Barışseverler NHKM'de buluştu: Kimin Barışı?

Barış Derneği "Kimin Barışı" sorusunun yanıtını verdi. Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde buluşan yüzlerce barışsever AKP'nin savaş suçlarını konuştu, Türkiye'deki barış mücadelesininin geleneğini bir kez daha hatırladı.

soL - İstanbul

Barışseverler, 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde Kadıköy Nazım Hikmet Kültür Merkezi'nde buluştu. Barış Derneği'nin çağrısıyla bir araya gelen yüzlerce kişi, Türkiye'nin barış mücadelesindeki önemli uğrakları konuştu. AKP iktidarının işlediği savaş suçlarının anlatıldığı "Kimin Barışı" etkinliğinde bir de duyuru yapıldı. Barış Derneği, AKP'nin savaş suçlarını rapor haline getiriyor. Dernek hazırlanan raporla, gelecek ay içerisinde suç duyurusunda bulunacak. 

'EMPERYALİZME KARŞI OLMADAN BARIŞ İSTENMEZ'

"Kimin Barışı" etkinliği Barış Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Aydemir Güler'in konuşmasıyla başladı. "İnsanlar ölüyor. Sadece 1 Eylül'de değil her gün her saniye insanların öldürülmesine karşı çıkarız. 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde bundan fazlası gerekir" diyen Güler, "Bizim konumumuzun ayırt edici özelliği emperyalizme kesinkes karşı olmamızdır. Bu bir tercih konusu olamaz. Emperyalizme karşı olmadan barış istemek manasızdır" şeklinde konuştu. "Savaşların nedeni, rastlantı, çılgınlık, saplantılar olabilir mi?" diye soran Aydemir Güler, "Çağımızda savaşların temel nedeni emperyalizmdir ve barış mücadelesinin temel ilkesi de buradan türetilmek zorundadır. Barış için emperyalizme avuç açmaksa dünya düzeninin temel tuzağıdır" ifadelerini kullandı.

'IŞİD EMPERYALİZMİN ENSTRÜMANI'

Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) için "Ortaçağdan çıkma delilerin ayin yaptığı bir manyaklık organizasyonu değil" yorumu yapan Güler, "IŞİD sadece savaşın değil aynı zamanda emperyalist barış tuzağının da enstrümanıdır" dedi. Güler, Suriye'deki gelişmeleri de değerlendirdi:

Suriye devletinin ve halkının emperyalist destekli şeriatçı sürüler karşısında sergilediği direnişi biliyoruz. Saldırının şiddetlendiği noktada emperyalistlerin Şam’a bir kapı aralamalarını nasıl açıklayacağız? Şu anda Baas hükümeti düşmanın kendisine uzattığı elle övünmeye başlıyor. Halkın direnişini silahla kıramayanlar, halkın aklındaki anti-emperyalist öfkeyi kırmanın yolunu buluyorlar.Emperyalizm kah dincileri sürerek kah dincileri hedefe koyarak egemenliğini yeniden üretiyorsa, aslolan, barış mücadelesinin özünü oluşturan unsur da emperyalizme karşı mücadele olmalıdır.

KÜRT SORUNUNDA DA DURUM AYNI

Kürt sorununda da durumun Suriye'deki gibi olduğunu dile getiren Barış Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Güler, "Barış Derneği'nin kurulduğu sıralarda ABD’nin Irak bombardımanının 2003’ün Newrozu'na denk getirilmesine şaşmak saçma olur. ABD Kürt faktörünü saflarına katmaya uzun zamandır uğraşıyor. Bu koşullarda Avrupa Birliğini, NATO’yu, ABD’yi devletle Kürt hareketinin arasına girmeye ve aralarını bulmaya çağırmak, reel politikanın esnekliği olarak görülemez. Bu yöndeki söylem ve çağrılar Amerikan politikası yelpazesinin altında konumlanmaktadırlar" dedi.

"Kürt sorununun çözümü için de, akan kanı durdurmak için de öncelik emperyalizme karşı mücadelededir. Amerikan koalisyonuna katılanlar, kim olursa olsunlar emperyalizmin yani savaşların temel nedeninin kontrolüne girerler. Bedeli çok ağırdır" ifadelerini kullanan Güler, "Suruç’tan sonra bu çok daha doğrudur. Emperyalizm kendisine bağımlılaştırma yolunu kanla sular" dedi.

Aydemir Güler'in konuşması şu şekilde:

İyi de Haziran-Eylül arasında yükselen gerginlik ve akan kanın nedeni Tayyip Erdoğan ve AKP’nin iktidar tutkusu değil midir? 

