalamazdık” diyerek, gerçeği gizleme telaşından olsa gerek, başlarına aldıkları büyük belayı itiraf ediyor.

Genel resme bakıldığındaysa, tüm yaşananlar büyük kirli bir oyun!

Senaryosu çok önceden yazılmış, rejisörü ve oyuncuları belli bir savaş oyunu.

Yazılan oyunun içinde maşalar, kuklalar, yardakçılar gibi roller var.

Görülüyor ki bu roller çoktan dağıtılmış ve başrol de ülkeme verilmiş!

Oyunun aksesuarları ise, gerçek savaş gerekçeleri.

İnsanları öldürmeye, doğayı katletmeye, uygarlıkları tarihe gömmeye, kültürel kalıtları talan etmeye yarayan kan ve kin kusan savaş gereçleri.

Oyunun provalarından birinin, içinde bir tiyatro sahnesinin de bulunduğu kongre merkezinde yapılmış olması ise, en acı ve utanç verici olanı.

Şimdi başrol karakteri çığırtkan tükürükler saçarak, savaş baltası elinde bağırıyor, “Biz mazlumların katledilmesine seyirci kalamayız”

Diğer rol kişilikleri alkışlıyor, tüm dünyalı seyirciler alkışlıyor.

Hayır, bu bir büyük yalan, sizin amacınız bir ülkeyi daha kan gölüne sürüklemek, efendilerinizin çıkarları için kulluk etmektir. Yaptığınız, halkların kendi kaderlerini kendilerinin tayin etme haklarına, özgürlüklerine saldırıdır” diyenlerin sesleri ise, gaz-panzer ve cop ile bastırılıyor.

Ortalık toz-duman ve kan.

Seyirci aksiyon seviyor.

Sevinçten gözleri yaşlı, alkışlamaktan elleri kızarıyor.

Yandaşların ve bezirgânların ise salyaları akıyor.

Mazlumların canları yandıkça, doğa katledildikçe, kalıtlar talan edildikçe, çocuklar öldükçe alkışlar çoğalıyor!

Vicdanlar körleşiyormuş kime ne, insanlık erdemi ayaklar atındaymış sana ne?

Sus ve izle bu ibretlik kurguyu.

Aç gözlerini ve tanıklık et uşaklığa, madrabazlığa ve kardeşkanının dökülmesi için yapılan çığırtkanlığa.

İyi seyirler ey insanlık!

[email protected]