HDP'den üst düzey istifa: 'Parti yamalı bohçaya benziyor'

HDP MYK Üyesi ve eski İzmir Milletvekili Müslüm Doğan, partisinden istifa ettiğini açıkladı. Sert eleştirilerde bulunan Doğan, 'Parti yamalı bohçaya benziyor' dedi.

Haber Merkezi

HDP MYK Üyesi ve eski İzmir Milletvekili Müslüm Doğan, partisinden istifa ettiğini açıkladı. 

Gazete Duvar'dan Nergis Demirkaya'ya istifa süreciyle ilgili konuşan Doğan, HDP'ye dönük sert eleştirilerde bulundu, "Parti yamalı bohçaya benziyor" dedi.

7 Haziran 2015 seçimleri sonrası kurulan seçim hükümetinde Kalkınma Bakanı olarak da kısa bir süre görev yapan Doğan, istifa nedeni olarak parti içindeki "oligarşik yapı"yı gösterdi. 

"Devlet 15 Temmuz sonrası tüm demokratik süreçlerden uzaklaştı. Cumhuriyetin birikimi, değerleri yok edildi. Biz siyasal İslam dediğimizde havaya zıplıyordu arkadaşlar. Ama kurulan siyasal İslamdır" diyerek HDP içerisindeki tartışmalara değinen Doğan, "Biz meclise girmezsek AKP şu kadar alacak siyaseti" sayesinde barajın geçildiği yorumunu yaptı.

Doğan'ın Gazete Duvar'a verdiği mülakatın bazı kısımları şu şekilde:

Ne zaman istifa ettiniz?

Seçimlerden sonra 12 Temmuz’da istifa ettim. Dilekçemde sadece, "Gördüğüm lüzum üzerine partiden istifa ediyorum. İlgili mercilere bildirilmesi hususunda rica ederim" ifadeleri vardı. Bu da bir tepkiydi aslında. 

Seçim sonrası bir değerlendirme yapılması gerekiyordu. Ancak ne ben ne de aday gösterilmeyen, seçilmeyen diğer vekil arkadaşlarım bir toplantıya çağrılmadı. Bu partinin kurucu MYK üyesiyim. Bu partinin paradigması dahil, bu siyasetin ileri noktalara taşınması için emek veren bir insanım. Kimse aramadı. "Nedir, konuşalım" denilmedi.

'PARTİ İÇİ ELEŞTİRİLER CİDDİYE ALINMIYOR'

Peki, kurucu MYK üyesi olduğunuz partiden neden istifa ettiniz?

Partinin paradigması konusunda zerre kadar kuşkum yok. Ama burada ortaya konan paradigmayı ileri süreçlere aktarabilecek kadrolara güven meselesi önemli. Parti içinde bir oligarşik yapı oluştu. Bu oligarşik yapı partinin demokratikleşmesine, parti paradigmasının gelişmesine olanak vermiyor. Parti içi eleştirilerimiz ciddiye alınmıyor.

'DAYATMA USULÜ SİYASET TARZI KABUL EDİLEMEZ'

"Oligarşik yapı" nelere yol açtı?

Parti organlarının seçimi, grup başkanvekillerinin seçimi örnek. Bu arkadaşlarımız yetenekli olabilir. Eğer demokratik bir yapıysanız o arkadaşların yeteneklerini heyete sunmalısınız. Siyaset tarzını, yeteneklerini paradigmaya faydalarını anlatmalısınız. Ama siz bunu dışarıda oluşturup dayatırsanız biz bunu kabul etmeyiz. 

Kadının özgürleşmesi Kürtler açısından son derece önemlidir. Bu konuda demokratik bir devrim yaşanmıştır. Ama kadın hareketi açısından karar mekanizmalarında, "bizim kararımızı kimse tartışamaz" tutumu son derece yanlıştır. Örgütler içinde kadın kolları vardır ama irade oluşurken böyle bir ayrım söz konusu olamaz. Dayatma usulü siyaset tarzı kabul edilemez.

'İFADE VERMEMEK DOĞRU DEĞİLDİ'

Başka eleştirileriniz var mıydı?

