Cazcının ense traşı: Horace Silver

Nereden baksanız 30 yılı geçmiştir, ilk Horace Silver plağımı alalı. Dün gibi hatırlıyorum, Tünel’den Karaköy’e inen yokuşta bulmuştum onu, hayli kötü durumdaydı, içi olmasa bile kapağı. İki kenarı çirkince, özensizce bantla yapıştırılmıştı, aralanmış sırt kısmını da ben tamir etmiştim olabildiğince kibar bir şeffaf bantla.

Kendi beşlisiyle kaydettiği ilk albümdü bu, 1956 tarihli “Six Pieces Of Silver”. Albüm başka müdahalelere de maruz kalmıştı, onu satın aldığım tezgâha veren ilk sahibi tarafından örneğin kapağına arkalı önlü zevzekçe şeyler yazılmıştı, tükenmez kalemle. Bunlardan biri de başının arka tarafındaki “ense tıraşını sevsinler” yazısıydı.

***

Ellili yıllarda caz klasizminin karşısına dikilen müzisyenlerin başını çekiyordu Silver (Art Blakey ile birlikte). Armonik zenginliği çalgı tekniğiyle buluşturmuş muzip ve kurnaz bir kuşaktı bu New York’ta yaşıyorlardı, ama oraya ekseriya Detroit ya da Philadelphia’dan gelmişlerdi. Saf bir bebop anlayışının ilk nüvelerini atıyorlardı.

Saksofonla başladığı kariyerine piyanoyla devam etti. İlk büyük deneyimini Stan Getz’in yanında gerçekleştirdi, ardından da Jazz Messenger ile…
Silver, başta blues ve gospel olmak üzere tüm siyahi ruhani duyguları cazın içine farklı bir ilişki şekli geliştirerek yeniden dâhil etti.

Müzisyenlerin tinsel anlamdaki dönüşümünün ilk adımlarıydı bunlar. “Caz Bestecisi” ifadesi de yeni bir anlam kazanıyordu artık. Ki bu günler Miles Davis ile çalıştığı günlere denk gelir, Silver için.

***

Modern cazın stil yaratan en büyük piyanistlerinden Bud Powell’ın bıraktığı mirası, belki de en iyi değerlendiren kişi Silver idi. Zeki ve cesur formlar yaratmayı becermişti, ustasının geride bıraktıklarından. Altmışlı yıllarda kurduğu beşlilerdeki başarısını bu mirasa borçluydu.

Müzik parçalarının ve kurduğu toplulukların yapısal özelliklerini kurcalamaya, onları “acaba başka şekillerde yapılandırabilir miyim?” diye sorgulamaya bayılırdı. Bestelerinin içeriğini kin ve öfke yerine daha evrensel duygularla bezemişti Silver özgürlük ve eşitlik davasını unutmamak kaydıyla, halkına mutluluk ve neşe vermeyi daha fazla önemsiyordu.

Bu konudaki inatçı ve ısrarcı tutumu, ona başarının kapısını aralatmıştı. Blues ve şarkı formlarını birleştirerek, bilinen şemaların dışına çıkmıştı. Hatta bazı yazarların iddiasına göre rock müziğinin de kapısını ilk çalan fikir buydu.

Yerleşik anlayışlardan uzaklaşma eğilimini hayatının sonuna kadar muhafaza etti Silver. Piyano çalış karakteristiğini kolayca tarif etmek mümkün değildi. Sol eliyle gürültülü bas hatları oluştururken, sağ eliyle ustaca doğaçlamalar yapıyor Bebop piyanistlerinden aksine, armonik karmaşa karşısında melodik sadeliğin altını çiziyordu.

***

Horace Silver, geçtiğimiz Çarşamba (18 Haziran 2014) günü 85 yaşındayken yaşama veda etti ve yeri dolmayacak bir boşluk bıraktı.

Ustanın ardından anısına yapacağımız belki de en güzel şey, içinde “Lonely Woman” ve albüme adını veren muazzam parçanın olduğu “Song For My Father” albümünü dinlemek olabilir.

İkinci el “Six Pieces Of Silver” plağı mı?

O halen bende, ancak ilk sahibi şayet hayattaysa, müzisyenin vefatının ardından muhtemelen şunu yazacaktır: “onun izinden giden bütün cazcılar şimdi onun toprağını sevsinler”…

[email protected]