Enayi yerine koymak

Suriye sınırında kaçakçılık denince akla başka şey gelmezdi.

Sınırlar ihlal edilmek için... Sınır-lama kendine özgü ekonomik ilişkiler yaratır. Buna çağımızda kaçakçılık deniyor. Merkezi devlet olarak değil, devletin uzantısı farklı otoritelerin vergilendirdiği faaliyetler bunlar.

Hatay’da, yerel olarak vergilendirilen ve merkezi olarak kaçakçılık diye tanımlanan bu faaliyet, sınırın iki yanına da geleneksel olarak önemli getiri sağlar(dı). Darda kalan esnafın arabaya atlaması, depoyu doldurup, zeytin yağlarını yükleyip ertesi sabah dönmesi çok rastlanan öykü. Tabii toplamda ortaya çıkan değerin bu kadar mütevazı olmayacağını söylemeye gerek yok.

Son birkaç aydır bölgeden gelen haberlerin ise konuyla ilgisi yok.

“Sınıra yaklaşmamaları konusunda uyarılan şahıslar, Türk askerine ateş etti.”

“Suriye tarafında yaklaşık 100 aracın kaçakçılık yapmak için toplandığı...”

“1000 kişilik kaçakçı grubu...”

“Atlı kaçakçı grubu sınırın öte yanına geçerek...”

“Sınırı geçmek isteyen kaçakçı konvoyuna gaz bombası atılarak...”

Geleneksel kaçakçının çatışmayla işi olmaz! Mayınlar tehlikelidir tabii. Ama zaten mayın çoğunlukla, kaçakçının hayatını tehdit ederek söz konusu faaliyete yasak koymaya yaramaz. Mayın, bütün sakilliği ve alçaklığıyla, tüccarı hoşgörülen ticaret kanallarına yönlendiren bir ekonomik enstrümandır!

Mafyalaşma dışında ortalama kaçakçı, yaşamını risk alarak sürdüren bir emekçidir. Son haberlere konu olan kişilere kaçakçı demek, bu emekçilere hakarettir.
Ya Türk Silahlı Kuvvetleri’nin açıklamalarına ne demeli!

“Açılan ateşe angajman kuralları kapsamında ateşle karşılık verilerek...”

Sınırdan yasadışı geçiş için angajman kurallarına gönderme yapan bir ordu... Bu bir fıkra mı?

Türkiye’yi enayi yerine koyanlar kendilerini gülünç hale getiriyorlar.

İşin aslı belli.

Emperyalizm, uluslararası şeriatçı çeteleri Suriye’nin başına sardı.

Hatay bu kiralık katillerin en önemli geçiş bölgesi haline geldi.

Sonra işler beklendiği gibi gitmedi. Şam direndi, çeteler sınır boyunda sıkışmaya başladı.

Emperyalistler Esad’ı apar topar devirme fikrinden uzaklaşıp savaşı yaymaya yöneldiler. Nasılsa taş üstünde taş kalmayan yeni Suriye, İsrail’in karşısına dikilen eski Suriye’ye göre büyük kazançtı!

Dediler ki, perişan olmuş Suriye’yi cepde kâr sayalım birkaç on bin katili Erdoğan düşünsün!

Kaçakçı diye yutturulan güruh, bir süre önce AKP beslemesiyle, ordu gözetimiyle, bilumum gizli servis desteği ve şeyhlerin parasıyla bölgeyi mesken tutan paralı askerler. Sınırları delik deşik eden, kontrol noktalarının, kampların teslim edildiği, araç kaçıran, devletin sayısız ambülans tahsis ettiği katil takımı!

Komşu ülkenin tarımsal ürünlerini, sınai tesislerini yağmalıyor, Türkiye üstünden pazarlıyorlardı. Kanlı işlerini finanse ediyor, tatlı para kazanıyor, üstelik Suriye ekonomisini tahrip ediyorlardı.

Ama Suriye halkının yanı sıra Hatay halkı da çetin çıktı.

İki canını armağan ettiği Haziran Direnişini Temmuza yayarak mücadeleciliğini yine kanıtlayan Armutlulu, Samandağlı, Harbiyeli ve başka yerlerden Hataylı halkımız!

Savaş politikasına çomak soktuk.

Ama şimdi çetelerimiz oldu!

Onbinlerce yağmacı katil alıştıkları gibi devam etmek istiyorlar. AKP’yle sürtünüyorlar ikide bir.

Yağmacılık dışında, kendilerini önemli ve güçlü göstermek, Türkiye’yi savaşa kışkırtmak, belki başkaları adına mesaj vermek için Reyhanlı benzeri işlerin de içinde olacaklar. AKP’yle pazarlık bu.

Kimileri seçmen diye devşiriliyor, kimileri yerleşimci oluyor bir nevi.

AKP medyası ise halkı enayi sayıp “kaçakçılar” diyor.

Haziran’dan önce küçük de olsa yutturabilirlerdi. Artık mümkün değil.