TSBD'den Mülkiyeliler'de söyleşi: 'Fırat Kalkanı, Başika kapanı'

Türk Sosyal Bilimler Derneği "Fırat Kalkanı Başika Kapanı" ismiyle bu yılki Çarşamba toplantılarının ilkini Mülkiyeliler Birliğinde gerçekleştirdi. Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi İlhan Uzgel sunumunda Ortadoğu ve yakın bölgedeki gelişmeleri analiz etti.

Haber Merkezi

Prof. Dr. İlhan Uzgel TSBD etkinliğinde Ortadoğu'daki gelişmeleri etraflıca analiz eden bir sunum gerçekleştirdi. Mülkiyeliler Birliğinde gerçekleştirilen sunum TSBD'nin düzenlediği Çarşamba toplantılarının bu yılki ilk oturumu olması özelliğini taşıyor.

Ortadoğu'da Arap Baharı ile başlayan sürecin geldiği kaotik drumun, Türkiye'ye de yansıdığını, Türkiye Cumhuriyeti'nin dış politika tarihinde iki ülkede eş zamanlı olarak askeri hamle içerisinde olmasının, tarihsel bir ilk olduğunu  belirterek konuşmasına başladı.

Ortadoğu'daki mevcut kaousun enerji politikaları vesilesiyle açıklanamayacağını söyleyen Uzgel, daha gerçekçi bir açıklamanın siyasi bir değerlendirmeyle elde edilebileceğini söyledi.

Batıda 70'lerde kurulan emek sermaye uzlaşmasının bir uzantısı olarak Ortadoğu'daki otoriter devlet yönetimleri ile halk kitleleri arasında da bir uzlaşı kurulduğu ve kurulan bu uzlaşıların tarihsel olarak miadını doldurmasıyla Ortadoğu'daki kriz dinamiklerinin şimdiki haliyle karşımıza çıktığını vurguladı.

Daha önceki uzlaşının, demokratik yönetimlerin olmaması karşılığında gündelik ihtiyaçların karşılanması şeklinde olduğunu söyleyen Uzgel, ABD'nin bu uzlaşının sürdürülemeyeceğini demografik parametreler üzerinden okuyarak genel Ortadoğu politikasında değişikliğe gittiğini ifade etti ve giderek artan genç bir nüfusa karşılık iktisadi büyümeyi sağlayamayan bir önceki modelin barındırdığı devrim riskini önleyecek şekilde neo-liberalleşme ile birlikte siyasi İslam'ın önünün açılacağı bir modele geçildiğini ekledi. 

Uzgel, emperyalist merkezlerin, Arap Baharı denen süreçle politik yönden ılımlı İslam'a dayalı olarak halk kitlelerini kontrol atında tutacak şekilde bölgedeki rejimleri şekillendirmeyi denediğini, içinde bulunduğumuz krizin, ılımlı İslamla yapılan bu denemenin başarısız olmasından kaynaklandığı tespitini paylaştı.

İlhan Uzgel, olası bir devrimci patlamaya cevap olarak üretilen bu yeni modelde, politik hareket alanı tüm uluslararası imkanlarla genişletilen ılımlı İslamcılığın hiçbir örneğinde genel bir iktisadi program bulunmadığının üzerinde durdu.

Bölgedeki son dönem gelişmelerin yeni denenen bu modelin de başarısız olması sonucunda yaşandığını belirten Uzgel, emperyalist merkezlerin yeni bir arayışla ve yeni bir uzlaşı zeminine doğru hareket ettikleri tespitini paylaştı. 

Ilımlı İslam'ın hiç bir versiyonunun başarlı olamadığını tarihsel bir gerçeklik olarak tespit eden Uzgel, Suriye ve Irak'taki gelişmelerin anlaşılmasında bu boyutun önemini vurguladı. Türk dış politikasında atılan adımların, Batı ve ABD'nin siyasal İslam'la kurduğu bu yeni ve mesafeli ilişkiyi doğru okuyamamasının sonucu olarak yapılan vahim hatalardan oluştuğunu söyledi. Uzgel bu vahim hatalara bir örnek olarak, Musul'da Türkiye'nin ve eğittiği grubun, bölgede herhangi bir stratejik ittifak kurmaksızın, boy gösteren diğer aktörler yanında niceliksel  bir ağırlığının olmamasına rağmen iddialı siyasi söylemlerde bulunmasını gösterdi. Erdoğn'ın mezhepsel vurgusunun dış politika gerçekliklerinden uzaklığının da bu kapsamda değerlendirilebileceğini sözlerine ekledi.  

IŞİD'in 2013'ten bu yana bölgeyi müdahaleye açık halde tutan çok işlevsel bir enstrüman olduğunu belirten Uzgel, IŞİD'in sosyolojik ve jeopolitik olarak işlevini artık yitirdiğini ve yakın zamanda yok olmaya mahkum olduğunu ifade etti.

Bunun yanı sıra şu an Cerablus'ta TSK destekli ÖSO gruplarının ilerleyişinin  önümüzdeki dönemde Türkiye ve Suriye yönetimlerini doğrudan savaş durumuna getirebilececeğini söyledi.