Bu hastalıkları dile getirirken, bu oligarşik yapıdan çok partinin içindeki öncü kadroların parti içindeki söz, karar, yetki konusunda etkili insanların mevcut hukuk sisteminin demokratikleşmesi yerine onu reddetmesini de çok doğru bulmadım. Bu eleştirileri ben yaparken "makyavelizmle" suçlandım. Mevcut hukuk sisteminin demokratikleşmesi çabası içinde yer almak var, bir de onu kabaca reddetmek var. Kabaca reddetmek bir siyaset tarzı, demokratik parlamenter sistem içindeki siyaset kurumunun tavrı olamaz.

Dokunulmazlıkları kaldırılan milletvekillerinin ifade vermeye gitmemesi tavrına dönük mü bu eleştiriniz?

Tabii ki. Mahkemeleri reddetmesi. Sonra ne oldu, gidip ifade verildi. Bu doğru bir siyasi tavır değildi. Siyasi tavır mevcut hukuk sistemini reddetmek değil, onun demokratikleşmesini sağlamaktır. O zaman parlamentoda siyaset yapmayacaksınız. 

Halka sunduğu paradigma ile çelişkili bir durum söz konusu. Bu ülkenin demokratikleşmesini istiyoruz, ortak vatan diyoruz. Birlikte yarattık bu ortak vatanı, diyoruz. Bir demokratik ulus yaratalım, biz bir ulus olmuşuz, diyoruz. Bin yıllık bir arada yaşam deneyimimiz var. Bu ulusun altında halklar olarak da özgürleşme mücadelesi çok doğru bir mücadele. Ama demokratik ulus tanımı yaparken bazı şeyleri reddederseniz o zaman demokratik süreçlere hizmet etmezsiniz. Mesele buydu.

'SİYASETEN BİR ZİHİN BULANIKLIĞI VAR'

HDP’deki sıkıntılarda son 2-3 yılda yaşanan çok sayıda gözaltı, tutuklamanın etkisi yok mu? 

Parti paradigması doğru ama pratiği yanlış. Siyaseten bir zihin bulanıklığı var. Yeni politik hat açmada bir zihin bulanıklığı var. Bu bulanıklık, bu siyaset tarzı mevcut süreci aşmamıza olanak vermiyor. Kadrolar üzerinde evet sıkıntı olabilir ama bunu ülkede demokratik siyaset yapan tüm partiler hissediyor. CHP üzerinde de var. Sosyalistler üzerinde de var. Dışarıdaki insanlar üzerinde de baskı var. Mücadele demokratik kurallar içinde gittiğinde bunlar karşılanabilir.

'BİZ SİYASAL İSLAM DEDİĞİMİZDE, ARKADAŞLAR HAVAYA ZIPLIYORDU'

Bu arada sistem değişikliği yaşandı. Bunun parti üzerindeki etkisi ne oldu?

Devlet 15 Temmuz sonrası tüm demokratik süreçlerden uzaklaştı. Cumhuriyetin birikimi, değerleri yok edildi. Biz siyasal İslam dediğimizde havaya zıplıyordu arkadaşlar. Ama kurulan siyasal İslamdır. Meclis’teki konuşmalarımda bu sistemin siyasal İslam olduğunu, Cumhuriyetin birikimlerine, değerlerine karşı olduğunu, cumhuriyetin halklar için aslında önemli bir rejim olduğunu, bunun değerini bilmemiz gerektiğini, o nedenle cumhuriyetin yaşaması için cumhuriyetin demokratikleşmesi gerektiğini anlatmaya çalıştım. 

'PARTİ YAMALI BOHÇAYA BENZİYOR'

Şöyle bir şey söylesem haksızlık olur mu bilemiyorum. Paradigma doğru ama oy istemeye gittiğinizde parti yamalı bohçaya benziyor. Siyasal İslamcıları küstürmeyin, muhafazakarları küstürmeyin, egemen Sünnileri küstürmeyin. İşte şunları, bunları küstürmeyin. Böyle bir siyaset tarzı olamaz. İleri batılı ülkelerdeki siyaset kurumlarının parti programlarını incelediğinizde düzgün bir hat görürsünüz. Yamalı bohçaya benzeyen ideolojik bir yapılanma hiçbir partiye yarar getirmez.

