Kolay çare solculuğu

Bazı yemekler vardır ya... İncelikleri vardır, bir geleneği oluşmuştur, yerleşik bir tadı vardır. Tabii ki, ayarını tutturmak da her mutfağa girenin haddi değildir.

Bazen bunların başına “kolay” diye bir sıfat eklenir. Olur mu, olur... Dönerin, dolmanın ve başka yemeklerin kolayı... Biraz karikatürü yani.

Kötü müdür, yenmez mi? Niye öyle olsun, canım. Kendince güzel, lezzetli, sağlıklı olabilir pekala...

Toplumsal mücadelede böyle olmuyor.

Toplumsal, siyasal süreçlerde “kolay” diye akla gelen “hiç yoktan iyi” olmuyor. Ehveni şer bile olmuyor. Şer “kolay”ın üstüne yeniden ve yeniden inşa ediliyor siyasette. Kolay çare çoğunlukla bilinçsiz kitlelerin, çaresizlik yüzünden saptığı yoldur.

Dün akşam Nâzım Hikmet Kültür Merkezinde Yunanistan Komünist Partisi Merkez Komite üyesi sevgili Elisseos Vagenas, “biz seçimlere, 'bu işler seçimle olacak' diye katılıyor değiliz” derken bunu anlatıyordu aslında: “Oy pusulaları önceden yazılır.”

Nasıl mı? Parayla, medyayla, yalnızca egemenlerin, üstelik uluslararası platformda yönlendirebileceği bir dizi mekanizmayla, psikolojik savaşla... Elisseos bir çok ülkede faşist partilerin yükselişinde başka faktörlerin yanı sıra merkez sağı bölerek kendisini alternatif haline getirmeyi tasarlayan sosyal-demokrasilerin de pay sahibi olduğunu söylerken haklıydı.

Burjuva siyaseti sakil projeler pazarıdır. Ve parlamenter burjuva demokrasilerinde seçim bir sonuç değil, yönetim mekanizmasının parçasıdır. Mekanizmayı devralmanın imkansız veya hayal olduğunu, aslolanın onu parçalamak olduğunu Lenin'den yüz yıl sonra hatırlatmak zorundayız. Tekrar tekrar...

Türkiye'de solda kolay çare sayılan, seçim oluyor. Her seçim yaklaştığında umut pazarı da kurulur. Acaba kaç seçim arifesinde “faşizmi sandığa gömmek”, ona buna geçit vermemek adına kaç çeşit mal tezgaha kondu, bugüne kadar?

Şimdi de 2013 Haziran direnişinin büyük kitle potansiyelinin sandığı ele geçirmesi üstünden akıl yürütülebiliyor! Ya unutkanlık, ya manipülasyon. Bir seçenek daha var: bilinçsiz kitlelere özgü olması gereken kolay çare çaresizliği.

Bakın, seçeneklerin hepsi uyuyor... Kürt siyasi hareketi Haziran'ı politik olarak dışlamıştı. Ulusal/etnik kimlikleri kesen kitle hareketi kuşkusuz milyonlarca Kürt yurttaşı da kapsadı. Ama konumuz bu değil, Kürt siyasi hareketinin kendisidir ve bu hareket AKP'nin masanın karşısında oturmaya devam etmesini, Kürt sorununun çözüm koşulu olarak görmüştür. Bu nedenle Haziran'a darbeci denebilmiştir!

Peki şimdi, Kürt hareketine yaslanan “sol” seçim stratejileri nereden çıkıyor? Bu yakın geçmiş unutuluyor mu? Bir şeyler manipüle mi ediliyor? Yoksa çaresizlikten mi?

O gün seçim olsa büyük çoğunluğu CHP'ye oy verecek olan milyonlardan söz ediyoruz Haziran Direnişi derken. CHP, bu dinamiği, sermayenin ve emperyalizmin ilke olarak benimsediği İkinci Cumhuriyet'le yeniden buluşturmanın politikasını gütmüştür. Sarıgül, Yavaş, İhsanoğlu... Geçtim Kılıçdaroğlu'nu, bu üç isim başka nasıl yorumlanabilir? CHP'ye göre siyaset bir proje. AKP nasıl bir proje idiyse, bir CHP iktidarının da olsa olsa sermaye/emperyalizm projesine eklemlendiğinde gerçekçi hale geleceği bunların önkabulü.

Unutuluyor mu, manipüle mi ediliyor, yoksa çaresizlikten mi?

Keşke tuhaflık bunlardan ibaret olsaydı. Keşke kimi sol çevreler Kürt siyasetinin konumlanışını, başkaları da CHP gerçeğini görmüyor, anlamıyor ve temelsiz beklentilere kapılıyor olsalardı. 2015 Türkiye'sinde aynı anda her iki hatayı birden yapanlara ne demeli? Aynı anda bu iki akımın her ikisine dair yanılsamaya kapılanlara, çöpçatanlık düşüyor.

Az önce seçimle ülkeyi değiştirmenin kolay çare sanılabileceğini söylemiştim. Söz konusu iki akımı solcu, halkçı bir eksende birleştirmenin ve bu birleşmeye çöpçatanlık etmenin, kolaydan vazgeçtim, hayal edilmesi bile saçma... İyi de, solun AKP'yi yolcu etmek isteyen kitlelere dayanması gerektiğini söylemiyor muyduk? Tamam işte; CHP ile HDP, Haziran Direnişi fonunda yan yana geldi miydi...

Açık söyleyeceğim; CHP ile HDP'nin AKP'yi bitirmek üzere, bir biçimde aynı kaba su taşıyacakları bir formül Haziran Direnişinin liberalizmle dejenere edilmesi, AKP karşıtı ilerici birikimin yeni bir proje ve tasarımın yapıtaşı haline getirilerek tasfiyesi demektir.

Yanlış anlaşılmasın; Kürtlerin haklarını tanıyan bir CHP ve laikliğe saygılı bir HDP mümkün olmaz, demiyorum. Demiyorum, çünkü Kürt düşmanı CHP'cilik arkaiktir, öte yanda Kürt hareketinin islamileştirilemeyecek damarları vardır. Ama ne biri, ne diğeri, ne de ikisinden türetilmiş bir kolay yemek, Türkiye'de düzenin dengelerini sarsabilecek, düzeni aşabilecek kitle dinamiklerini doyurabilir. Tersine zehirler.

Sol, kendisini sermaye ve emperyalizmden bağımsız bir cephe olarak topluma sunabildiği ölçüde varlık kazanır. Kolay çare arayışı bu varlığın inkarına denktir. Kolay çare arayışı bağımsız bir solu, komünist hareketimizin birikimini hafife almakla da aynı kapıya çıkar.

Bizden söylemesi: Hafife alan yanılır...