Çağrı…

Olmuyor efendiler böyle olmuyor.

Beceremiyorsunuz.

Yalnız İstanbul’daki Muammer Karaca Tiyatrosu ve Duru Tiyatro ile yetinmeniz anlamsız.

Kapattınız mı hepsini birden kapatacaksınız ki işe yarasın!

Kolayı var, çıkarsın Padişahınız bir ferman, olsun bitsin.

Efendinizin üstümüze üstümüze “özelleştiriyorum” diye höykürdüğü günden beri bekliyoruz.

Biliyoruz ki, kapalı kapılar ardında akbabalarca sürdürülen operasyon bu günlerde ortalara saçılacak, Devlet Tiyatroları’nın kolunu-kanadını-aklını budayıp, işlevsizleştirip tarihe gömeceksiniz.

Hazır eliniz bulaşmışken, Opera-Bale ve Senfoni için de aynı şeyi rahatlıkla yapabilirsiniz.

Sırtınızda kambur ve bütçelerinizde sivilce durumunda olan bu yapılardan size bir fayda yok.

Satmaya kalkıyorsunuz alıcısı yok, devretmeye kalkıyorsunuz rıza gösteren olmuyor, hiç biri beş para etmiyor!

Ayrıca oralardan ülkeyi ışıtan aydınlık sesler çıkıyor, neyinize gerek, kendi paranızla kendinize karşı düşman beslemek de hangi aklın işi?

Kapatın gitsin.

Özel tiyatrolar için dağıttığınız fonları da kırpın, üç kuruşa muhtaç kalsınlar, Üniversitelerdeki salonlarınız dâhil tüm salonlarınızı kapatın suratlarına, oynayamasınlar, canları çıksın, sürünsünler.

Baskılayın sanatı, sanatçıları, olmadı takın kollarına kelepçeleri, bantlayın ağızlarını.

Başka türlü kurtulamayacaksınız bu mendeburlardan!

Film çekimlerini, dizileri filan durdurun, resim-heykel atölyelerini kapatın, müzik de neymiş susturun, romanları-öyküleri-şiirleri yere çalın çıkın üstüne tepinin, karikatürleri hapse atın, onlarca baskı yapmış Edebiyat eserlerini yasaklayın, sokmayın kütüphanelerinize.

Bunları yaparken kimseden korkmanıza, çekinmenize, dünün ve bugünün insanlığından utanmanıza filan gerek yok.

Yüzyıllık tarihsel dokuları yerle bir ederken, kentleri, mahalleleri, köyleri, ormanları, nehirleri, akarsuları ve tüm kültürel kalıtları talan ederken utanmadığınıza göre, mesele olmasa gerek.

Hem utanmak, insan içindir!

Size ne.

Kapatın, yıkın, yakın, yok edin.

Yerlerine beton yığını oteller, alış-veriş merkezleri, kat kat ucube apartmanlar, tepelere-parklara-bahçelere-meydanlara camiler, imam hatipler dikin.

Arkanızda halk var halk!

İşbirlikçisi, cemaatçisi, yandaşı, hilebazı, madrabazı ile koca bir çoğul.

Nasıl olsa, sizlerin “Allahtan başka kimseden korkunuz yok”

İşinize bakın.

Çünkü vaktiniz daralıyor.

Ülkede kıpırtılar var görüyorsunuzdur.

İşçiler sokakta, öğrenciler hiç susmuyor, sanatçılar hep ‘geveze’, zındıklar kötü kötü laflar ediyorlar, savaşa hayır diyorlar, eşitlik diyorlar, barış diyorlar, özgürlük diyorlar, adalet diyorlar, hukuk diyorlar, yoksulluk diyorlar, yolsuzluk diyorlar, aş diyorlar, iş diyorlar, ‘yeter buraya kadar’ diye bağır bağır bağırıyorlar.

Duyuyorsunuzdur.

Benden söylemesi, ne yapacaksınız bir an önce yapın, sonra vaktiniz olmayacak.

Baldırı çıplakların ve onların dostlarının sabrı kalmadı, sizleri tarihin çöplüğüne süpürmeye hazırlanıyorlar.

[email protected]