Haydi siyasete, haydi örgüte

Haziran Direnişi, gücünü kitleselliğinden aldı. AKP rejimine karşı bütün toplumsal rahatsızlıklar aynı baraja akıyor ve ortaya inanılmaz bir enerji çıkıyordu.

“Bin çiçek açsın” denebilir mi?

Diyelim ama yanına “beş benzemez” de yazalım.

Bin çiçek fikri toplumsal dayanışmayı benzersiz bir ölçeğe taşıdı. Türkiye toplumunun uzun süreli çürüyüşünü durdurdu.

Ama hareketin bu genişliğini yalnızca olumlamak, saflığın ötesinde ideoloji, siyaset, örgütlülük, öncülük gibi kavramları gereksiz saymak olur.

Dayanışma güzel. İdeolojiyi, siyaseti, örgütlülüğü, öncülüğü dayanışmacı kılabiliyor muyuz? Beceri orada!

Direnişin en görkemli buluşmalarından biri Gazdanadam Festivali sırasında Yoğurtçu Parkı’nda forum düzenlenmesine ne demeli? 7 Temmuz yine birleştirdi. Binlerce açıdan birbirinden farklı yüzbinler birbirlerini anlamaya, sevmeye çalışıyorlardı. Gençler büyüklerine sevgiyle, büyükler evlatlarına öğrenme arzusuyla sarılıyorlardı. Asıl çimento ise hükümet istifaydı, Tayyip’e öfke ve aşağılamaydı, boyun eğmeme çağrısı ve ay yıldızlı bayraktı.

Hükümet istifa sloganını benimsemeyenler var. Erdoğan giderse yerine ne konacağına mı takılıyorlar, “boyun eğme” dövizinin eski bir seçim sloganı olduğunu hatırlayıp alerji mi hissediyorlar, ulusal bayrağın devlet erkanının ve sağın elinden alınıp barikata dikilmesinin önemini mi kavramıyorlar?

Festival bitti ve Taksim Dayanışma ertesi gün eyleme çağırdı. Demek ki kimileri Kadıköy’den memnun olmamışlar. Oysa direniş AKP’yi bir kez daha kitlesiyle, aklıyla, sanatıyla ve eğlene eğlene ezip geçmişti! O çıtanın altına inmek niye?

Yanıt kuşkusuz ideolojik-politik farklılaşmalarda gizli. Üstünü örtmeye, görmezden gelmeye gerek yok.

Hareket gücünü kapsayıcılığından ve aynı anlama gelmek üzere ideolojik karmaşasından aldı. Ama bu durumun ilanihaye sürdürülmesi sadece fantezidir. Fantezi siyaseti erteler.

“Doğrudan demokrasi”de olduğu gibi.

İnsanların sonsuz derecede duyarlı hale gelmesi, dillerinin çözülmesi, hayata müdahale etmeleri ne güzel. Haziran sonrası Türkiye değişti zaten!

Ama siyasetsizlik ve örgütsüzlük en erdemli kitle dinamiklerini çürütmeye kadirdir. Doğrudan demokrasi adına bu çürümeye göz yumulabilir mi?

Egemenler örgütlüyse, halk daha da örgütlü olacak. Karşı tarafın aklında bin tilki geziniyorsa, halk hareketinde o tilkiler göğüslerini gere gere alanlara, parklara, mezuniyet törenlerine, işyerlerine, mahallelere çıkacak, halk kendi dürüst, dayanışmacı siyasetini üretecek.

Doğrudan demokrasi fantezisi bundan rahatsızlık duyarsa kendini izole edecek, çürüyecek. Ama hareketin kendisi siyaset yapacak, örgütlenecek!

Bir örnek daha: İftar.

Doğrudur, AKP’nin ne yapacağını bilemediği Taksim Alanı ve Gezi Parkı’nı yeniden açan, iktidarı boşa düşüren “iftar açılımı” olmuştur. Halk ayaktaysa çaresi bulunuyor! Egemen güçlerin bütün oyuncakları itinayla ellerinden alınır.

Ama iftar aynı zamanda başka bir şey... Haziran Direnişi inananlarla uyumsuzluğa düşmeksizin ama kesinlikle seküler bir niteliğe sahiptir. Direniş iftarı bu barışıklığa ve dayanışmaya dayanarak AKP’yi tiye almanın ötesinde, “kim daha büyük masa kuracak” yarışının kapısını açarsa iş değişir. Haziran Direnişi gücünü, yaygınlığını, kitleselliğini dinin dışında bir kitle siyaseti alanı yaratmasına da borçludur. Hareketi iftarla, sahurla, teraviyle dinselleştirmek, tam tersine daraltıcı olur.

Genişlemek mi istiyoruz? O halde siyaset, o halde örgüt!