HDP’nin bu tarzıyla o paradigmasını güçlendirecek pratiği ortaya koymadığı sürece siyasette egemen olma şansı yoktur.

Her zaman böyle oy alma şansınız yok. "Biz parlamentoya girmezsek şöyle olur" gibi. Bu doğru bir siyaset tarzı değil. O zaman Aleviler diyor ki, "Yine mi kandırıldık?" Parti içindeki tartışmalara bakalım. Selahattin Bey’in çok önemli bir birikim olduğunu burada ifade etmek isterim. 

'DEMİRTAŞ OLMASAYDI BARAJI GEÇEMEYEBİLİRDİK'

Kürt siyasi hareketinin demokratik zeminde yaptığı siyasetin en önemli figürüdür Demirtaş. Siz o değeri parti organları içinde eleştirebilirsiniz ama dışarıda eleştiremezsiniz. Selahattin Bey olmasaydı yüzde 10 barajın aşılması mümkün olmayabilirdi. O değerin korunmasını, paradigmaya sahip olmanın da bir ölçüsü olarak görüyorum. O paradigmayı en iyi anlatan Selahattin Demirtaş’tı.HDP tüm bu eleştirilerinize karşın yüzde 11’i geçti.
Bu siyaset kurumunun bu kadar çelişki, zaaf içinde olmasına rağmen halkın ulaştığı bilinç düzeyiyle ilgili. AKP’nin kurduğu siyasal İslama karşı topyekun mücadele içinde HDP’nin son anda geliştirdiği, "Biz girmezsek AK Parti şu kadar alacak" siyaseti etkili oldu. Bu doğruydu da. 

Parlamentoda HDP’nin olması demokrasi adına çok önemli bir kazanımdır. HDP ve HDP gibi partiler olmalı. Güçlü bir CHP’nin de olması gerekiyor bundan sonra. CHP eğer ileri batılı ülkelerdeki sosyal demokrasi düzeyine ulaşma çabasını netleştirirse çok önemli bir taleple karşı karşıya kalabilir. Ama bugünkü siyaset düzeyi bundan uzak.

'EZİLEN ULUS PSİKOLOJİSİ AŞILMALI'

HDP ne yapmalı bu durumda?

HDP Türkiye’deki siyasi hareketler açısından baktığımızda önemli bir birikim. Her şeye rağmen ayakta duruyor ama paradigmasının hayat bulması için de yeni bir anlayışa ihtiyaç var. Bu oligarşik yapıyı yıkıp daha demokratik bir yapıya dönüşmesi durumunda Aydın’da da, Çankırı’da da, Çorum’da da, Trabzon’da da çok farklı bir destek ve katkı beklenebilir.

Egemen ulus ile ezilen ulus psikolojisini de yeniden değerlendirmek lazım. Şimdi HDP ezilen ulus psikolojisi ile hareket ediyor. Bunu yıkmamız lazım. Partinin yeniden bir ulusal şekillenmeye ihtiyacı var. Ezilen ulus psikolojisi ile hareket edemeyiz artık. 

Biz halklar eşit ve demokratik bir geleceği inşa etmek istiyorsak bir kere bir özgüvenimiz olacak. Ezilen ulus psikolojisinden kurtulacağız. 

Trabzon’daki bir yurttaşımızla Siirt’teki bir yurttaşımızın hiçbir farkı olamaz. Son seçim sürecinde bir tepki de gelişti. Kürt coğrafyasında, örneğin Hakkari’de 10 yıl sonra HDP milletvekili kaybetti, AK Parti 1 milletvekili çıkardı. Şırnak’ta, Siirt’te oldu. Şimdi siz paradigma ile oynamışsınız, paradigmanın gerçekleşmesi için yeterince çaba sarf etmiyorsunuz. Ezilen ulus psikolojisini aşmadığınız sürece siyaset kurumlarında gelişme olanağı yok.