AKP borsası

Aydemir Güler'in “AKP borsası” başlıklı yazısı 25 Mart 2013 Pazartesi tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Bu yazı Pazartesi yayınlanıyor, ama ben Cuma’dan yazıyorum. Hafta sonu yolculuk ve toplantılarla geçecek ve ben yazı yetiştirememe riski yerine erken yazma riskini alayım dedim...

Dün 21 Mart’tı ve demokratik, sol kamuoyunun Öcalan’ın mesajı ile bunun hükümet cenahında yarattığı karşılıktan memnun kaldığı izlenimi ortaya çıktı. Barışa memnun olmamak mümkün müydü?

13 Mart’ta “Bu müzakere çok su kaldırır” demiştim. Çok nedeni var ve Diyarbakır’da onca kalabalığın Öcalan’ın mesajını dinlemesi ve AKP’nin bu mesajın içeriğini beğenmesi bu nedenleri yok etmiyor.

Ancak müzakerenin çok su kaldırması derken, verdiğim bir örnek tam da BDP’nin Newroz sloganından yola çıkıyordu. O slogan “Öcalan’a özgürlük, Kürdistan’a statü” idi.

AKP uzun süredir iktidarda ve karşısında çok huzursuzluk birikti. Şimdi sorun, bu birikime Türk milliyetçiliğinin yapacağı eklemedir. Bu, ciddi oy kaybı demektir. Oysa bu parti küçülmez, biter! AKP ya iktidardır, ya da hiçbir şey.

Artık tanıdık ciddi bir risk karşısındaki AKP’nin davranışı, gerisin geri kaçmak değil, yelkeni malum rüzgarlarla doldurup vites büyütmektir.

Müzakere meselesinde de aynı şey oluyor. “Öcalan’a özgürlük” sloganının riskini, savaşı hemen durdurarak azaltır, Kürt faktörünü İkinci Cumhuriyetin ve Büyük Ortadoğu’nun uyumlu bir parçası haline getirerek tersine çevirebilirsiniz. Bu yola burun kıvıran veya alenen direnen burjuva siyasetleri elimine olur, o durumda.
AKP, üçüncü iktidar döneminde kendi dışındaki yelpazenin küçük bir parçasını kapsıyor ve giderek daralıyordu. 21 Mart 2013 itibariyle bu daralmanın bir süreliğine durdurulmuş olması mümkündür. Çok geniş kesimlerin yaşanan sürece övgü düzmesinin birtakım sonuçları olacaktır mutlaka.

Adeta AKP’nin hisseleri çok oynak bir borsaya yatırılmıştır ve günbegün değişmektedir.

Bir de ilginç bir şey var: 21 Mart itibariyle AKP’nin hanesine yazdığı artı puanlar Hacettepe’de ve ODTÜ’de yitirdiklerinin geri dönmesiyle elde edilmedi. Üniversite gençliğinin arasından “ya adamlar beni fena dövdü, gaza boğdu, ama Kürt sorununu çözüyorlar ya, helal olsun valla” diyecek birileri çıkabilir İnsandır, yapar...

Ama sayıları çok sınırlı kalacak, bu yönde aklı dağılan genç, kendisine “saçmalama oğlum/kızım, nasıl yaparsın da AKP’nin Kürt sorununu çözüp akan kanı durdurabileceğine inanırsın” diye çıkışan arkadaşına laf yetiştiremeyecektir.

Aynı durum, HES’e karşı önceki hafta yürüyen köylü, direnişi kırılmaya çalışılan işçi, dayak yiyen sağlık emekçisi için de geçerli.

Kentsel dönüşümün, son ana kadar “benim payıma ne düşer” diye bekleyen ve iş işten geçen mağduru ile kendi canı doğrudan yanmayıp kentte demokrasi solumak türünden motivasyonlarla bir iki harekete katılan orta sınıf aydını buraya almıyorum.

Gördüğünüz gibi, hafife almamakla birlikte AKP’nin olası gerilemesinde Türk milliyetçiliğinin payıyla ilgilenmiyorum. Orada bir kısım CHP var, İP var, MHP var.
Ben sol-demokratik kamuoyuyla ve tabanla ilgiliyim. Buradan hareketle diyorum ki, AKP borsası çok oynayacak.

Gidenlerin de bir bölümünün geri gelme olasılığı yok.

Türklerin ve Kürtlerin din kardeşliği lafzı Türk ve Kürt Alevileri açık açık dışlar. Daha Öcalan’ın mektubunu okuyanların nefesi yerine gelmeden başlayan tartışmalardan bir tanesi, PKK’lilerin nereye gideceği üstüneydi. Cin fikirlerden biri PKK’nin İran’a karşı savaşa tutaşabileceğini düşünüyor, bir başkası Suriye Kürdistanının tahkim edilmesiyle Esad’ın zora gireceğini, bunun Şam’ı çökerteceğini umuyordu.

Bu tartışmaların irite edeceği kesimler de az değil ve barış vaadi bunları kazanmaya yetmeyecek.

Üstelik barış vaadi tam bir karşılıksız çektir. Her karşılıksız çek gibi, foyasının ortaya çıkması için biraz zaman gerekmektedir.