Şimdilik...

Bir AKP kongresinin ardından yayına başlamıştık. 2012 sonbaharında hükümet partisinin, bir kaybedenler kulübü olduğunu söyledik. soL’un ayırt edici özelliklerinden biri bu oldu. Görüntüye, yüzeye bakmakla yetinmedik. Kendini iktidar sananların nasıl koflaştıklarını gözledik, haberleştirdik, yansıttık.

Haklı çıktık.

2013’e geldiğimizde, adı değil de iddiası sol olanların büyük çoğunluğu AKP’nin Türkiye’ye basbayağı demir attığını düşünüyordu. Kolay kolay yerinden kaldırılamaz bir demirdi bu.

Öyle ki, madem bu durum kaçınılmazdı, artık kimi kısmi yararlara göz atmak fena olmaz mıydı?
“Kısmi yarar” fikri o sıralar kendini Akiller Heyetinde dışa vuruyordu.
soL bu zokayı yutmayan az sayıdaki sol odak oldu.
Akilleri ve çözüm sürecini ciddiye alanlar, veya bu süreçte ortaya çıkan ağırlığı karşıya almaya cesaret edemeyenler, soL’a “yahu diyorlardı, memlekette bir şey olduğu, olacağı yok ki.”

Haziran direnişinin patlak vermesine bir aydan daha az zaman vardı!
soL AKP ve rejimiyle uzlaşmamak anlamına geldi. Hatta, daha fazlası. AKP sözcülerinin ak dediğinin mutlaka kara çıkacağı yolunda bir politik kuşkuculuk bizim yöntemimizdi neredeyse. Buna sekterlik, dar bakış falan diyenler olacaktır elbette. Nitekim oldu da. Ama soL haklı çıktı!
İkinci Cumhuriyet bir yalan düzeniydi çünkü.

Biz günlük olarak yola devam ederken düzenin yalanla artık yetinemediği, ölümün kara gölgesinin her şeye damga vurur hale geldiğini söyleyebiliriz. Öncesi vardı, ama artık mutlak bir gerçek olmuştu. AKP’den demokratikleşme bekleyenler, çözüm umanlar, diyaloğa girenler... kan kokusunu da mı duymuyorlardı?

soL bu tablodan haklı çıkmaktan sevinemedi.

Türkiye işçi, madenci, kadın, çocuk, trafik, Kürt katliamlarının sıradanlaştığı bir ülke haline geliyordu. Sıradanlaşmaktan öte kurumsallaştığı diyelim. AKP’nin düzeni buydu.

soL burada uyaran, duyuran, kavga eden bir gazete oldu.

Genel olarak derinlikli bir gazete çıkardığımızı düşünüyoruz. Düşünüyoruz’un ötesinde, kesinlikle iddia ettiğimiz başlıklar da var. Gazetemiz emekçilerinden herhangi biri alınmasın diye, herkesin üstünde mutabık kalacağı tek bir örnekle yetineyim. soL dış politika haber ve yorumculuğunda Türkiye’nin bütün ezberini değiştirmiştir.

Solun kendi içine seslenen, etkisi kapalı devre çalışan makus talihini kırmak yönünde de önemli adımlar attığımızı, yeni bir ufuk açtığımız düşünüyoruz. soL gazetesi Türkiye siyasetinin ölçütlerinden biri haline geldi. Dostun ve düşmanın dikkatle izlediği, siyasetine olumlu veya olumsuz yön verdiği bir gazete olduk.

Gazete...

Bu alanda deneyimimizi kapatmış falan değiliz.

Bundan iki ay önce bir darboğaza girdiğimizi ve dayanışmaya ihtiyaç duyduğumuzu ilan ettik. Bu çağrıya verilen içten yanıt güvenimizi arttırdı. Ancak sorunu çözmedi.

Şimdi sorunu çözülebilir boyutlara indirmek, kimi önlemler almak için, en azından biraz ara vermemiz gerekiyor.
İki ay önce darboğaz dediğimizde, önümüze tam bu kadarlık bir süre koymuştuk. İşin içinden çıkamadığımız durumda yayını durdurmayı yeniden görüşmeyecektik bile.

İyi de, denebilir, neden bunu baştan hesaplamadınız?

Haklı gibi görünen bu soru, soL’un ticari bir iş olmadığını, medya piyasasının bir metası olmadığını atlamış olacaktır. Biz Türkiye’de AKP’nin kaybedenler kulübüne dönüştüğü, büyük bir fırtınanın yaklaştığı, sol bir seçeneğin bizim hülyamız olmaktan çıkıp ülkenin acil ihtiyacı ve objektif imkanı haline geleceği bir ortamda günlük gazete çıkartmanın bir görev olduğuna karar kılmıştık. Yoksa belli bir sermayeyle belli bir yatırım yapmıyorduk.

Şimdi günlük gazete alanından bir adım geri atıyor olabiliriz. Ama bu kararımızdan milim gerilemeyiz. Türkiye’de sol seçeneğin güçlenmesinde ve örgütlenmesinde soL’un birikimi yoluna günlük gazete pratiğimizden daha güçlü biçimde devam edecek. Bugün üzdüğümüz okurlarımıza bu sözü veriyoruz.

Önce haftalığa döneceğiz. Bu arada bitişik mecramız soL Portal’ı güçlendireceğiz.

Her yayın türünün kendine özgü yanları vardır ve birinin özgünlükleri diğeri tarafından ikame edilemez. Ama bizim yayıncılığımızın bir toplam politik etkisi, gücü vardır. Bu pencereden bakıldığında, iddia ediyoruz geriye değil ileriye gideceğiz.

Yine birlikte, yine sizin dayanışmanızla...