Yeni sağ, 
eski kaçkınlık ve diğerleri

İktidar kaçkınlığını kast ediyorum. Geçtiğimiz Pazartesi AKP dışı gerici, muhafazakar, liberal öbeklenmelerin bir CHP konsantrasyonu olarak karşımıza çıkmakta olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Henüz seçim yapılmamıştı ve ilerleyen saatlerde yapılan bir sosyal medya şakasına göre Türkiye’de saatin kaç olduğunu bilen bile yoktu!

Sonra yaz saatine ayarlandık. Türkiye siyasetinde de bazı ayarlarla oynanmıştı.

CHP merkezli yeni sağ ilk koşuda kaybetti. Mansur Yavaş’ın AKP yargısını aşıp Ankara’yı kazanma ihtimali aylardır beklenip de gelmeyen “altın vuruş videosu” gibi bir şey olur.

Olur mu? Olmaz denemez, ihtimal azalmıştır ve en önemlisi solda bunun üstüne konuşmaya değmez.

Sarıgül’ün seçim kazanmakla ilgisi olmadığı anlaşıldı. Kampanya süresince Sarıgül’ün olabilecekten çok daha düşük profil sergilediği yorumlarına tanık oldum. Daha iyisini yapamamış olabilirler, çünkü Türkiye Tayyip tipi popülizmle, Kılıçdaroğlu tipi bürokrat samimiyetiyle tanıştıktan sonra maske surat Mustafa’ya anlam veremedi. Sığ ama pek projeci, hırsız ama alternatif, lümpen ama sosyal-demokrat, Topbaşçı ama muhalif, laik ama dinci... Bu bir saçmalık.

Ama yapamamaktan öte, CHP yapmak da istemedi. Daha doğrusu yapamayan Kılıçdaroğlu’dur. Kemal beyin seçim değerlendirmesinde “AKP seçmenine hitap etmeye çalıştık ve başarılı olamadık” sözleri anlamlıdır. Olmayacak dua denebilir, aslı varken kopyasını kim ne yapsın denebilir. Bunun geleceği yoktur!

Yapmak istemeyen ise Sarıgül. İstanbul’da Topbaş ve Erdoğan ile değil, 2009’daki Kılıçdaroğlu ile yarışan Sarıgül bu yarışı kazandı. Şimdi Kemal beyin alamadığı oyu aldım diyerek kaybedenler meclisinde başkanlığa yürüyebilir. Buradan da, İkinci Cumhuriyetin esnetileceği koşullar olgunlaştığında hangi açıdan çekilse başka fotoğraf veren bir oportünizm abidesi ve Bonaparte karikatürü olarak iktidara tırmanmak! Yeni sağ belirsiz bir geleceğe kendini ertelemiş bulunuyor.

Bütün halkın hilebaz olarak bellediği AKP geçtiğimiz dönem kendisinden kesinkes uzaklaşan egemen güç unsurlarını yeni bir ittifaka dahil etme şansına sahip değil. Seçim sonuçları Erdoğan açısından daha iyi olamazdı. Ama yetmez. Erdoğanlı Türkiye kriz ülkesidir. Artan gücünü çok artmış göstermek isteyebiilir ve muhalefeti ezmek, Suriye’ye saldırmak için gaza basabilir. Duvara doğru gaza basmış olacaktır.

Krizin umudunu temsil eden halk hareketi ise, sadece AKP hırsızlığından değil, CHP’nin hem sağcılığından hem kaçkınlığından darbe yemiş oldu. Boyutlarını kestirmek için henüz erken. Halk hareketi kendisini hiç de CHP’yle özdeşleştirmedi ve CHP Haziran direnişini siyaset platformuna taşımayı aklından bile geçirmedi. Bu durum bir avantaj oluşturmuş gibi görünüyor. CHP’nin kazanamaması halk için yıkım falan olmuyor.

Ama halk için siyasete girmenin zamanı çoktan gelmiştir ve bu olmazsa yıkım kaçınılmazdır.

Sol ne yaptı? Bu sorunun yanıtı çok açık:

Bir AKP-CHP geriliminden sıyrılıp üçüncü cephe açamadı.
İki bunu ısrarla deneyen TKP doğru yaptı.
Üç halk solun yenilgisine kafayı takmamıştır ve herkes birbirine “boyun eğme!” demeye devam etmektedir. O halde solda muhasebe evresi kısa tutulmalı ve mücadeleye ara vermeden devam edilmelidir.

Halkın morali yapay yollarla toparlanamaz ve mücadele yalnızca sokakta süremez. Sol için bu hem toyluk hem tuzaktır. Halk hareketinin aydınlanmacı, laik, yurtsever, sola açık nitelikleriyle, yani “Haziran sıfatlarıyla” yükselmesini istemeyen kesimler toy devrimcilik yoluyla halkı yabancılaştırmayı denediler. Toy devrimcilik toyların değil kurtların enstrümanıdır.

Sol ve halk, AKP’nin yeni bloklaşma denemesini ideolojik ve politik bombardımanla, başını kaldıramayacak hale getirmelidir. Sol halk nezdinde, muhalefet saflarında sağcılıkla hesaplaşmaya girmelidir. Sol halkı kitlesel örgütlenme pratiklerine yöneltmelidir. Sol halkı kaçınılmaz krizin yeni momentlerinde seçeneksiz bırakmamalıdır.