Fransa’da kriz!

1848 Devrim’i Avrupa’yı Paris barikatlarından başlayarak sarsar ancak burjuvazinin ilkesiz, gerici ve işçi düşmanı karakterinin ortaya çıkması yenilgiye neden olur. Yenilgi sonrası Marx ve ailesi 1849 yazında Paris’e gelir ve bir ev tutarlar. Prusya burjuvazisi Fransa’dakilerle işbirliği yapmaktadır. Almanlar ihbar ederler ve kısa bir süre içinde Fransız polisi sürgün kararı ile Marx’ın kapısına dayanır.

Marx, Jenny ve çocuklar, yoksulluğu da sırtlayıp, hayatlarının sonuna kadar yaşamak zorunda kalacakları İngiltere’ye göç etmek zorunda kalırlar.

Tabi ki İngiliz burjuvazisi daha demokrat olduğu için değil, Fransa’ya göre bir işçi sınıfı ayaklanmasına karşı çok daha güçlü tamponları olduğu için Marx’ı ve diğer 1848 devrimcilerini kabul eder.

Ve hâlâ durum böyle, Fransa’nın işçi sınıfına karşı tamponları daha zayıf. Buna karşılık İngiltere’den sonra emperyalist dünyanın en deneyimli - siz bunu kirli ve karaktersizi deyin- burjuvazisi Fransa’da bulunuyor.

1871’de daha yeni savaştığı ve yenildiği Prusya ile işbirliği yapıp Paris Komünarlarını katleden bu katiller, Hitler’i işçilere tercih edip Fransa’yı Nazilere savaşmadan teslim etmişlerdi.

Her fırsat bulduğunda Afrika’nın yoksul haklarını kapı arkasında pataklayan, ama kendisinden güçlü emperyalist ülkelerin arasında denge politikası izleyen Fransız burjuvazisi bir kez daha bir krizle yüzleşti ve kendi iğrenç yöntemleri ile bunu aşmaya çalışıyor.

Avrupa Birliği emperyalizminin ikinci büyük merkez sermayesi olduğu halde ciddi bir iktisadi sorunla karşı karşıya. Yüzde 10’a varan işsizlik, %24 civarındaki genç işsizlik ve %100’e varan devlet borcu/GSMH oranları ile daha çok güney Avrupa ülkelerinin düşük profiline yaklaşıyor.

Ayrıca emperyalist ülkeler arası rekabet sorunları var. Dünyanın hemen her yerinde işçi sınıfına yapılan saldırılarla emek maliyetleri çok düşürüldü. Fransa’da ise görece örgütlü olan ve daha yüksek sosyal haklara sahip işçi sınıfının direnci buna engel oluyor.

Marx’ı Fransa’dan sürmüş olabilirler, fakat Marx’ın keşfettiği yasalar çalışıyor. Uluslararası rekabet için Fransız burjuvazisinin daha yüksek sömürü oranına gereksinimi var. Bu ise işçileri daha uzun süre, daha hızlı ve daha düşük ücretle çalıştırmayı gerektiriyor. Tabi ki işçilerin örgütlülüğüne ve birliğine saldırmayı da.

Bu nedenle uzun süredir ceplerinde beklettikleri iş yasasını 2016’da ileri sürdüler. Bize çok tanıdık gelecek bir paket yasa teklifiydi bu. Günlük çalışma saatlerini 12 saate, haftalık çalışma saatini 35’ten 60’a çıkarıyor, kıdem tazminatına göz dikiyor, iş güvencesini ortadan kaldırıyor, sendikaların gücünü bölüyor, tatil haklarına elini uzatıyor, emeklilik yaşını uzatıyor vb. Sonuçta bir burjuvanın rüyasında görebileceği birçok maddeyi kapsıyordu.

O günkü hükümet (parti isimlerine gerek yok, hepsi aynı çünkü) yasayı meclisten kaçırarak doğrudan Senato’nun onayına sunmayı denedi.

2016 baharından itibaren Fransa işçi eylemleri ile çalkalanmaya başladı. Yüz binlerce kişinin katıldığı sokak gösterileri yapıldı. Haziranda grevler bütün ülkeyi sarstı, zengin mahallelerinin elektriği kesildi, demiryolları ulaşımı durdu, nükleer santraller kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı, ülkede benzin kıtlığı başladı.

Ve 2016 Temmuz’u başında bir Tunus kökenli bir şeriatçının kullandığı kamyon Fransız Devrimi’nin yıldönümünde Nice’de kalabalığın arasına dalıp 84 kişiyi öldürdü.

O gün ilan edilen OHAL devam ediyor. OHAL gerekçesiyle grevler, sokak eylemleri ve basın özgürlüğünde çok önemli kısıtlamalar oldu. Ayrıca Fransız işçi sınıfı Fransız ve göçmen işçiler diye bölünme tehlikesi altında kaldı. Terör saldırıları zaman zaman tekrarlandı ve korkunun havada asılı kalmasına neden oldu.

Şimdi faşist parti ile emekçileri tehdit edip seçtirdikleri köksüz liberal ve işçi düşmanı Macron aynı şekilde yasayı Meclis’i atlayarak Senato’ya sunmak istiyor. OHAL’i ise daha yeni 2017 Kasım’ına kadar uzattılar.

Buna rağmen Fransa’da bu ay içinde büyük işçi eylemleri olacak.

Bilim değerlidir, kanıta dayanır ve şüphecilik önemlidir. Ama Fransız burjuvazisinin sicili pekâlâ terör eylemlerinin kendi işleri olabileceğini bize söylüyor.

Devrim coğrafyasını, Fransız işçi sınıfı siyasi öncüsünü arıyor.