Bu görünürdeki motivasyon. Besbelli ki AKP seçimde yaşadığı gerilemeyi gerginlik üstünden telafi etmeyi amaçlıyor. Ama bu kadar değil. Türkiye bir muz cumhuriyeti değildir ve kişisel iktidar tutkularının kimi gelişmeleri belirlemesi için, buna elverişli bir zeminin hazır olması gerekir. Emperyalizm herkesi istiyor. AKP Kürt katliamları ve baskılar için ABD’den icazet alıyor. Kürt kurumları baskıları durdurması için ABD kapısına koşuyor. Sonra bu iki kutup seçim hükümeti adı altında bir araya geliyor. 

Bu tablo karşısında yalnızca akan kan dursun demek, silahlar sussun demek nasıl yeterli olabilir? Akan kan dursun, silahlar sussun. Ama ancak anti-emperyalist bir politika bu durum karşısında bir yanıt oluşturabilir.

Bu tablonun devamında Türkiye’nin burnunun Ukrayna’ya sokulması kaçınılmazdır. Amerikan Koalisyonunun parçası olan Kürtlerin durumu daha parlak olmayacaktır.

Barış mücadelesinin ideolojik ve siyasal bir karakteri olmak zorunda demiş oldum. Ama barış mücadelesinin bir esneklik alanı olması gerektiği de söylenir. İdeolojide ve siyasette anlaşamayanlar barış için anlaşabilirler. 

Bazen olur gerçekten de bu. İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda Sovyetler Birliği’nin batı kapitalizmiyle bir süreliğine aynı çizgide örtüşmesi gibi. Zaten bütün barış anlaşmaları savaşan karşıt taraflar arasında yapılır. 

Ancak bunun ötesinde siyasi mücadelenin dar barış mücadelesinin geniş bir alana hitap ettiğini söylemek ciddi sorunlara kapıyı aralamayacak, ardına kadar açacaktır. IŞİD’e karşı en geniş ve en esnek birlik, AKP’ye ve ABD’ye hayırhah bakanları da kapsar mı? Cihad çetelerine karşı Batıcı liberaller ne yapabilir? Hele IŞİD’in Paris, Londra ve Brüksel’in banliyölerinde militan devşirdiği açık seçik ortadayken… 

Barış Derneği emperyalizme karşı ilkeli bir pozisyonun olmadığı, olamayacağı herhangi bir alana doğru esnemeyecektir. Barış Derneği mücadelesini ideolojik ve siyasi uzlaşmazlıkları içeren ortak paydalar üstüne bina etmeye kalkmayacaktır. Bugün emperyalizmin sürekli yeni taktikler üreterek sürdürdüğü hegemonya mücadelesi bu denli kızışmışken, yani ortada bir hegemonya krizine bağlı savaş güncelliği varken kimse kimseyi aldatmasın. Barış mücadelesi ile eşitlik, özgürlük, adalet için, yeni bir dünya için verilen mücadele arasındaki mesafe neredeyse ortadan kalkmıştır.

Barış Derneği’nin 1 Eylül 2015’de AKP’nin savaş suçlarını inceleyerek, anti-emperyalist tarihimizi hatırlatarak yaptığı bir mücadele çağrısıdır. Barış Derneği sosyalizm mücadelesinin doğrudan parçasıdır.

BARIŞ GELENEĞİ: 1950-1977-2003
Aydemir Güler'in konuşmasından sonra sözü, "Barış geleneği: 1950-1977-2003" başlıklı sunumunu yapmak için, Barış Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Cüneyt Göktürk aldı. Göktürk Türkiye'deki barış mücadelesinin tarihsel sürecini, önemli uğraklarını ve simge isimlerini barışseverlerle paylaştı. 1950, 1977 ve 2003 yıllarını "Türkiye’de anti-emperyalist barış mücadelesinin üç uğrağı" olarak nitelendiren Göktürk, ilk olarak 1950 yılında kurulan Barışseverler Cemiyeti'ni anlattı. Türkiye sosyalist hareketinin tarihsel isimlerinden Behice Boran'ın ve Adnan Cemgil'in öncülüğünü yaptığı Barışseverler Cemiyeti'nin Türkiye'nin NATO'ya üyeliği tartışmaları başladığında kurulduğunu hatırlatan Göktürk, "Cemiyet kurulduktan 11 gün sonra, 25 Temmuz 1950'de, Adnan Menderes başbakanlığındaki Demokrat Parti hükümeti, Kore’ye asker gönderme kararı aldı. Barışseverler Cemiyeti, TBMM’ye bir dilekçe gönderip, Menderes hükümetinin Kore’ye -üstelik Meclis kararı olmaksızın- asker göndermesinin yasa dışı olduğunu hatırlattı. Sonra da İstanbul’da bir bildiri dağıtarak Kore’ye asker gönderilmesine itiraz etti" bilgisini dinleyenlerle paylaştı.

Ayrıca Göktürk Kore Savaşı'yla ilgili olarak, "Barışseverlerin karşı çıktığı Kore Savaşı’nda resmi açıklamalara göre 1,5 milyon, gayriresmi açıklamalara göre ise 3 milyon insan hayatını kaybetti. Türkiye'den gönderilen 721 asker öldü, 2.147 asker yaralandı, 234 asker esir düştü, 175 asker ise kayboldu" ifadelerini kullandı.

