Çaktırmadan

Artık zam değil düzenleme veya güncelleme yapılıyor. Böyle dendiğinde gelirinizin azaldığını çaktırmamış oluyorlar. Öyle mi olunuyor?

O kadar ki, kamuda maaşlara enflasyon farkı eklendiğinden hareketle, medya haberi enflasyon değil de maaşlardaki artış üzerinden verebiliyor. Böyle olunca çakılmıyormuş…

İki gündür ABD’nin ağır tepkisini kışkırtan bir unsurun da, AKP’nin rahibi serbest bırakma taahhüdünü son dakikada ev hapsine çevirmesi olduğu söyleniyor. Doğru mu değil mi, bilemiyoruz. Ama dış politikada da “çaktırılmıyor” olabilir.

Kimilerinin antiemperyalizm diye heyecanlandıkları “şey”e ben yabancı düşmanlığı diyeceğim. Herkes bize düşman ve kıskançlıktan kuduruyor ya; ABD askeri yetkililerinin gerginliğin kendi konularını etkilemeyeceği yolundaki açıklamaları, bu safsatalarla örtülüyor aslında.

Adnan hocanın memlekete yayılmış adam ve kadınlarının isimleri yayınlanıyor, ama sadece AKP değil, kimse üstüne alınmıyor! Çaktırmıyorlar yani.

Bu hikaye böyle gidiyor. Herkes her şeyi biliyor. Atatürk’e küfreden kadını neyin, kimin teşvik ettiğini bilmemek mümkün mü? Ama kışkırtıcılar kışkırttıklarını içeri atarlar, olur biter.

OHAL kararlarının yasa hükmünde olduğunu ilan etmek aslında yok hükmündedir. OHAL’in yasal tanımı sınırlarını da çizer çünkü. Yalnızca OHAL’in gerekçesiyle ilgili olması gereken bu kararnamelerin OHAL ile yürürlükten kalkması, mantığın ve yasaların emriydi. Lakin OHAL’le ilgisiz bir sürü tasarrufta bulunulmuşsa ve bunlar sürdürülecekse çaktırmamanın bir çözüm olacağını varsayabilirsiniz. O kadar holdinge el koymuşsunuz, servetler el değiştirmiş; istense de geri döndürülemeyeceği belli. Madem öyle çaktırma! Kamu o kadar istenmeyen şahıstan hazır kurtulmuşken, OHAL bitince işbaşı yapmaları nasıl kabul edilsin? Yasa oldu deyin, geçin. İşten çıkarmalar kapıda, direniş, grevler kaçınılmaz. OHAL’in sürekli kılınması ve hiç sorgulanmaması lazım demek ki!

Türkiye cepten eksilen parayı da, en cumhuriyetçilerin arasında postmodern tarikatçıların gezdiğini de ve diğerlerini de biliyor olabilir. Ama söylenmezse olayın görünmez olduğunu varsayabilirsiniz.

Her şey görünmektedir oysa. Kral da çıplaktır basbayağı.

Ama “çaktırmamak” bu anlama gelir zaten.

***

Bilmek ama bilmezden gelmek Türkiye’de bir yönetim tarzı haline gelmiş bulunuyor. Kuşkusuz çok önceden başladı bu tarz. Önce sanıldı ki başkanlık veya reislik sistemi sorunu çözecek. Bütün yetkiler seçimi kazanana verildi mi, yapılan her şey, yasaya, hukuka uygun hale gelecek. Hem hukuksal, hem de siyasal ve toplumsal açıdan meşru olacak diktatörlük. Ama öyle olmadığı açığa çıkmış bulunuyor. Ortada meşruiyetin m’si yok. O zaman… çaktırmayın işte!

Çarkların çaktırmadan çevrilebilmesi bir saçmalık, yani açıklaması olmayan bir olgu, tek adama özgü bir hal zannedilebilir. Değildir. Çünkü bir kere, çarkların bu şekilde çevrilmesinden egemen sermaye sınıfı şikayetçi değildir. Memnundurlar kararnameyle servetin el değiştirmesinden ve akla gelebilecek başka oldubittilerden.

İkinci olarak da, resmi veya düzen içi muhalefetin de şikayeti lafta kalmaktadır. Şu, seçim kampanyası pek başarılı bulunan İnce’nin OHAL ihraçlarıyla ilgili söylediğini ben not etmiştim. Muharrem bey diyordu ki, hakkında soruşturma açılmayanlar göreve dönecek, diğerleri için soruşturmanın sonucu beklenecek! Yeni OHAL bitse de, OHAL’i sürdürmenin yolunu gösteriyordu başarılı kampanyacı! Muhalefet böyle olunca, iktidar niye çaktırsın ki?

Başkanlık sisteminin bir özelliği de budur. Ancak kralın çıplak olduğunu görmezden gelen de, çıplaklığın görünmez olduğunu zanneden de aptallaşır. “Çaktırmadan iktidar” ancak aptallar tarafından aptallar üstünde uygulanır. Burada çemberi kıracak olan akıl kişisel bir meziyet değildir artık. Kral çıplak diye bağıracak “biri” çıkarsa, bunun bir değeri olmayacaktır. Akıl artık emekçilerin örgütlenmesinin bir ürünü olabilir yalnızca.

Bu örgütlenme bağırmaya başlayana kadar, AKP politika üretimine de aynı tarzı egemen kılacaktır. En olmayacak başlıklarda bile…

***

Örnek Kürt sorunu olsun.

12 Temmuz’da Barzani’nin yayın organı Rudaw’da bir söyleşi yayınlandı. Söyleşide AKP’ye servis sunan Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi ORSAM’ın AKP’li Başkanı konuşuyordu.

(http://www.rudaw.net/turkish/interview/12072018)

  • “Yeni bir barış süreci” başlayacaktı.
  • Süreç yerel seçimlerden önce başlamayacaktı.
  • Barış PKK’yi içermeyecekti.
  • Süreç HDP’yi blok olarak değil, ama uyumlu, yani “silahı reddeden ve demokratik yolları benimseyen” parçaları üstünden muhatap alabilirdi.

Ben ekleyeyim: Demek ki, uyumluluk AKP’nin yerel seçim politikasına taş koymamak ve PKK’nin silahsızlandırılması gibi kriterlerle tanımlanacaktı.

En güzeli:

  • “Strateji araştırmacısı” muhatapların kim olduğuna ve sürecin içeriğine ilişkin “resmi bir tanımlama yapılacağını düşünmüyordu.”

Bu düzende Kürt sorunu çözülemez dedik hep. Şimdi, çözüyoruz bile demeyeceklerini anlıyoruz. Çaktırmadan, tanımlamadan çözeceklermiş…

Bu oltaya çok atlayan çıkacaktır. Dedik ya, bu bir toplu aptallaşma.

Aptallaşmanın alternatifini de söylüyoruz: İşçi sınıfı örgütlenecek. Aptallar çok şaşıracak.