Mutlu noeller Bamsibeyrek

Sevgi Soysal, neredeyse 40 yıl önce Politika'da yazmış: Bamsibeyrek milliyetçiliği!

“Bamsibeyrek bizim çocukluğumuzu yoğuran romanlarda işlenen Türk tiplerinden biriydi. Gerçi Bamsibeyrek adına gündelik Türkçemiz'de pek rastlanmaz. Ama ne gam? Bu romanlardaki Türk tipine de gündelik halkımız arasında fazlaca rastlanamaz neyse ki. Bu pek beğenilerek çocuk beyinlerine aktarılan Türk tipi, yemek yemeyen, ya da Türkler'in korkunçluğu inancını pekiştirmek için yazılmışa benzerdi.

Bu Bamsibeyrekler'in maceralarını su gibi okurduk biz. Bamsibeyrek bir oturuşta iki öküz devirir, üstüne testilerle kımız içer, pes etmezdi. Elinin tersiyle ağzını siler, ardından gök gürler gibi geğirir ve para istemeye kalkan meyhaneciyi bacaklarından cart diye ikiye ayırırdı. Bu meyhanecilerin adı ya Yorgi ya da Salamon olurdu, ya yahudi, ya Rum'dular. Önemli olan, Türk değillerdi, meyhanecilik gibi hizmet gerektiren adi işleri yapmazlardı bu romanlardaki Türkler. Onlar ata binerler, Tekfur kızlarını kendilerine vurgun ederler, önlerine çıkmaya kalkanı unufak ederler, bir oturuşta bir öküz yerler, para mara da vermezlerdi.” Sevgi Soysal, Bütün Eserleri (yedi) Bakmak, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012 içinde Bamsibeyrek Milliyetçiliği (Sayfa 40 - 43)

Soysal, “Bamsibeyrek hikayeleri ile büyüyen bir nesildik biz” diyor ve böyle bir nesilin ülke Nazilerin peşine takılmanın eşiğinden dönerken nasıl rahat olabildiğini anlatıyor. Bu maceranın kıyısından son anda dönen memleketin sonraki yıllarını ise şöyle belirliyor:

“Ardından da, akıl almaz bir hızla, dost Amerika'nın inayetine muhtaç (!) bir geri kalmış ülke oluverdik. Nicemiz de bunca milli olan eğitimi kulak arkasına atıp fellik fellik Amerikalı ve Amerikan malı peşine düştü. Üstelik Bamsibeyreklik falan da sökmüyordu. Amerikalılar verdiklerinin bedelini ödetiyordu. Hiçbir Amerikalı, çocukluk romanlarımızın Yorgi'si gibi kendisini bacaklarından cart diye ayırtmıyordu.

Anadolu'nun alfabeye cennet diye yazmakla cennet olmayacağı, olmadığı anlaşılmaya başlanalı, meselelerin temeline inilmesi işlerine gelmeyenler, yine Bamsibeyrek tipinden medet ummaya başladılar. Çukurların üstünü bayraklarla örterek tuzağa düşülmesini kolaylaştıranlar, bir yeni Bamsibeyrek'i, yeni cihadlara sürmek istiyorlar. Yalnız şimdi bacağı ayrılacak Yorgiler'in yerini, kim olduğu belli olmayan 'Türk olmayanlar' alacak.”

Bu satırların yazıldığı 40 yıl öncesinden bugüne değişen çok şey oldu elbette. Bamsibeyrek milliyetçiliği biraz sulandırıldı. Soysal'ın gördüğünü belli ki onlar da görüyordu. “Amerikalılar çocukluk romanlarının Yorgisi gibi kendisini bacaklarından cart diye ayırtmıyordu” ve Bamsibeyrek'in biraz yumuşaması gerekiyordu.

Sonra Bamsibeyrek'e biraz daha İslam takviyesi yapmak gerekti. Soysal'ın küçük harfle yazdığı “cihad”, bölgesel vizyon ve dahi misyonların gereği olarak büyük harfle yazılıyor artık.

Bamsibeyrek'in bir “çelişkisi” ise ağır bir biçimde ortada duruyor; ismi gibi kendisi de gerçek hayatta pek yok. Gerçi bir kısım Bamsibeyrekullah için “cart diye bacak ayırma” kısmı kelle koparma biçiminde varlığını sürdürüyor ama onu da kafalara geçirilen çuvallar dengeliyor.

Bir de Soysal'ın dönem gerçekleri gereği çok da üzerinde durmadığı bir konunun da önemi artmış durumda: Bamsibeyrekler artık gizli gizli Amerikan pazarından kot pantolon apartan hallerinden sırtını açık açık Amerikalılara verme hallerine geçmiş durumda. “Amerikalılar” dediğime bakmayın. Artık kim olursa.

Bamsullahların Salomon takıntısı sürüyor elbette. Okuduğu az sayıda kitabın çouğunu dünyayı saran Yahudi komploları hakkındakiler oluşturuyor Bamsu'nun ama Yahudi düşmanlığı, Salomon'a, Mişon'a geydirmelerle devam ederken arka planda bölgenin en savaşçı en dinci devleti olan İsrail'le alışveriş ve işbirliği tam gaz devam ediyor.

Bamsibeyrek'in kütlüğü Bamsullah'da yok. Dinsel taassup, yobazlık ve dogmatizm gereği aksi olması gerekirdi ama değil. Bamsullah, dünya gerçeklerine duyarlı. “Bölgesel bir güç olacaksak, dünya gücü Amerika'yı dikkate almak zorundayız.” Önce tedbir, sonra tevekkül. Nasılsa “Allah'ın da bir planı vardır.” Amerikalıları ve İsrail'i Allah'a havale edip daha dişine göre halklarla oyalanabilir Bamsullah.

Hem Noel Baba'ya kelime-i şehadet getirtmek gibi yaratıcı protestoları bulanlar elbet “Coni”ler için de bir şeyler düşüneceklerdir.

Sahi, “kelime-i şehadet getirtmişken bir de sünnet işini aradan çıkartalım” diyen bir Bamsullah çıkmamış iyi ki.

“Yav durun ne Noel'i, ne Santa'sı, ben Ahmet unuttunuz mu? Hani kim Noel Baba olacak diye yazı tura atmıştık da ben kaybetmiştim” demeye kalmadan…

Neyse…

Mutlu noeller Bamsibeyrek.

Selametle...

 

* * *

Günün #AzizNesinlikÜlkeyizVesselam hikayesi

Salaklıklar Yılı ilan edilesice 2015'te “yahu insan bir tane mi akıllı başlı laf edemez” dedirten nicelerine rastladık. Aziz Nesin'in hiç de kastı olmadığı halde ülkemizde sosyoloji bilimine kazandırdığı “yüzde kaç salağız” sorusu sanki üzerimize yapıştı.

Eh, 2015'in #AzizNesinlik hikayesine geçebiliriz.

Ana muhalefet (!) partisi sözcüsü Haluk Koç, parti başkanının Başbakan'la yaptığı görüşme sonrasında şöyle demiş:

Yeni anayasa hakkında çalışmaların kaldığı yerden devam etmesini istiyoruz. Artık 12 Eylül ayıbından kurtulmalıyız.