Solda işimiz

AKP'nin totalitarizm yolundan çevrilmesi, demokratik bir ara formül bulunması mümkün müdür? Bu soruya evet diyenler Anayasa'yı bir toplumsal uzlaşma yoluyla değiştirmeyi hayal edebilirler.

AKP'nin sekiz buçuk yıldır kat ettiği mesafe, çok tehlikeli olsa bile, memleketin gördüğü bir dizi gerilemenin bir benzeri midir? Örneğin yargıyı, şimdi de bu siyasi iktidarın belirlemesi tatsız ama normal midir? Durumu böyle tarif edenlerin, tehlikeyi gelip geçici sayması mümkün olacaktır.

AKP'nin ele geçirdiği mevzilerden geriye bağımsızlık, laiklik, kamuculuk adına güçlü bir altyapı kalmış mıdır? Kaldığını düşünenler, bunca yıllık kazanımların korunmasını temel alabilirler.

Ya da AKP'nin söyledikleri arasında bazı önemli doğrular var mıdır? Örneğin insanların dinsel inançlarını diledikleri gibi yaşamak adına kız erkek ayrımı güden okullara çocuklarını gönderebilmeleri, tarikatların legalleşmesi vb daha demokratik mi sayılır? Eğer böyleyse veya böyle de yaşanabilirse, AKP düzenlemelerine uyum da gösterilebilir.

Bütün bu yaklaşımlar, art niyetli gizli AKP'cilik değilse, saflık olur. Bu görüştekilerin Türkiye'de olup bitenin farkında olmadığı yüzlerine söylenmelidir.
AKP freni olmayan bir harekettir. Araba ise kavşağı çoktan geçti. Bu yola razı olmayan Türkiye direnişe geçmelidir.

Kimileri bu gerçekleri basbayağı hissetmekle birlikte, kendinde ve memlekette direnecek, durduracak, değiştirecek bir enerji görmüyor olabilir. Bu sübjektif zayıflıkla huzurlu bir yaşam sürülemeyeceği için de, gerçeğin özü görmezden gelinecektir. Böyle yaklaşanlar, örneğin solda önlerine başka zaman başka yerde geçerli olabilecek türden hedefler koymakla yetinebilirler. Eldeki yapı taşlarına usul usul bir iki tane daha eklenecek ve ilerlemeden memnuniyet duyulacaktır. Bu yeri geldiğinde bazı demokratik haklardır, kimi kazanımların korunmasıdır, solun örgütlülüğünün bir iki adım ilerletilmesidir...

Solda bunlar da var. Ülkemizde olup bitenin özünü göremeyenler de, nefesi veya dermanı yetmeyeceği için gördüğünü itiraf etmeyenler de, affedilmez bir sorumsuzluk içindedir.

Sol, bugün Türkiye'de yaşadığımız radikal gerici dönüşümün karşısına dikilmelidir.

Örgütlenmesi gereken direniş, sadece ve sadece insan olmaya dayandırılabilen bir meşruluğa sahip olacaktır. Direnişimiz sabah akşam yalan söyleyenlerin karşısında haklıdır ve haklılığını kanıtlayabilecek ölçüde akıllıdır da. Üstelik bu direnişin başarıya ulaşma olasılığı hiç de az değildir. Anayasa değişiklik referandumunda ortaya çıkan veri, kabaca toplumun yarısının gerici dönüşüme karşı çıktığını söylüyor. Bu büyük potansiyel körlük ve ürkeklik nedeniyle dağıtılmadığı, tersine bir sete dönüştürüldüğü durumda AKP'nin dönüşümünün tamamlanması da mümkün olmaz, Türkiye ilericiliği yenilmez.

Dün imzaları kamuoyuna açıklanan ve bu açıklamayla birlikte 500 üstündeki imza sayısına on binlerce vicdanın eklendiği kesin olan aydın, sanatçı, aktivist ve bilim insanının çağrısı böyle bir direniş içindir.

Cepheleşme gerekliliğini sırtından hançerleyecek olan yanlış ise kolayına kaçmak deyimiyle tanımlanabilir. Türkiye ilericiliğinin mevcut birikiminin sorunu parçalı olmasından ibaret değil. Yani parçalar aritmetik bir toplamaya tabi tutulduğunda mesele hallolmayacaktır. Türkiye'de önce halkın ilerici cephesinin altyapısı kurulmalıdır. Toplum bu kuruluş faaliyetine hazır olduğunu bir kez ilan etti. Meclisler bunun karşılığı olacaktır. Mevcutları toplamak değil, potansiyeli gerçek bir toplumsal örgütlülüğe ve mücadeleye dönüştürmektir işimiz.

Diğer kolaycılık ise şu: Önümüzde seçim var ve cepheleşmenin seçime de bir yanıtı olması gerektiğini her aklı başında kişi düşünür. Ancak solda işimiz bu seçimle tamamlanacak kadar kolay da değildir. Cepheleşme seçim pragmatizmine esir düşürülmemeli, küçük hesaplara kurban edilmemelidir. Solda işimiz seçimden çok önce başlamalı ve seçimden sonra sürdürülmelidir.