Batan gemi…

Ülke dibe vuruyor.

Batmanın eşiğine gelmemiş işletme yok.

Küçülüyorlar, daralıyorlar ama sonunda dayanamayıp batıyorlar.

Önce inşaat sonra otomotiv sonra oteller-moteller sonra kuyumcular filan derken şimdilerde mahalle bakkalları kapanmaya başladı.

Bakkal İsmet’i sokakta gördüm sinir halinde seke seke koşturuyor.

-Ne oldu, dükkânı da kapamışsın?

-Otuz yıllık esnaflığa veda ettik ağabey.

-Battın yani.

-Batmak denemez dibe vurduk.

-Geçmiş olsun da iki ay evvel övünüp duruyordunuz, hatırlıyorsun değil mi ‘bu iş böyle gitmez, gidemez’ demiştim senin arkadaşın olan o tuhaf adam kafa tutmuştu bana, sen de çaktırmadan arka çıkmıştın.

-Toptancı İsmail, önce o battı.

-Pis pis sırıtarak ‘İyiyiz Allaha şükür, vatan hainleri düşünsün’ demişti, görürsen söyle, hiç üzülmedim.

-Şeytan görsün yüzünü, getirdiği peynirler, yağlar, helvalar bir haftanın içine kokmaya başlamıştı, kavga ettik.

-O koltuğunun altındaki ne?

-Veresiye defteri, kapı kapı dolaşıp alacaklarımı tahsil etmeye çalışıyorum ama ne çare, millette beş para yok.

-Toplam alacağın ne kadar?

-21 bin 645 lira.

-Vay az değilmiş.

-Kurtarabildiğimi kurtarıp, basıp gideceğim bu mahalleden.

-2 çocuğun var, ne yapacaksın peki?

-Pazarcılık, marul-soğan satarım daha iyi.

-Pastane de kapanmış o da pazarcılık yapacağım diyordu, çok mu para var o işte?

-Yok, be ağabey eve ekmek parası girsin yeter.

-İyi bari hadi bakalım İsmet kendine dikkat et.

-Ne dediysen doğru çıktı ağabey, bir kusurum olduysa affet, bu adamlar kendilerini zengin edip ülkeyi batırdılar, olan bizim gibi garibanlara oldu.

Tokalaşıp ayrıldık.

Dükkânın altı depoydu, pirinci, şekeri, nohudu, fasulyeyi çuval ile alır kendi paketler öyle satardı.

Merdiven altında üretilen tüm gıda ürünlerini tezgâhına dizer, ‘bunlar yeni marka, ötekilerden on gömlek iyi’ der öyle satış yapardı.

Ezan saatlerinde dükkânını kilitleyip camiye koşan, iki kez hacı olmuş bir adamdı İsmet.

Hem bu koca kentte hem Anadolu’nun her köşesinde İsmet gibi onlarcası var.

Yalnızca kendi batışlarını görüp kızan, üzülen, küfürler savurup isyan eden ama sıra peşinden koştukları partiye gelince suspus olanlardan söz ediyorum.

Tuhaflar, yalan büyüdükçe suskunlukları daha da büyüyor.

Biri çıkmış ‘Dolarlarınızı bozdurun, tulumbaya su gerek, önceden söylemiştim yine söylüyorum, kriz filan yok teğet geçecek’ filan demiş, öteki çıkmış ‘Bu ülke adaletin işlediği bir ülkedir, geç olur ama hak yerini bulur’ demiş, bir başkası ‘Bizi ancak başkanlık kurtarır, bu kriz bir güne biter’ demiş.

Bu arada; ekmek küçülüp kanlanmış, zam yağmuru başlamış, işsizlik dağ olmuş, adalet iç edilmiş, yolsuzluk sıradanlaşmış, vicdanlar körelmiş, sanat-sanatçı düşmanlığı gündelik küfür olmuş ve gemi her yerinden su alıp batıyormuş filan kimin umurunda?

[email protected]