Mephisto işçileri anlatıyor: İnsanların gündelik yaşamı haline gelen çok sıradan bir hikaye paylaştık

Direnişin 38’inci gününde mağaza önünde nöbetlerini sonlandıran Mephisto işçileri, haklarını aramaya devam edeceklerini belirttiler. İşçiler direnişin paylaşma ve dayanışma gibi umut verici gelişmeleri kendilerine yaşattığını anlattılar.

soL - İstanbul

Direnişin 38’inci gününde mağaza önünde nöbetlerini sonlandıran Mephisto işçileri, daha iyi çalışma koşulları ve örgütlenme hakkı için bütün Mephisto şubelerinde örgütlenmeye ve haklarını aramaya devam edecek. Keyfi işten çıkarmalara, mobbing ve kötü çalışma koşullarına karşı 38 gündür direnen Mephisto işçileri, direniş esnasında yaşadıklarını soL'a anlattı.  

'AYNI DEĞERLERİ BAŞKALARIYLA PAYLAŞTIĞIMIZI GÖRMEK ÇOK GÜZEL BİR DUYGU'

38 gün süren mağaza önü nöbetinizi dün sonlandırdınız. 38 gün nasıl geçti? 

İbrahim Öztürk: Her bir gün yüzyüze iletişim kurduğumuz insanlara gündelik yaşamlarının bir parçası haline gelen çok sıradan bir hikaye anlattık durduk ve bizde yarattığı tepkiyi insanlarda da görmek, aynı değerleri başkalarıyla paylaştığımızı görmek belki de tüm bu süre boyunca bizde uyanan en güzel duygu. Kendi yaşamlarını etkilemeyen bir haksızlığa insanların gösterdiği tepkiye tanık olmak, buna direnen insanlarla birlikte dayanışma duygularını görmek çok güzel ve umut verici.

Ahmet Batur: Bizim açımızdan çok öğretici bir süreçti. Hayatımızda ilk defa böyle bir deneyim yaşadık. 38 gün önce haksızlığa uğrayıp çekip gitmek, hayata devam etmek bir seçenekti. Haksızlığa uğramanın burukluğunu yaşayacaktık. Ama direnişe başladığımız ilk günden itibaren gördük ki, Türkiye'de hakkını arayan insanların yanında duran, emekten yana, vicdanlı binlerce insan var. Bunu ilk günden beri hissettik, yanımızda oldular.

Genel olarak söyleyebiliriz ki, Mephisto kamuoyunda, çalışanlar, eski çalışanlar, müşteriler, yazarlar, yayınevleri, direnişimize destek verdi. Patron ise yapayalnız kaldı.

Türkiye'de emekçiler son dönemlerde mücadele deneyimlerini geliştirdi. Flormar Direnişi bunun en güzel örneklerinden bir tanesi. 

'EN DOĞAL HAKKIMIZ İÇİN MÜCADELE ETTİK'

Bundan sonrası için neler söyleyeceksiniz?

Ahmet Batur: Örgütlü hareket etmek  ve mücadele etmek önemli. Çünkü düşünün ki, günde dokuz saaat, haftanın 6 günü, yani haftada 54 saat bir işe emek veriyorsunuz.
Ben hayatımda, haftada 54 saat başka hiçbir şey yapmıyorum, uyumuyorum bile. Dolayısıyla hayatımda bu kadar önemli bir yer kaplayan ve emek verdiğim bir alanda, kendimizi özne hissedebilmek, kendi çalışma koşullarımız üzerinde söz sahibi olabilmek ve o koşulların iyileştirilmesini sağlamak. 

Bu en doğal hakkımız ve en başından verdiğimiz çaba bununla alakalı. 

Aynı zamanda bir ülkede yaşıyoruz. Yaşadığımız mahallede ya da ilçede birileri bizim adımıza karar alıp uyguluyor ve müdahale edemiyoruz. Ülkeyi yönetenler, hepimizin hayatı açısından çok yaşamsal kararlar alıyor ancak emekçilerin bu kararlarda etkisi yok. Aynı şekilde, işyerinde kendini her şeyin üstünde ve bahşedicisi olarak gören ve işçilere söz hakkı tanımayan bir patron...

'İŞYERİMİZDE ÖRGÜTLENMEMİZ DIŞINDA SİYASET SAHNESİNDE DAHA FAZLA OLMAMIZ GEREKİYOR'

Ben bir komünist işçi olarak diyebilirim ki, emekçiler söz hakkı kazanmak ve daha iyi koşullarda çalışmak için işyerlerinde örgütlenmeli ve bu örgütlenme aynı zamanda yaşadığımız ülkeye dair bir iddia taşımalı. Çünkü şöyle düşünelim, burada açlık sınırında bir maaş. yani asgari ücret alıyoruz ve 38 gündür, kimi talepler için direniyoruz. Bu taleplerin en önemlileri iş hakkımız ve yeterli beslenme. Uğrunda direnilen talepler bile bir garip.

Böyle bir şey olabilir mi... Maalesef ülkemizi bu hale getirdiler. İçinde yaşadığımız kapitalist sistemdir bunu yaratan ve tüm patronlar gibi Mephisto patronu da bunun ekmeğini yiyor. Bu yüzden, evet işyerimizde örgütlenmeliyiz ama daha fazlasını kazanmak için mutlaka işçilerin sesinin siyaset sahnesinde daha fazla çıkması gerekiyor.