Göktürk, Barışseverler Cemiyeti'nin ardından 1977'de kurulan Türkiye Barış Komitesi Derneği'ni sundu. Emekli Büyükelçi Mahmut Dikerdem'in öncülüğünde mücadeleye başlayan Türkiye Barış Komitesi Derneği'nin 1980 darbesine kadar olan 3 yıllık serüvenini, derneğin "anti-emperyalist barış" vurgusunu nasıl öne çıkardığını ve 44 dernek yöneticisinin barış istediği için tutuklandığını anlattı.

2003: BARIŞ DERNEĞİ

Barış mücadelesinin Türkiye'de yeniden ayağa kaldırılmasının öncüsü Barış Derneği'nin kuruluşunu ve başardıklarını anlatan Göktürk, derneğin kurulduğu dönemi "Türkiye’nin piyasacılık, işbirlikçilik ve islâmcılık ile imtihanı" başlığıyla değerlendirdi. Göktürk, "İlginç bir tesadüf, nasıl 1950'de Türk Barışseverler Cemiyeti Kore'ye asker gönderme kararı almasından 11 gün önce kurulduysa, Barış Derneği de 2003'te Irak'ın işgalinden sadece iki hafta önce kuruldu. O dönemde yürütülen toplumsal muhalefet Türkiye'nin o savaşa dahil olmasını, teknik tabirle kuzeyden Irak'a yönelik cephenin açılmasını engellemeyi becerdi. Eğer hafızalarımız bizi yanıltmıyor ise TBMM önünde 80-90 bin kişinin katıldığı gösterilerden söz ediyoruz. Toplumun barış arayışına, anti-emperyalist barış mücadelesine duyarlı olduğu bir toplumsallıktan söz ediyoruz. Geçtiğimiz 10 yıl, 2000'ler, 2002'den bu yana geçen dönem, bu söz konusu olduğunda, bu kavrayış söz konusu olduğunda aynı canlılığa, aynı sağlamlığa sahip değil. Bugün Türkiye'de birbirinden çok farklı barış anlayışlarından bahsedebilirsiniz" dedi.

AKP'NİN SAVAŞ SUÇU RAPORLANIYOR

Barış Derneği üyesi Özge Demir de, AKP'nin savaş suçlarıyla ilgili önemli bir sunum gerçekleştirdi. AKP-IŞİD ilişkisini yansıtan, New York Times, Der Spiegel ve soL kaynaklı haberlerden bir derleme sunan Demir, IŞİD'in Türkiye üzerinden yaptığı petrol ve tarihi eser kaçakçılığına dikkat çekti. IŞİD'in, El Kaide'nin bir parçası olarak 2004 yılında kurulduğunu, 2013 yılındaysa El Kaide'den ayrıldığını belirten Demir, "Özgür Suriye Ordusu militanları ve sayıları 30'a kadar çıkan bir çok radikal islamcı örgüt IŞID'e katıldı. Müslüman kardeşler projesinin çökmesiyle birlikte, 2013 yılında örgüt üye sayısını ikiye katladı" dedi.

Demir soL'da yer alan IŞİD'in Türkiye örgütlenmesiyle ilgili haberleri de değerlendirdi. "AKP, Uluslararası kamuoyundaki prestijini düzeltmek adına; IŞİD'çileri gözaltına alma, IŞİD karşıtı koalisyona katılma gibi pek çok hamle yaptı" diyen Demir, "Ancak; Türkiye, Ortadoğu’nun emperyalist yeniden biçimlendirilme politikalarının yarattığı çamura bulanmıştır. IŞİD’in Türkiye’deki örgütlenme ve yararlandırıldığı olanaklar deşifre edilmek üzere soruşturulmalıdır. AKP’nin savaş suçlarının sorgulanması için savaş ve emperyalizm karşıtı güçler sorumluluklarını yerine getirmelidir" diye konuştu.

Barış Derneği üyesi Demir, bir de duyuru yaptı. Demir'in açıklamasına göre, Barış Derneği, AKP'nin savaş suçlarını rapor haline getiriyor. Dernek hazırlanan raporla, gelecek ay içerisinde suç duyurusunda bulunacak. 

MÜCADELEYE ÇAĞRI

Demir sunumunu "Barış Derneği, AKP ile IŞİD'in, emperyalizm ile gericiliğin arasındaki bağı açığa çıkarmak adına mücadeleye çağırıyor sözleriyle noktaladı.

Sunumların ardından, tiyatro sanatçısı Ender Yiğit yönetimindeki NHKM Şiir Korosu, Pablo Neruda, Bertolt Brecht ve Nazım Hikmet'in barış konulu şiirleri ile Orhan Kemal'in "Dünyada harp vardı" isimli öyküsünden oluşan bir seçkiyi barışseverlerle buluşturdu: