RÖPORTAJ | Avukat Müjde Tozbey Erden: Çocukları annelerinin katiline vermeyin

Müjde Tozbey Erden öldüren babanın kendi ailesinin, -istisnalar dışında- annenin öldürülmesi konusunda babayı haklı bulduklarını ve her defasında anneyi suçlayıcı, öldürülmeyi hak ettiğini düşündüklerine dair sözler sarf ettiklerini hatırlatıyor ve dernek olarak çocuğun öldürülen annenin ailesine teslim edilmesini sağlamaya çalıştıklarını anlatıyor.

Hatice İkinci

Geçtiğimiz hafta üç gün boyunca anneleri babaları tarafından öldürülen çocukların durumunu konuştuk. Bu çocukların velayetinin çoğunlukla katil babaya verildiğini ve çocukların, bu babaları yetiştiren ailelerin yanında büyümek zorunda bırakıldıklarını anlattı bize uzmanlar.

Önce Çocuklar Ve Kadınlar Derneği Genel Başkanı Müjde Tozbey Erden, “öldüren babanın ailesinin, -istisnalar dışında- annenin öldürülmesi konusunda babayı haklı bulduklarını, her defasında anneyi suçlayıcı ve öldürülmeyi hak ettiğini düşündüklerine dair sözler sarf ettiklerini” hatırlatıyor. Ve ekliyor: “Çocuğun, annesinin öldürülmesini haklı bulan bir aile içinde büyümesini doğru bulmuyoruz. Bu yüzden Dernek olarak davaların takipçisi olarak, çocuğun babaya değil, öldürülen annenin ailesine teslim edilmesini sağlamaya çalışıyoruz.”

ÖNCE ÇOCUKLAR VE KADINLAR DERNEĞİ 

Önce Çocuklar Ve Kadınlar Derneği, mağdur durumda olan çocuklara ve kadınlara yönelik her türlü şiddet, baskı ve ayrımcılıkla mücadele etmek üzere 2018’de kuruldu. Dernek, kadın cinayeti davalarında öldürülen kadınların ailesinin yanında yer alarak, onlara destek sağlamayı amaçlıyor. Dernek bünyesindeki avukatlar, sanıkların en ağır cezaları alması için davalarda gönüllü olarak çalışıyorlar. Dernek ayrıca, cinsel taciz, cinsel sarkıntılık, tecavüz ve çocuğa yönelik cinsel istismar davalarında da mağdur kadın ve çocuklara hukuksal destek sağlıyor.

Derneğin en büyük hedeflerinden biri ise tecavüz ya da şiddet mağduru olup, ailesi ve yakınları tarafından dışlanmış, sokağa atılmış olan çocuklar için bir sığınma merkezi açmak. Açılması planlanan bu merkezde eğitim, tedavi ve barınma ihtiyaçları karşılanan çocukların topluma kazandırılması hedefleniyor.

Önce Çocuklar Ve Kadınlar Derneği Genel Başkanı Müjde Tozbey Erden de çocuklara yönelik cinsel istismar, kadınlar ve LGBT bireylerinin yaşadıkları şiddet olaylarında mağdurların yanında durup, gönüllü ve ücretsiz olarak vekilliklerini üstlenmiş bir avukat. Bu son derece önemli meseleyi konuşmaya Erden ile devam edeceğiz.

Önce Çocuklar Ve Kadınlar Derneği olarak bu çocukların velayetine ilişkin tam olarak neler yapıyorsunuz?

Biliyorsunuz, kanunlarımıza göre her çocuğun velayet hakkı öncelikle annesine ve babasına aittir. Anne ve baba, boşanmadıkları sürece bu velayet hakkını birlikte kullanırlar. Bir babanın, anneyi yani eşini öldürmesi halinde ise çocuğun velayeti yaşayan babaya kalır. Ancak babanın, eşini öldürmesi nedeniyle cezaevine girmesi halinde, çocuk üzerindeki velayetini kullanamayacağı ve çocuğu koruyamayacağı düşüncesi ile çocuk devlet koruması altına alınıyor. Yani çocuk, Çocuk Esirgeme Kurumu’na yerleştiriliyor. Eğer çocuğun teyzesi, amcası, nene ve dedesi varsa, çocuğu istiyorlarsa, devlet araştırma yaparak çocuğu aileden bir kimseye de verebiliyor. Biz ise bu durumda devreye giriyor ve çocuğun babanın değil, öldürülen annenin ailesine teslim edilmesini sağlamaya çalışıyoruz. Çünkü öldüren babanın kendi ailesinin, -istisnalar dışında- annenin öldürülmesi konusunda babayı haklı buldukları ve her defasında anneyi suçlayıcı, öldürülmeyi hak ettiğini düşündüklerine dair eylem ve sözleri bulunmakta. Çocuğun, annesinin öldürülmesini haklı bulan bir aile içinde büyümesini doğru bulmuyoruz.

Bu konuda başarılı olduğunuz davalar var mı?

