Suni gündem

AKP'li yıllarda muhalefet zaman zaman hükümetin açtığı gündemleri bir biçimde beğenmediğinde başlıktaki ifadeye başvurdu. Daha eskilere uzanan bu kullanıma örnekler geliyor aklıma... Bence en gırgır örnekleri, uzun süre “emek sömürüsünü gizlemek için, türbanı suni gündem olarak önümüze sürüyorlar” diyerek dinselleşmeyi ciddiye almamayı vaaz edip, sonra memlekette ne olsa “Kürt sorununu örtmek için...” diye yorumlayanlar vermiştir.

Genel olarak bu suni gündem argümanı risklidir. Çünkü gündemi manipüle etmeyi içinde barındıran bir başlıkta bile siyasette tavırsız, kayıtsız kalınamaz. Zamanında Kardak kayalıkları zırvalığının böyle olduğu düşünülmüştü. Ama bu vesileyle söz konusu manipülasyonu deşifre etmek gerektiği kadar, kışkırtılan şovenizme de karşı çıkmak gerekiyordu. Pirenin deve yapılması, evin bilumum haşaratı besleyecek kadar pisliğe battığı gerçeğini değiştirmez ki.

Meselesinin haklı yanı da var. AKP tek kutuplu bir siyaset sahnesi şekillendirdikçe memleketi ara ara yoklamayı stratejisinin parçası haline getirdiği gibi, ilginç tuzaklar kurmayı da alışkanlık edindi.

Tüm bunlara rağmen biz pek sevmedik bu “tercihli gündem” anlayışını. Her şey bir yana, gündemi belirlemek de güç işidir ve dolayısıyla mücadelenin parçasıdır. Gündemi şekillendirmek ve her türlü manipülasyon mücadeleye içkindir.

İç güvenlik yasa tasarısı bu çerçeveye oturduğu için de, doğrudan doğruya suni deyip işin içinden çıkmaya kalkmadık. Tersine bu düzenleme girişiminin AKP'nin hedeflediği dinci faşizme cuk oturduğuna işaret ettik. Lakin suni gündem kavramından büsbütün vazgeçmeyeceksek, bu kavram iç güvenlik yasasına çok yakışır.

AKP de bilir hayatın yasada yazanla başlayıp bitmediğini. Siyasi dengeler ve güç ilişkileridir mesele ve eğer iktidara karşı konumlanan güçler sokakta ağırlık kurarsa yasa işlemez olur. Eğer ağırlığınız yoksa mevcut lehinize maddeleri bile uygulatamazsınız. Ne olup biteceğinde konjonktür de rol oynar. Yeri geldiğinde katliam emri verip, uygulayanları koruyup kollayan bir iktidar bulursunuz karşınızda. Hukuk dersiniz, yanıt kurşun yağmuru olabilir...

Velhasıl tasarının yasalaşması tek başına bir anlam ifade etmez. Ama hal böyle diye de, bir hukuki saldırıya sessiz duramazsınız. İlle de karşı çıkmak, mücadele etmek gerekir. Sokakta yaptığımız gibi, Mecliste iki parti temsilcilerinin yaptıkları gibi. Doğrusu budur.

Suni gündem açıklama gücü zayıf veya sınırlı bir kavramdır sonuç olarak.

Bütün bu kısıtlar altında suni gündem kavramı iç güvenlik yasa tasarısına pek yakışmaktadır!

İç güvenlik yasa tasarısının (1) Kürt sorununa çözüm süreci diye bir masal anlatılırken, (2) seçime çeyrek kala gündeme getirilmesi hükümetin niyetinin başka olduğunu göstermektedir. Kanımca AKP'nin amacı, öngörülen uygulamanın kendisinin hayata geçirilmesinden ziyade, başta iki parti olmak üzere muhalefetin vereceği mücadeleyi belirlenmiş bir sahaya çekmektir.

Çünkü; (1) AKP'nin Kürt sorununda seçim öncesi belirli bir esnemeye ihtiyacı var, herkesi içeri tıkmaya değil. Haa, AKP “demokrasisinin” kafa göz yararak geldiğini herhalde herkes bu saate kadar bellemiştir. Ve, (2) seçimden sonra seçenekler birden fazla: Erdoğan için hayat zorlaşırsa baskıların dur durak bilmediği bir konjonktürün patlaması beklenir. O durumda yasalar neye izin vermiş, vermemiş bir önemi kalmaz. Ama hayat öyle yollardan zorlaştırılır ki, zorbalar gıklarını çıkartamayabilir de... Ya da AKP iktidarına biraz daha kredi açılan bir döneme girilir; ki iç güvenlik yasa tasarısının kurumsallık kazanması için en elverişli ortam bu olur...

Bugünse, iktidar maçı kendi belirlediği sahaya almıştır. Yasa tasarısının güncel özeti budur.

AKP bir yandan CHP'yi HDP'yle aynı safa ittirerek sağ seçmen nezdinde tutabilecek “Kürtlerle ittifak kuran hain AKP” imajını bozmaktadır.

Sonra; çözüm masasına yoğunlaşan gerilimin bir kısmının başka bir başlığa kaydırılmasından HDP'nin de şikayeti olduğunu zannetmiyorum.

Diğer yandan CHP, HDP'nin yanına ittirilmekten şikayet etmek yerine manevrasını yapmış ve “demokrasi gücü” olarak konumlanmanın, bu anlamda sola kaymanın vesilesini bulmuştur.

Sola çıkartacağımız sonuçlara gelirsek, (1) elbette gerici, baskıcı tehditlere karşı mücadele edeceğiz; ama (2) Meclistekilerin mutlu mesut sürdürdükleri oyunun sokaktaki figüranı olarak solu küçültme enayiliğinden de kaçınacağız.