Kıbrıs'ta çözüm mü?

AKP'nin iktidar dönemine atfedilen bir misyon da Kıbrıs sorununun çözümü oldu hep. Böyle yaklaşanlara göre Kıbrıs sorunu her şeyden önce Türkiye'nin adanın kuzeyini işgalidir. Öyleyse çözüm işgalin sonlanmasıdır!

Bu yaklaşımın sol adına savunusunda sola ait bir gelecek kurgusunun yokluğu göze çarpıyor. Bu savunuda sosyalizm seçeneğinin ertelendiği klasik bir aşamacılık değil, ertelemeciliğin ifrada vardırılışı vardır. Eski statükonun değiştiği her durumu ileri adım sayan bir akılsızlık vardır...

AKP'nin son Kıbrıs açıklamaları, çözüm misyonu yükleyenleri ters köşeye yatırdı. AKP Kıbrıslıları aşağılamakta, şovenizmi körüklemekte ama o “indirgenmiş çözüm”le çelişmeyen bir açılım yapmaktadır!

Kıbrıs'ın 1974 sonrası statükosu adayı içerde soldan arındırma ve dışarda Sovyet etkisinden uzaklaştırma operasyonunun ürünüydü. Kabaca kırk yıllık bu durumun ikinci yarısında Sovyet faktörü ortadan kalkmış, buna karşılık statüko değişmemiştir. Öyleyse değişim için geç bile kalınmıştır.

1950'lerin sonuna kadar Britanya işgaline güvenen ve “resmen” Kıbrıs sorunu olmayan Ankara'da statüko ile ilgili bir ilke aramayın. Sorun, adanın Türk milliyetçiliğinin önemli kaynaklarından biri olarak yapılandırılmış olmasında.

Herhangi bir burjuva hükümetin bu kaynakla zıtlaşması mümkün olmuyor.

İşte AKP bu açmaza çözüm geliştiriyor. AKP söylemine göre Kıbrıslı Türkler Ankara'nın desteğini, parasını, askerini hak etmeyen nankörlerdir! Kuzey Kıbrıs'ın Türkiye için küçük bir ilçe boyutlarında olması ve kolaylıkla ihya edilebilecekken kumarhane sektörüyle dejenere edilmesi bir tercihdi. Bunu geçelim.

AKP yavru vatan ve soydaş demagojisini, Türk milliyetçiliğini besleyen biricik Kıbrıslı damar olmaktan çıkarmaktadır. Bunun yanına “stratejik çıkarlar”ın bu açıklıkta eklenmesi yeni bir durumdur. “Yurtta barış dünyada barış”çı Cumhuriyet Türkiye'sinin utangaçlığı bırakılmakta, yayılmacılık, başka coğrafyalarda emperyal çıkarlar gütmek AKP Türkiye'sinin bir vasfı haline gelmektedir.

Stratejik çıkarlar ise pazarlık edilebilir, başka yollarla telafi edilebilir. Ortadoğu'da ve Avrupa'da yeni ufuklar adına nankör yatağı küçücük Kıbrıs'ın lafı mı olur!

Kıbrıs sorunu Türk işgalinden ibaretse, gerçekten de çözüme dünden daha yakınız...

Burjuva muhalefeti şu ana kadar, ancak, AKP'nin izlediği yolun TC-KKTC çelişkisini büyüterek Yunanistan ve “Kıbrıs Rum kesimi”nin elini güçlendirdiği eleştirisini geliştirebildi. Bu eleştirinin zayıflığı açıktır. Hükümet erkini elinde tutan, istediği an milli hassasiyetleri kaşıyabilir ve burjuva muhalefeti milliyetçilik hizasına girer. Eleştiri ise akademik tartışma düzlemine çekilir...

Kıbrıs Cumhuriyeti'nin AB'nin dönem başkanlığını üstleneceği 2012'nin ikinci yarısına AKP bundan daha iyi yatırım yapamazdı. Bir genel seçimin öncesinde milliyetçiliği kullanımda tutmak, Osmanlıcı/yayılmacı bir şovenizmi körüklemek, emperyalist çözüm doğrultusunda eski statükodan uzaklaşmanın yolunu döşemek gibi farklı parametreler ancak böyle bir araya getirilebilirdi.

AKP bir sonraki evrede Türkiye'nin katkısını hak etmediğini gösteren, zaten İzmir'e göre haydi haydi gavur sayılabilecek Kıbrıs'ı emperyalist dünyaya bağışlama “büyüklüğünü” gösterebilecektir. Bu yol açıktır ve Kıbrıs sorunu Türk işgaline indirgenecekse, çözüme bir adım yaklaşılmıştır! Lakin solu ve sağıyla, Türkiyeli ve Kıbrıslısıyla liberalizm de geçici bir süre için ters köşeye yatmıştır...

Birileri AKP'ye çözüm misyonu atfederken, bu yazıdaki yorum da AKP'nin bütün adımlarına sistematik bir bütünlük mü yüklemiş oluyor? Bu anlamda hükümet sözcüleri gelişkin bir aklı mı temsil ediyorlar? Bir yerde her şey komplo mu?
Kast ettiğimin bu olmadığını ekleyerek bitireyim. Herşeyin önceden kurgulanması mümkün olmadığı gibi, mücadelelerin temel belirleyici olduğunun yadsınmasına varır. Ama AKP, karşısındakileri açmaza almayı iyi bilmektedir.
Güçler dengesi aşırı bozuktur. Güçlü tarafın bütünüyle önceden kurgulamadığı gelişmeleri yönlendirme, etkileme yeteneği de fazla olur...