Tabii. Mesela Antalya’da, cezaevi firarisi olan eşi Sedat Uluışık tarafından bıçaklanarak öldürülen Sultan Uluışık’ın dört ve beş yaşlarında iki çocuğu vardı. Bu iki çocuk annenin öldürülmesi, babanın cezaevine konulması nedeniyle, devlet koruması altına alınıp Çocuk Esirgeme Kurumu'na yerleştirildi. Ancak tüm bunlardan önce, çocukların teyzelerine ve anneannesine çocukları almak isteyip istemedikleri soruldu. Fakat akrabalar, çocukları almak istemediler, çocuklar da Çocuk Esirgeme Kurumu'nda kaldı. Öldüren babanın kendi ailesi tarafından yani amca tarafından çocuklar alınmak istendi, ancak babanın kendi ailesinin içinde çok fazla adi suç işlediklerini gösterir sabıka kaydı bulunması nedeniyle, devlet çocukları amcaya vermedi. Dört yaşındaki küçük kızımızı koruyucu aileye verdi. Kızımız çok mutlu, beş yaşındaki oğlumuz ise halen Çocuk Esirgeme Kurumu'nda yaşıyor.

Öldürülen anne ve öldüren babanın aileleri tarafından çocukların istenmemesi durumuyla çok sık karşılaşıyor musunuz?

Maalesef evet.

Bir ekleme yapmak istiyorum, eğer Sultan Uluışık’ın kendi ailesinden bir kimse, çocuğu almak isteseydi çalışan kaydı olmuş olsaydı, idari kurumlar tarafından çocuğu almak isteyen aileye koruyucu aile maaşı bağlanabilirdi.

ÖLDÜRÜLEN ANNENİN AİLESİNE VERMEME GEREKÇESİ: BABAYLA İHTİLAF!

Yine, Çorum’da eski eşi Yakup Mensur tarafından kurşunlanarak öldürülen Gamze Kuru’nun üç yaşında küçük bir kızı vardı. Küçük kızımız, Gamze öldürülür öldürülmez devlet koruması altına alındı. Ancak Gamze’nin anne ve babası küçük kızımızı almak istedikleri halde, nene ve dedeye kızımız verilmedi. Öldüren ve öldürülen aileler arasında ihtilaf olması gerekçe gösterildi. Oysa tüm cinayetlerde iki taraf arasında ihtilaf doğar. Kızımız bir buçuk sene boyunca Çorum Çocuk Esirgeme Kurumu’nda kaldı. Ancak derneğimizin mücadelesi ile kızımızın dayısı vasi olarak atandı, kızımızın teyzesi ise koruyucu aile oldu ve kızımız artık annesinin ailesi ile yaşıyor. Öldüren babanın kendi ailesinin talebi olmasına rağmen, kızımız baba değil, annesinin ailesine teslim edildi.

Van’da evlendiği günden itibaren sürekli olarak şiddete, tehdide ve hakaretlere maruz kalan ve 2014’de eşi Nihat Özister tarafından 17 yerinden bıçaklanarak öldürülen Dilek Özister’in dört çocuğu da cinayetin olduğu gün, Dilek’in anne ve babasına teslim edildi. Sonrasında tarafımızca dedenin vasi olarak atanması için Sulh Hukuk Mahkemesi’nde dava açıldı ve vasi olarak atanması sağlandı. Yine öldüren babanın kendi ailesine –talep olmasına rağmen- çocuklar verilmedi.

Görüleceği üzere öldürülen kadınların çocukları, her zaman devlet koruması altına alınıp Çocuk Esirgeme Kurumu yurtlarına yerleştirilmekte. Ancak mücadelelerimiz ve açtığımız davalar ile çocukların kendilerine sevgi ve şefkat gösterebilecek, teyzesinin, dayısının, anneanne ve dedesinin yanına yerleştirilmesi sağlanıyor, hatta burs sağlanıyor, kısacası bu çocuklarımız için daha rahat yaşam olanakları yaratmaya çalışıyoruz. Her zaman dediğimiz gibi, mücadeleye devam ediyor ve düzene, çocukların aleyhine olan kanunlara boyun eğmiyoruz.

Genel olarak bu başarılı sonuçlara avukatların özel çabaları sayesinde ulaşılıyor ama değil mi?

Yasalarımız mağdur çocukları koruyan nitelikte, ancak uygulamada birçok sorun ile karşılaşılıyor. Bizler haklarını ve hukuksal yolları bilmeyen mağdurlara yol gösteriyoruz ve halka yabancılaştırılmış yargı erki ile mücadelelerini kolaylaştırıyoruz.

Zaten annesini veya kızını kaybetmiş, -üstelik de vahşice bir cinayetle kaybetmiş- ve bunun acısını yaşayan insanların içinde bulundukları ruhsal duruma uygun bir işleyiş yok maalesef. Kamu kurumları bu olayı devletin sorumluluğunda görmüyor ve devlet öldürülmekten korumadığı kadının çocuğunun veya ailesinin acısı ile de hassasiyetle ilgilenmiyor doğal olarak.

