Televizyonlar

Beterin beteri vardır ve medya uzun zamandır bu sözü her yeni büyük olayda yeniden kanıtlamaktadır. Kuşkusuz “haber” dediğiniz nötr değildir ve olayın haberleştirilmesi nötr olarak “aktarmaya” indirgenemez. Dolayısıyla objektif habercilik kavramını kutsal bir mertebeye taşımak çok yanlıştır. Medya, ideoloji, reklam, propaganda gibi konularla ilgilenmiş her aklı başında insan sapla samanın mutlak bir kesinlikle ayrıştırılmasının olanaksız olduğunu bilir. Ama haber manipülasyonunun bu kadar alenileşmesi bu genellemenin ötesinde halkın aptal yerine konması oluyor.

Bu kadar da aptal yerine konabiliyorsa, televizyonların bir bildiği var! Ancak bana sorarsanız aptallaştırma ile aptal yerine koyma arasındaki ayar kaçırıldı artık. Medya, izleyici kitle türdeş olamayacağı için, bu kalabalığın ancak bir kesitini aptal yerine koymuş olur. Daha geniş bir kesit için aptallık derecesi varsayımı tutturulmuştur. Kast ettiğim şu ki, televizyonlar halka olabileceğinin çok ötesinde bir derece atfetmektedirler; ve artık hangi tarafın daha aptal olduğu karışmıştır.

“Türk-Rus ilişkilerini bozmak isteyen…” Bu analizin üstünde tepinenlere, sözünü ettiğim mekanizmanın misyonerlerinden Ahmet Hakan bile dayanamayıp isyan etti. Konuklarından “daha derinlikli bir şeyler” duymak istiyordu geçen akşam.

Üzgünüz, mümkün olamayacak. AKP medya alanında, ilgili teorilere katkı (!) yapılan bir dönemi temsil ediyor. Medyanın bu ölçüsüzlükte bir aptallaştırma misyonuna soyunması sunucusunu, yorumcusunu, muhabirini topluca çökertmiş bulunuyor. Kendileri aptallaştılar. Daha derinliklisini artık akıl edemez haldeler.

Ekranlarda artık tanımaz olduğum ve çok kalabalıklaştıkları için tanıma şansını ilelebet yitirdiğim bir yorumcu güruhu var. Bunlar Rus büyükelçisinin koruma isteyip istemediği üstüne iki saat konuşmak zorundalar. İki devletin ilişkilerine düzenlenen komployu anında gören yetkilileri yere göğe sığdıramamak zorundalar. En kabadayı eleştirmen istihbarat mekanizmasının çok başlı hale gelmesi üzerine konuşup duracak. Bu geyikten geriye istihbaratın merkezileştirilmesi derken keşke biraz da başkanlık sisteminde yetkilerin merkezileştirilmesi çağrışımı kalsa. Ama artık böyle ince bağlara yer yoktur ve suikastın engellenmesi için memlekete başkan gerektiği en aptala layık düzlükte formüle edilecektir!

Türkiye ortak kovuşturma talebine onay vermişmiş… Soran yok ki! İstersen verme; o zaman Suriye’de işlenen savaş suçlarından önceki gün İstanbul’da konsolosluk önünde açılan terörist bayraklarına kadar çeşitli konularda yanıtlarını hazırlamak zorundasın.

Ortak kovuşturma talebi ve bunun onaylanmasıyla ilgili haber, objektif olmak isteniyorsa böyle verilmelidir. Türkiye’nin belli ölçülerde aptallaştırıldığı kesin olan televizyon izleyicilerinin bu kadarcık bağı kendilerinin keşfetmesi de hâlâ mümkündür ve dolayısıyla talebi kabul etmenin ne kadar da erdemli bir davranış olduğunu anlatanın kendisi salaktır!

Yayın yasağına ne demeli? Rusya büyükelçisi öldürülecek ve buna yayın yasağı işleyecek, öyle mi! Lakin bu kararı alanda da, nasıl uygulayacağını kara kara düşünende de akıl izi bulamayacağınız kesindir.

Madem böyle Burhan Kuzu ile Selami Öztürk’ten popüler ve uzman yorumcu türetilecek. Biri sağdan hoca, diğeri soldan başkan; onlar sayesinde ekranların şenleneceğini ciddi ciddi düşünen akılsızın önde gideni değil midir?

Değişebilir mi? Tartışma programlarında sola ayrılmak zorunda kalınmış koltuklardan duyulan sesler tabloyu farklılaştırabilir mi? Burjuva medyası habercilik işlevini yerine getirebilir mi? Bunu yerine getirirken biraz politik akla geçit verebilir ve istemeden de olsa, mecburen de olsa insanları aydınlatmak gibi bir yan ürün çıkartabilir mi?

Bu soruların yanıtları olumsuzdur. AKP rejiminin vardığı kilitlenme noktasında düzen konuşamamakta, soramamakta, kafayı çalıştıramamaktadır. Bu düzeltilemez. AKP burjuva medyasını bitirmiş bulunuyor.