Çanakkale'de 'Çürüme Edebiyatı’nın Anatomisi' etkinliği

Çürüme Edebiyatı’nın Anatomisi etkinlikleri, İstanbul, Adana ve Ankara'nın ardından bugün de Çanakkale’de yapıldı.

Haber Merkezi

İlki İzmir’de yapılan, sonrasında İstanbul, Adana, Ankara’da gerçekleştirilen Çürüme Edebiyatı’nın Anatomisi etkinlikleri bugün Çanakkale’de yapıldı.

Etkinliğe yoğun katılım olduğu gözlenirken, katılımcılar arasında yazar Taylan Kara, soL Haber Portalı yazarı Nevzat Evrim Önal ve İzmir NHKM Yönetim Kurulu üyesi Metin Tülü vardı.

'KAPAĞA SOLCU KOYARSANIZ ARKA SAYFALARIN ÖNEMİ OLMAZ'

Yeni Dergicilik ve Yeni Edebiyatın Soykütüğü başlığında söz alan Taylan Kara, başlangıç olarak Ot, Bavul, Kafa gibi dergilerin yayın anlayışlarını eleştirirken, “Bu tür dergilerde kapağa solcu, sosyalist olan, tanınan bir ismi koyarsanız, örnek Nazım Hikmet, arka kapağa da bir Nilgün Marmara şiiri yerleştirirseniz arada kalan sayfalarda hangi savaş çığırtkanını akladığınızın bir önemi olmaz.” şeklinde konuştu.

Sonrasında postmodernizm hakkında yorumlarda bulunan Kara, “Postmodernizm toplumları kişilere, kimliklere, mikro özelliklere, bireylere böler. Farklılıkları fetişleştirip onların örgütlenmek için ortak noktalarını görmezden gelir. Postmodernler için sınıflar, iktisadi konum ya da üretim ilişkileri bir kategori değil ama mesela Çorumlu olmak veya cinsel kimlik daha önemlidir. Bunları abartarak öne çıkarırlar ve bunu birey vurgusu adı altında kültürel farklılıkların, efendilerinin lehine manipülasyon olarak açık bir şekilde kışkırtırlar. Bildiğiniz gibi aylar önce bir yobaz, otobüste, bir kadını tekmelemişti ve bunu neden yaptığını hiç saklamadan, açık bir şekilde söyledi. Ama postmodern akıl bu olaya bakıp 'otobüste eril şiddet' dedi. Sebep tamamen ortadayken, bunu bir erkek şiddeti olarak görüyorlar” şeklinde konuştu.

Taylan Kara, “Postmodernizm, yeni kuşak bir rıza üretme aracıdır. Postmodernizm, bilimin ve insanlığın şu ana dek elde ettiği bütün tarihsel kazanımların temeli olan yönteme saldırıdır. Güncel olarak yaptığı şey iktidarın oluşturduğu direnç noktalarını güçsüzleştirmek ve onların yöntemini siyasal olarak kullanılamaz hale getirmektir” dedikten sonra sözü Nevzat Evrim Önal’a bıraktı.

EDEBİYATTA LÜMPENLEŞME SUNUMU

Edebiyatta Lümpenleşme üzerine sunum yapan Nevzat Evrim Önal, sözlerine Lunaçarski’den bir alıntı ile başladı. Lunaçarski’nin “Sovyetler’de yaşayan herkesi sanatçı yapamayız ama herkesi bir sanat eleştirmeni yapmalıyız” sözünü hatırlattı ve buna ihtiyacımız olduğunu kaydetti.

Kavramlar üzerine konuşan Önal şunları söyledi:

“Lümpenleşmenin ne olduğunu konuşmamız lazım. Çünkü çok kullanılan pek çok kavram gibi bu da dejenere oldu. Bir kavramı ifade etmesi gerektiğinden daha az ya da tersi, daha çok ifade ettirirseniz o kavram dejenere olur. Lümpenleşmenin orijinal kullanımında 'kabalaşma' ile bir bağlantısı yoktur. Lümpenleşme bilinçsizliktir. Neyin bilinçsizliği? İnsanın kendi maddi varoluşluğuna dair bir bilinçsizliği. Bir kural vardır, gerçek hayatta boşluk diye bir şey yoktur. İnsanlar doğayı gözlediler ama sıfırı icat etmeleri gerekti. Sıfır gözlenemez, sıfır soyutlanabilir ve icat edilebilir bir şeydi. Bilinçsizlik de böyle bir şey. Bunu söylerken insanların bilinci olmadığından bahsetmeyiz. İnsanların bilinci vardır ama olsa olsa yanlış bilinci olabilir. Yani yanlış bilgiye sahip olabilir. Peki varoluşumuz nedir? Varoluşumuz bütün tarih neyse odur; yani sınıf mücadeleleri tarihidir. Sınıflı bir toplumda yaşıyoruz bizim varoluşumuz bu toplumdaki sınıfın mücadelesinin türevidir. Biz bu mücadelenin içerisinde yaşarız. Burada varoluruz, geçiniriz; geçimimizi sağlarız ve koşullarımızın bize izin verdiği ölçüde düşünürüz. Ama bir yandan özne olduğumuzdan, koşulların sınırlarını da test ederiz. Burada bir diyalektik ilişki vardır. Gerçeğin sınırları o kadar sabit değildir, ellerinizi dayayıp itmeniz gerekir ne kadar esneyeceğini görebilmeniz için. Varoluşumuz budur. Yalçın Küçük, Küfür Romanları’nda romanın tanımı şu şekilde yapıyor: roman, karakter artı kurgudur diyor. Ben şunu ekleyeceğim, o zaman karakter nedir? Karakter, ilişkiler artı eylemdir. Karakteri karakter yapan şey ilişkilerdir. Bu ilişkiler doğrultusunda eylemlidir. İnsanı eylemsiz olarak anlatabilirsiniz belki ama ilişkisiz anlatmak çok zordur.”

'YENİ NESİL EDEBİYATÇILAR NE ANLATIYOR?'

Sonrasında Söz alan Metin Tülü, "Yeni Nesil Edebiyatçılar Ne Anlatıyor?" başlığında konuştu. Sunumunu temel anlamda üç yazar üzerinde yapan Tülü, yeni nesil edebiyatçıların anlatmak istediği temalarda, emek süreçlerinin olmadığını, yoksulluk ve yoksunluk durumunun, masumiyetin olduğunu kaydetti.

Yeni nesil edebiyat yazarlarının işledikleri konuların sinemada da örnekleri olduğunu kaydeden Tülü, Masumiyet ve Tabutta Röveşata filmlerinin özellikle bu başlıkta incelenmesi gerektiğini vurguladı.

Özellikle emek süreçlerinin olmadığını, karakterlerin köksüz olduğunu belirten Tülü, Emrah Serbes, Murat Uyurkulak ve Murat Menteş’in kitaplarındaki karakterlerin de benzer noktaları olduğunu vurguladı.