TEK SORUN HAKİMLERİN DENEYİMSİZLİĞİ DEĞİL: BİLDİĞİMİZ ÖNYARGILARI MAHKEMEYE TAŞIYORLAR

Hakimler ve savcılar bu tip davalar konusunda yeterince donanımlılar mı?

Geçen gün haber portalınızda hâkimlerin yüzde 45’inin kıdeminin üç yılın altında olduğuna dair bir haber vardı. Bu bize çok şey anlatıyor ama sadece deneyimsizlikle ilgili değil sorun. Yargı kurumlarında çalışan personelin bu konuyla ilgili tutumunda da büyük sorunlar var. Hep söylediğimiz şey, erkeğin öldürmekte haklı olduğu kanaati, düşüncesi, sadece sokaktaki insanda değil, hâkim ve savcılarda da var. Bu nedenle çocuğu öldüren babanın ailesine vermekte beis görmedikleri zamanlar olabiliyor. Ama mücadelemiz bu duruma izin vermiyor.

Velayet verilecek aileye ilişkin araştırma nasıl yapılıyor, titizlikle yürütülüyor mu bu süreç?

Tabi ki titizlikle yürütülmüyor. Ancak idari kurumlar, kendi koruma evleri ile vasi atanacak aileyi kıyasladığında aileyi daha güvenlikli buluyor. Yani idari kurumlar da, kendilerini iyi tanıyor. Kurumlarımız dökülüyor. Zaten kadın cinayetleri meselesi bizi ülkemizin ne durumda olduğuyla yüzleştirdigi için içimizi bu kadar acıtıyor ve yine aynı nedenle devlet tarafından üzeri örtülmeye çalışılıyor.

Çocukların görüşleri de alınıyor mu bu davalarda?

Tabi ki. Ancak çocuğun algılama, anlama yeteneğine, kendini anlatabilecek yetişkinliğe sahip olması gerekiyor. Bu durumda çocuğun görüşü çok etkili olur. Ama dediğim gibi, önemli olan zaten süreç içinde travmatize olmuş çocuğun ruhsal iyilik halinin gözetilerek sürecin işletilmesi.

ÖLDÜREN BABANIN AİLESİ ÇOCUĞU GANİMET OLARAK GÖRÜYOR

Bu davaları takip ederken en çok hangi sorunlarla karşılaşıyorsunuz?

Öldüren babanın ailesi ile karşı karşıya kalıyoruz örneğin. Ailelerinden olan babanın cezaevine konulmasından dolayı çocuğu kaybetmemeleri gereken bir savaşın ganimeti olarak görüyorlar. Özellikle çocuk erkek ise.

Sizin gibi donanımlı avukatlara ulaşamayan yakınlar ne tür zorluklar yaşıyorlar dava süreçlerinde?

Kızlarının öldürülmesinden sonra kızlarını suçlayan katile karşı mahkemelerde kendilerini ve kızlarını savunmada yalnız ve vekilsiz kalıyorlar. Ayrıca torunlarını, kızlarının çocuklarını görememe ihtimali ile karşı karşıya kalıyorlar

Önce Çocuklar Ve Kadınlar Derneği olarak yaptıklarınızdan biraz söz eder misiniz?

Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği olarak sadece kadın cinayetleri davalarına bakmıyoruz. Yaşam hakları ellerinden alınan kadınların, anneleri öldürüldükten sonra mağdur olan çocukların hayatlarını kolaylaştırmak ve güvenilir hale getirmek içinde mücadele ediyoruz.

Öncelikle kadın cinayeti davasında ücretsiz vekilliklerini üstleniyoruz. Geride kalan çocukların yetimhanede kalmalarına engel olmak için, annelerinin yakınlarından, ailesinden insanların çocuklara koruyucu aile olmaları için gerekli başvuruları yapıp, davalar açıyoruz. Maddi sorun yaşayan ailelere, maddi destek sağlayıp, çocuklar için eğitim bursları sağlıyoruz.

'KAYBEDİLEN DAVALARDA ÇOCUKLA İLETİŞİM KURMA HAKKIMIZ OLMUYOR'

Çocuklarla iletişiminiz sonrasında da devam ediyor mu?

Evet mutlaka, çünkü bu çocukların yaşamlarının parçası olduğumuz gibi, onlar da bizim yaşam sevincimiz oluyor. Her dönem sonunda bize karnelerini getiren veya uzakta ise fotoğrafını gönderen, çizdiği resimleri gönderen veya bize mektup gönderen çocuklarımız var.

İstemediği halde babasının evinde yaşamak zorunda kalan çocuklarla da iletişiminiz var mı?

Maalesef, aile doğrudan iletişim kurmamıza engel olduğu gibi, bizim böyle bir yasal hakkımız da bulunmuyor.