ABD ve Rusya neden cilveleşiyor?

Son günlerin en çok merak edilen konusu Rusya’nın neden Suriye’den çekilmeye başladığı. Öyle ya, büyük bir askeri ve psikolojik üstünlük elde edilmişken ve buna rağmen hâla Suriye’nin önemli bir kısmı IŞİD’in elindeyken neden geri çekilme kararı aldılar?

Geçen gün soL Portal’da Mustafa Türkeş Hoca da yazdı, birçok olasılık uzmanlar tarafından değerlendiriliyor. Askeri harekatın mali yükünden, askeri üslerinin Akdeniz’de kalıcılığı gibi istediklerini zaten elde ettiklerine kadar çeşitli başlıklar ele alınıyor.

Rusya’nın aldığı kararın altında muhtemelen birden fazla gerekçe var. Ancak bu yazıda bu nedenlere dalıp tartışmak yerine başka bir soruyla ilgilenmek istiyorum.

Neden Lavrov ve Kerry sürekli birlikteler? Neredeyse birlikte sinemaya gittiklerine ilişkin haberlere rastlayacağız. Neden Putin ve Obama bu kadar sık telefonlaşmaya başladılar?

Bu bir uzlaşma arayışının işareti mi acaba?

Sonunda Obama ağzından baklayı çıkardı, “Rusya’yı çok önemli sananlar yanılıyorlar, ancak bir bölgesel güç olabilir, bizim için önemli olan Çin.”

Bu köşeden bu gerçeğe uzun süredir işaret etmeye çalışıyoruz.

Emperyalist hegemonyada lider olmanın maddi bir temeli var. Önce dünya üretiminin lideri olacaksınız, sonra mali sermaye ve sermaye ihracı gelecek, sonra ordu ve donanma.

Tablo 1: Ülkelerin 2014 yılında dünya üretimine yüzde olarak katkısı ve 2015 yılında GSMH’ları. (Çin’in bir dünya üretim coğrafyası olarak ABD’yi geçtiği görülüyor. Rusya’nın emperyalist hegemonya için neden lider olamayacağı da %3’lük katkısına bakınca anlaşılıyor. Tersinden bir örnek ise Türkiye’nin bir alt emperyalist olma iddiasının sadece Erdoğan’ın mizacından kaynaklanmadığıdır -birçok kapitalist ülkenin ortalama profilini yansıtan Portekiz’le karşılaştırın-)

Çin tabloda görüldüğü gibi, son birkaç yılda büyük bir atakla ABD’yi dünya üretimine katkı yüzdesinde yakalayıp geçti. Önümüzdeki yıllarda makasın daha da açılması bekleniyor. Bu üretim gücünün sürmesi için ham madde kaynaklarını ve pazarları kontrol eden bir strateji izlemesi gerekiyor.

Bu stratejinin parçası olarak sermaye ihracı ve mali sermaye yapılanmasında önemli bir yol aldı.

Ama bir eksiği var, hala ABD ordusu ve donanması karşısında güçsüz. Çin bunu gidermeye dönük modern bir ordu ve donanma kurma sürecinde olduğunu saklamıyor. Askeri alanda ABD’ye yetişebilmeleri için beş altı yıl gibi bir süreye ihtiyaçları var.

Ve ABD çok yeni olarak, Çin’e komşu ülkelerde mühimmat yığınağı yapacağını açıkladı. Bunun ne anlama geldiğini kavramak için asker olmaya gerek yok.

Bu noktada Çin’in Rusya ile ittifakı çok önemli hale geliyor. Belli hammaddelerin ihracına ve tek yönlü gelişmiş sanayiye dayalı ekonomisi ile Rusya üretim alanında zayıf, ancak soğuk savaş deneyimiyle önemli bir askeri güç. Özellikle bu geçiş döneminde bir nükleer şemsiye görevi görmesi Çin açısından kritik gözüküyor.

Rusya ise eğer bu kritik dönem aşılırsa, hegemonya içinde Çin’e tâbi bir alt emperyalist ülke olacağının farkında olarak adım atıyor.

Kimsenin birbirine güvenmediği ve arkasından iş çevirdiği bu ortamda ittifaklar yeniden yeniden yapılandırılıyor.

ABD’nin bir yandan Rusya’yı kuşatırken bir yandan da Ortadoğu’da sergilediği uyum ve uzlaşma bu kritik dönemde ittifak kurma/ittifaktan koparma arayışının ürünü gibi gözüküyor.

Emperyalist hegemonya krizine eşlik eden ittifakların oluşumunun Rusya açısından bu şekilde tamamlandığını söylemek istemiyorum. Daha süreç çok su kaldırır.

Ancak giderek netleşen bir sonucun, Ortadoğu’da sınırların yeniden çizilmesi üzerine varılan bir ön anlaşma olduğunu tahmin ediyoruz.