İşte AKP işte çözüm

Yenilenen seçimlerde Çankırı’nın Şabanözü ilçesini MHP kazanınca, AKP’nin gençlik kolları yöneticisi kendini tutamamış. “Şabanözü’ne asfalt çalışması durdurulmuştur. Bunu Şabanözü hak etti...”

Sen kimsin! Nereye asfalt döküleceğine gençlik kollarında mı karar veriliyor?

“Sen kimsin!” diye başlayan cümlenin devamında binlerce ayrı temada AKP keyfiyetini örnekleyebilirsiniz.

Artık sıkıldınız benden, biliyorum.

AKP’nin ne mal olduğunu ne diye her gün tekrarlayıp duruyorsun, diye aklınızdan geçiriyor musunuz?

Eğer öyle düşünüyorsanız yapmak istediğim bu değil.

Türkiye zaten birbiriyle teması kesen iki ayrı topluma dönmüş durumda. Hal böyleyken, soL gazetesinde AKP’yi teşhir etmekle yetindiğimizde, bir nevi kendi kendimizi dolduruşa getirmiş oluruz.

Yapmaya çalıştığımız bu değil.

soL, teşhiri, mücadele yollarını ve alternatifleri gösterme çabasıyla bütünleştiriyor.

Örnek olsun, madem ki durum budur, yani bir ilçede herhangi bir kamusal hizmet iktidar partisinin lütfu olarak örgütlenmektedir, o zaman siyasi iktidarla ilgili mücadele ile yerel yönetim anlayışları hakkındaki tartışma bir ve aynı şey olmuş demektir!

Aynı 30 Mart seçimlerinden önce dediğimiz gibi.

Demiştik ki, seçimde belediyelerin ne olacağına karar verilecek sanan ve kendi politikasını böyle tasarlayan baştan kaybeder.

Diyelim ki, AKP adayı kaybetti de, bir başkası kazandı. Bu perspektifle hareket edip de seçim kazanan, bir belediye yöneteceği zannıyla yola devam edecektir mecburen... Seçimi kazandığına sevinmesi kısa sürecek ve sonra etrafını kuşatan kaynak kısıtlarına, asfaltlanmayan yollara, verilmeyen kadrolara, merkezi iktidarın ve sermayenin ambargosuna, hükümetin mobbingine kafayı çarpmamak mümkün müdür? Bir biçimde muhalif dinamiklerden güç alıp yol alabilirsiniz elbette. Ama hepsini aşarsanız, asparagas bir yolsuzluk operasyonu patlar başınıza. Eğer Kürtseniz zaten yeriniz bellidir. O da olmadı, “suyu nasıl bedava yaparsın, lan” diye üstüne yürürler.

Görülmemiş şey değildir.

Ve bu durumda, AKP ile belediye yarışına girdiğinde, sadece ve sadece belediye yarışına girdiğini sanana, ‘kendi düşen ağlamaz’dan başka ne denir?

Yani bizim yaptığımız sadece AKP’yi teşhir değil, bir başka siyasetin, devrimci, radikal bir siyasetin yolunu açmaktır.

Ve bütün örneklerin buluştuğu, tutarlı bir bütünlük kazandığı bir paket var karşımızda. 30 Mart için söylenen, Cumhurbaşkanlığı seçimine aynen uyarlanabilir. AKP dönemi yolsuzluklarının AP veya ANAP veya SHP-DYP yıllarıyla benzeşmeyen yanları çok önemlidir. Kadınlar her zaman töre niyetine öldürülmüştür. Ama bugün kadınları savunmak için koruma istemek, sığınma evi açmak boş önerilerdir...

Birkaç gündür yeniden güncellenen Kürt çözümü konusu da bu mantıktan kopuk olarak ele alınamaz.

Alınırsa, Şırnak Valisi Hasan İpek adlı zatın Abdullah Öcalan’ın katkılarını takdirle karşıladığını dile getirdiği konuşması Kürtleri gururlandıracaktır. Ama AKP’nin yürüttüğü bir çözüm sürecinde, değil gururlanmak, heveslenmek bile saçmadır. Nasıl seçimde konu sadece seçim değilse, çözüm sürecinde de gündem sadece Kürtlerin bazı hakları olamaz. Kürtler, kendilerine bazı hakların tanınması karşılığında bir şeriat diktasına ve bölge savaşlarına rıza göstermeye çağrılıyorlar. Durum özetle budur.

AKP ne dese, yanıt aynı olmalı: Önce hesap ver! Örneğin Roboski’nin hesabını ver!

Bunlar hesap değil en fazla asfalt, çözüm değil kesinlikle ve yalnızca ölüm verirler.

Ve bizimki, kendini tekrarlayan, sıkıcı bir teşhir değil, siyasi iktidar mücadelesi, sosyalizm mücadelesidir.