Trump’ın başkanlığına beş gün kala...

İnanın ki hakkında yazmak istediğim son insan Trump. Ama öyle olaylar oluyor ki uluslararası ilişkiler üzerine yazan bir kişi bugünlerde etrafa şöyle bir bakıyor ve sonunda tekrar Trump’ı ele almak zorunda kalıyor.

Tabi ki aslında ele alınan Trump değil, bütün çürümüşlüğü ile emperyalist düzen.

Bizim neslin gençliği “soğuk savaş” yıllarında geçti. “Soğuk Savaş” her ne kadar emperyalizmin sosyalist iktidarlara karşı geliştirdiği iğrenç bir silahsa da diplomasinin bir ciddiyeti vardı. Şimdi yaşananları görünce bu ciddiyetin de Sovyetler Birliği’nden doğduğunu anlayabiliyoruz.

Şu hale bakın, bir hafta sonra ABD başkanı olmak üzere seçilmiş bir kişinin seks kasetinin Rusların elinde olduğunu CIA servis ediyor, Ruslarsa “Bizde yok” diyor.

CIA ayrıca İsrail’e dönüp “elinizdeki her istihbaratı Trump ile paylaşmayın, İran’ın eline geçebilir” diye tavsiyede bulunuyor.

Zaten bir ABD başkanını Hillary’nin bilgisayarından yazışmaları ele geçirip seçtirenin Ruslar olduğu iddiası öylece ortada duruyor. Üstelik bunun gerçek olma ihtimali var.

ABD’de işçi sınıfının neredeyse yüzyıldır yenik durumu, sermaye içindeki çıkar grupları arasındaki çekişmeleri ABD siyasetinin temeli haline getirmişti. Ancak Kennedy’lerin suikasta uğramasından Nixon’a karşı Watergate Skandalı’na kadar her türlü rezalet kendi raconu içinde halledilmişti. Şimdi olanlar gerçekten hiçbir şeye sığmıyor.

20 Ocak’ta fiili olarak göreve başlayacak olan Trump’ın bütün meşruiyetini yok etmek ve olası bir “kansız” darbeye veya bir suikasta kamuoyu yaratmak istedikleri çok belli oluyor.

Sonuçta düzen ne kadar çürürse çürüsün, biz müdahale etmeden çökmeyeceği için ne olduğunu anlamak zorundayız. Bilgi teorisi boşluk tanımaz, eyleme kılavuzluk etmesi için elimizdeki verileri birleştirmek ve bir hipotez ileri sürmek zorundayız. Yeni veriler geldikçe tezleri değiştiririz.

ABD sermaye sınıfı çıkarları doğrultusunda ortadan yarılmış durumda. Obama/Clinton ekibinin arkasında duran tekeller, vekâlet savaşlarını, soğuk savaşı andırır şekilde Rusya’yı askeri olarak kuşatmayı, bu esnada artan silah ticaretini savunuyorlar, ancak muhtemelen Çin ile doğrudan kapışmayı göze alamıyorlar. Çin’deki reel yatırımları ve ellerindeki değerli kâğıtlara Çin’in yaptığı yatırım ve ABD içindeki onlara da kâr bırakan ticaretin döngüsü buna izin vermiyor.

Trump’ın arkasındaki sermaye sınıfı ise; Çin’e büyük bir askeri destek sağlayan Rusya’yı bu ittifaktan koparmayı, ekonomiyi Çin’e bağlı olmaktan çıkarmayı ve en nihayet daha fazla güçlenmeden Çin’e müdahale etmeyi istiyor.

Şimdiden üç başlık Trump ekibi ile Çin’in arasını çok kötü bir şekilde germiş durumda: “Tek Çin Politikası”, Kuzey Kore’nin nükleer silah kapasitesine Çin’in gerektiği gibi müdahale etmediği iddiası ve Güney Çin Denizi’nde egemenlik iddiaları.

Çin ilk defa geleneksel terbiyeli üslubunu değiştirdi ve ABD’den intikam almaktan bahsetti.

ABD’de 20 Ocak öncesi ve esnasında birçok eylem planlanıyor. Bunların bir kısmı sınıfsal içeriğinden yoksun ve hatta belki Trump karşıtı bir müdahalenin sivil ayağı.

Buna karşılık işçi sınıfı da 20 Ocak’ta büyük bir miting hazırlığı içinde. Bu mitingin sonuçlarını izleyeceğiz.

Bu maskaralığa son verecek, oynanan oyunun kurallarını bozacak ABD işçi sınıfına selam olsun.