Türkiye şişiyor

Trafik, kadın, işçi katliamları at başı gidiyordu...

Sorumsuzlar içip içip direksiyona geçmiş, yüzlerine de birer trafik canavarı maskesi geçirmişler.

Kadınların başlarına gelende kendilerinin payı olduğunu biliyoruz. Tahrik ediyorlar bir biçimde. Töre dediğin bir tür kültür.

İşçilere gelince, onlar zaten cahil. Dikkatsiz dikkatsiz... Nedir öyle!

Açıklama aşağı yukarı buydu. AKP dönemi, devletin resmi söylemi ile “millet” arasındaki mesafeyi kapatarak gerçek bir demokratikleşmeye imza attı, deniyor ya, işte kanıtı.

İyi de, çocukların suçu ne?

Türkiye yakın kısa geçmişte bir dördüncü katliam kaleminin, çocuk katliamının ayırdına vardı. Açık bırakılan çukurlar “insanlık hali” oluyordu. Bir küçüğümüzün ölümü, ailesinin “Gezi’ci” olmasına, yani çocuklarına sahip çıkmamalarına bağlanıyordu, neredeyse.

Bir de güncel açıklama olarak PKK’nin çocuk kaçırma anlatıları çıktı piyasaya.

İçkiyle mücadele eden, AKP. Kahrolsun trafik canavarı!

Kadınları mümkün olan en erken yaşta aile sahibi yapma stratejisinin meyve vermesini biraz beklemek gerekecek. Ama o zaman zarfında şu “Kadıköy vapurundan inen” ve erkeklerin kucağına oturan ahlaksızlara müdahale edebilirsiniz. Yok yok, hemen öldürmeyin. Nasılsa akıllanmazlarsa başlarına gelecek olan o.

Dolayısıyla, kadın cinayetleriyle de mücadele eden AKP!

İş kazalarında ne tür bir strateji olduğunu anlamak daha güç olabilir. Ne de olsa o olaylar biraz aile içi şiddete giriyor. Söylentiye inanırsanız, patronlar ve işçiler aynı gemide, hatta aynı ailedeler.

Bir akrabalık da patronlarla AKP arasında. Babanın evlatlarına kızması, şöyle sert bir bakış atması, bir daha yüzüne bakmaması gibi cezaları hafife almayın!

Çocuk katliamında da fiş PKK’ye takılıyor. Öcalan’a milletçe ne dememiz isteniyordu eskiden? Çocuk katili, değil miydi o söz! Hah işte...

Ya tecavüz, çocuk istismarı?

Peki dalga dalga yayılan ve yayıldıkça kan davası türü arkaik biçimlere kavuşan şiddet ve intikam duyguları?

Bıraksak AKP onunla da mücadeleyi yükseltecek! Sallandıracaksın iki tanesini bak bir daha yapıyor mu? Yapamaz tabii. Öldü sapık. Nasıl yapsın! Adam haklı kesin çözüm idamı geri getirmek.

Hem böylece Kürt sorununun demokratik çözümünü de hızlandırabilir. Dayayacaksın ensesine, imzalasın!

Ha bu arada madem laf buralara kadar geldi, AKP’nin ölümleri durdurmak konusundaki başarısı hatırlanmalı. Eskiden asker ve PKK’li gençler oluk oluk ölürdü. AKP sayesinde... Allah’a şükür bu durdu.

Bitmedi.

Türkiye’de göçmen katliamı var. Olay genellikle denizde yaşanıyor. -Tabii yüzme bile bilmez bunlar.

Neyse ki, ilim var. Hükümet geçtiğimiz aylarda AB ile bir anlaşma imzaladı ve göçmenlerin Avrupa’dan Türkiye’ye iade edilmelerini hukuka bağladı. Böylece göçmenlerin suda boğulmak yerine toplama kamplarında güle oynaya çocuklarını büyütmeleri, zamanı gelenin, zaten çok özlediği memleketine dönmesi, yeterince bekleyenlerin bazı iş imkanlarına kavuşmaları mümkün olabilecek.

Sırf insanlık için bu hizmet. Garibanlar geri kalmış, kuraklık ve savaşların kavurduğu ülkelerden kaçmışlar... Örneğin Suriye’den! Hani “gönderirim iki kişi, atar dört bomba” bilmecesinde geçen ülke!

Bu Suriyelilerden bazıları milletin huzurunu kaçırıyor. Altındağ’da huzur kaçıranların evini taşlamış duyarlı vatandaşlar. Yangın çıkmış o ara. Sonra itfaiye arabasının önünü mü kesmişler ne? Vatandaş işte. Her yerde aynı, Sivas’ta da Odessa’da da... İlle ateş yakacak.

* * *

Bu bir şişme durumudur. Türkiye şişmiştir.

Suriyeliler konusunun işsizlikle bağlantılı bir ekonomi politiğe oturması şaşırtıcı olmaz. Antep-Mersin hattında işçi sınıfımız Suriyelileşiyor... Yani bomba kuruluyor.

Türkiye AKP’nin rejimine sığmaz diyoruz ya. Yukarıdaki tablo Türkiye’nin sosyal olarak küme düşmesi. Haziran’dan sonra bunun sineye çekilmesi olanaksızdır.

Hayır, biz buna sığmayız.